Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Kur'an Okumaları Üzerine

Bu günlerde pek çok kişi, Kur'an okumaları yaptığından bahsediyor.

Kur'an okuması yapanlar, sadece okudukları ile kalmıyorlar elbette.

Okuduklarını beyan ederlerken eşe dosta, okuduklarından anladıklarını da anlatıyorlar.

Okumayı biraz ileri götürenler ise; Ayeti Kerimeler hakkındaki düşüncelerini ortaya koyarken, özellikle de Ayeti Kerimelerle ilgili mana verme konusunda hayli cüretkâr davranarak, müfessirlere akıl verecek derecede Kuranı Kerime hâkimmiş görüntüsü veriyorlar.

Bir de kendilerine, Kur'an'a talebe olma vasfı vermezler mi?

Güler misin, ağlar mısın?

Kuran okumak, elbette her Müslümanın görevidir.

Özellikle de, Kuran ayetlerinin manasını bilerek okumak, daha önemlidir.

Ancak bu arkadaşlarla biraz konuştuğunuzda, okuduklarının Kuranı Kerim olmadığı, ellerine tutuşturulan herhangi bir meali Kuranı Kerim olarak tanımlayıp, öyle okuduklarını görüyorsunuz.

Bu nedenle okuduklarının Kur'an-ı Kerim olmadığı, meal olduğu veya ellerindekilerin falanca veya filanca kişinin, ya da kuruluşun Kuran ayetlerinden anladığı, bir takım doğru ve yanlış ifadeler olacağını söylediğinizde, film kopuyor ve hemen inkâr ile suçlamalar başlıyor.

Arapça bilmeyenlerin de Kuran okuma haklarının olduğunu, Arapça öğrenme zahmetine katlanmayanların ise Kuran Ayetlerinin manasını bir bilenden öğrenmesi, okuması gerektiğini ve bu anlamda meallerle birlikte, hatta ondan daha önce tefsir okumalarının doğru olacağına inanıyoruz.

Bunun nedeni Kuran okumaları yapan kişilerin, herhangi bir kural veya prensip tanımadan keyfe göre ve ben böyle anladım mantığıyla, Kuran Ayetlerine meal verme isteklerine gem vurmamalarının ortaya çıkardığı neticelerin çok kötü sonuçlar ortaya koyuyor olmasıdır.

Hâlbuki Kuranı Kerim ayetlerine kişinin keyfine göre ve dilediği şekilde değil de, o konudaki bütün ayeti Kerimelerin okunmasından sonra mana verilmesi, daha doğru olacaktır.

Ama kişisel olarak veya birkaç kişinin kendi aralarında okudukları şey meal olunca, bir ayeti kerimeyle ile ilgili olarak aynı konuda bir diğer surede var olan ayeti kerimeleri görmeden ve özellikle kendi şahsi görüşüne göre veya ben böyle anladım mantığıyla o konuda mana vermeleri, Müslümanı dinden çıkaracak kadar tehlikeli olabilmektedir.

Bu konuda örnek mealleri Kuran olarak okuyanların, Hz. Peygamberimizin(sav) Kuranı Kerimi açıklama, yani beyan edip edemeyeceği konusundaki yanlış bakış açılarıdır.

Bu kişiler özellikle hadisleri ret etmek için “Ehli Sünnet zannediyor ki; Peygamber her konuyla ilgili konuştu, hadisler olmazsa biz asla İslam tarihini de öğrenemeyecektik.” gibi bir laf ediyorlar.

Azıcık akıllı olan birisi birkaç yıllık internet ve sosyal medya geçmişi olan bunlardan birinin, kendi düşüncesi veya bir başkasının sözüne karşılık olarak yazdığı ifadelerin sayısını düşünse doğruyu bulacak.

Ama olmuyor.

Çünkü elde takip ettikleri bir kişinin meali oldukça zannediyor ki her konuda konuşulabilir, mealden yola çıkarak ayeti kerimeler istedikleri gibi yorumlanabilir, Hz. Peygamber din konusunda asla konuşamaz ama bu kişilerin kendilerinin sözleri olmazsa da Kuran da din de anlaşılamaz, nitekim 1400 yıldır da anlaşılamamıştır ve yanlış yaşanmıştır.

Farklı bir sözle ifade etmek istersek, Kuran okuma adına acayip şeyler oluyor.

1400 yıllık İslam tarihinde Müslümanlar ilk önce İman, Akide ve Tevhidi öğrenir, sonra Kuranı okur ve hayatlarına uygularlardı.

Şimdilerde ise, Din nedir, İman nedir, Kuran nedir öğrenmeden önce hocalarından veya ellerindeki meallerden direk olarak Müslümanları tekfir etmeyi öğreniyorlar.

Bu konuda İslam’ın Kurucu nesli Sahabe Efendilerimiz ile aramızdaki farkı Abdullah b. Amr b. el-Âs anlatıyor: “Biz önce imanı öğrendik, sonra Kur’an’ı öğrendik; böylece onunla imanımız arttı. Bir zaman gelecek, insanlar Kur’an’ı öğrenecek, sonra imanı öğrenecekler; Kur’an’ı su içer gibi okuyacaklar.”

Kuranı Kerim Ayetlerini bağlamlarından kopuk olarak ayetleri cımbızlayarak, öncesi, sonrası, iniş sebebi ve Kur’an bütünlüğü olmadan okunamayacağı, Hz. Peygamberimizin(sav) açıklamalarını ve hayata uygulayış şekillerini öğrenmeden kendi kafalarına göre anlam yüklemek hatalarının başlangıcı olmaktadır.

Bu kişilere öyle herhangi bir meali alıp okumakla Kuran okumanın aynı olmadığını, daha doğrusu Kur’an’ı Kerimin öyle kolayca açılıp okunacak sıradan bir kitap olmadığını, Kuranı Kerimin yalnızca gözle ve dil ile değil basiretle okunması gereken bir kitap olduğunu anlatmanın kolay olmayacağı bilinmelidir.

FARKINDA MIYIZ?

Kur’an’ı Kerimin sayfa çevirerek okunacak, anlamı düşünülmeden geçilecek bir kitap olmadığı gibi, anlamak derken de, sadece benim anladığım doğrudur denilecek de bir kitap değildir.

Böyle bir düşünce, Kuran ayetlerinin kişiyi ve toplumu değiştirmesi dönüştürmesi önündeki en büyük engeldir.

Müslümanlar böyle bir tavırla ve dağınık zihinle Kur’an’ın kapısı açacak olurlarsa okunan ayetler sadece dil ile seslendirilmiş olur ama kalbe inmez ve okuyan kişiyi doğruya götürmez.

Özellikle tek bir çeviriye güvenmemelidirler. Çünkü çeviri, sadece çeviri yapanın zihni kapasitesini ortaya koymuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi

Siyaset ve Din Bezirgânları

03 Aralık 2025 Çarşamba 15:22

Devletperestlik Putu

30 Kasım 2025 Pazar 11:36

Siz Kimsiniz?

26 Kasım 2025 Çarşamba 15:43

Fıkıh Mı, Hukuk Mu?

23 Kasım 2025 Pazar 11:24

Whataboutism Zulmü

19 Kasım 2025 Çarşamba 15:30

Müslüman Sadece Sen misin?

16 Kasım 2025 Pazar 12:57

Seküler Kemalizm Diyanet Açılımı

12 Kasım 2025 Çarşamba 14:51

10 Kasım Ayrışması

09 Kasım 2025 Pazar 12:30

Kur'an'a Karşı Saldırganlık

05 Kasım 2025 Çarşamba 15:04

Diyanetin Hutbeleri

02 Kasım 2025 Pazar 12:40