Suriyeliler…

Allah kimse başına virmesin.

Suriye’de bir zulüm, felaket var ve bi milyondan fazla insan canını gurtarma bahasına Türkiye’ye sığındı. Bunnardan 40-50 bin kişi de bizim Gonya’ya geldi.

 Gonya halkından bunnara evini barkını açan, ev dutan, iş veren, desdeg olan olduğu gibi, mırın gırın idenner de yok değil. “Ensar” annayışıynan yardım idennere garşı, “Hırsız, soysuz, ahlaksız, namussuz…” diyenneri de duyuyoruz.

Doorusu ne dirseniz. Doorusu şu:

Gonya’da 2 milyondan fazla adam yaşaayor mu? Evet. Bunnarın içinde hırsız var mı? Var. Namussuz var mı? Var. Esrarkeş var mı? Var. 5 vakıt namazını geçirmeyen, takva orucunu dutan, İramazan’da itikafa girmiş çıkmış nur yüzlü insannar da var mı? O da var.

Yani dimem o ki, bu Suriyeliler buraya gelirken bi imtihandan, bi testten filan geçip de seçilip gelmiş insannar değil. Can havliynen kimi yalın ayak, kimi tasını darağını toplayıp gücün atmış gendini buralara. Şimdi bunnarın hepbisine dört dörtlük “evliya” gözüynen de bakamayız, hepbisine “eşgıya” da diyemeyiz.

İçlerinde senden benden iyi ahlaklı, namuslu, edebli olannar da var, ufak-defek veya pek de ufak sayılmayacak böyük hataları olan da var. Sonuçda hepbisini bi galemde değerlendiremeyiz.

Amma bize yakışan iyi olanın elinde dutup sahip çıkmak, kötü olan varsa ona da nasihatnan, tebliğnen yardımcı olmakdır.

Rahmetli Erbakan Hoca’nın her Gonya’ya gelişde dilinden düşürmediği “Belde-i Muhayyere” sözünü şimdi hatırlamanın ve gereğini yapmanın zamanı.

Malum, Peyganberimize Hicret üçun 3 şehirden biri teklif idilmiş. O da hem yakın, hem de fıkarası çok diyi Medine’yi tercih itmiş. İşde geriye galan iki şehirden, hicrete layık, yaşamaya değer iki şehirden biri Şam, biri Gonya.

Bundan dolayı Mekke’ye “Mekke-i Mükerreme”, Medine’ye “Medine-i Münevvere” dindiği gibi, Şam’ın da bi sıfatı var. O da “Şam-ı Şerif.”

Yani bu insannar bir “Belde-i Muhayyere”  olan “Şam-ı Şerif”den, öbür “Belde-i Muhayyere” olan Gonya’ya hicret itmek zorunda galmışlar.

Bize düşen de Hicrette evini Allah Rasülüne açan mihmandar Eba Eyyubel Ensari ve arkadaşları gibi olmakdır.

Şimdi bi daha Erbakan Hoca’yı anarsam bana gızıp da “Sen de amma Erbakancıymıssın” filan dimeyin. Mesele Erbakancılık meselesi değil amma hem vallaha hem billaha ben Eba Eyyubel Ensari’yi de tee çocukluk yaşlarımda Milli Gençlik Vakfı’ynan gitdiğim İsdambol’un Fethi porgıramlarında belledim. Dimek böyük adammış Hocam vesselam.

Suriyeliler meselesine bakarkan, “Ah şu Suriyeliler” dirken şunu da unutmayalım:

Allah gösdermesin, onnarın başına gelen bizim başımıza gelse de, biz bir gomşu ülkeye (?) sığınmak zorunda galsaydık, oranın ahalisi de bizden bıkıp burun gıvırarak : “Ah şu Türkiyeliler” dimeye başlasalardı, halimiz nice olurdu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Adnan Özkafa Arşivi

Ne Güzel Hayat Ne Güzel Ölüm!

19 Ekim 2025 Pazar 08:49

Arafe Günü Hakkında Kapsamlı Bilgiler

05 Haziran 2025 Perşembe 06:10

Bayram Nostaljisi

28 Mart 2025 Cuma 11:02

Üç Aylar Gelince...

31 Aralık 2024 Salı 06:00

GONYALICA ELLİNCİ SENE

21 Ağustos 2019 Çarşamba 10:17

ABUBAKAR - ALBARAKA

22 Mart 2017 Çarşamba 06:05

Kiralık babaanne

10 Şubat 2017 Cuma 06:05

Emekliye promosyon!

03 Şubat 2017 Cuma 06:10

Şimdi Amerika'ya "eyyy" çekme zamanı

01 Şubat 2017 Çarşamba 06:05

Evet mi hayır mı?

30 Ocak 2017 Pazartesi 08:05