Kes’tik
Kurban Bayramı dediğin, bir ritüelden ibaret değil.
O, insanın kendisiyle hesaplaşmasının en çıplak, en sarsıcı anıdır.
Bugün çoğumuz bayramı sadece dışa dönük bir gösteri olarak yaşıyoruz; gözümüz sadece maddede, elimiz sadece alışverişte. Ama unutuyoruz ki, Kurban asla etten ibaret değildir. O, içinde taşıdığımız putların, zincirlerin ve kandırılmış ruhun kesildiği an olmalıdır. Fakat kaçımız bunu görebiliyoruz?
Kaçımız kendi ruhumuzun karanlık odalarına girmeye cesaret edebiliyoruz?
İnsanoğlu, tarih boyunca hep kendi eliyle ördüğü kafesin içinde yaşamaya mahkûm oldu. Kendi korkularının, hırslarının, sahte inançlarının kölesi oldu. Kurban Bayramı, aslında insanın kendini özgürleştirmesi için bir çağrıdır. Ama bugün geldiğimiz noktada o çağrı, o özgürleşme neredeyse tamamen unutuldu. Bayram, bir günlüğüne ete sarılmak, sosyal medyada “bayram ettiğimizi” göstermekten öteye gitmiyor.
Hz. İbrahim’in hikayesi, sadece tarih değil; insanın özüne yaptığı keskin bir müdahaledir. O, kendinden vazgeçmenin, putları yıkmanın ve gerçek olanla yüzleşmenin adıdır.
Hangi putları yıktık? Hangi maskeleri attık? Bugün hangi özgürleşmenin, hangi teslimiyetin içinde yaşıyoruz? Yoksa sadece gösterişli bir bayramın, yüzeysel bir tüketim ayininde miyiz?
Savaşların, yoksulluğun, adaletsizliğin derinleştiği bu çağda bizler, kendi küçük dünyalarımızda rahat koltuklarda oturuyoruz. Dışarıda çocuklar açlıkla boğuşurken, bizler nasıl gözümüzü kapatıp sadece kendi soframızdaki ziyafeti düşünüyoruz? Bu bir bayram mı? Yoksa insanlığın ölümümüdür?
Ve en acısı, bizler bu olanlara sessiz kalıyoruz. Sadece sessiz kalmakla kalmıyor, bazen de suskunluğumuzla, ilgisizliğimizle o zulümlere ortak oluyoruz. Bir yanda kimisi “oh olsun” diye sevinirken, diğer yanda “yazık” deyip kendini kandırıyor. İki yüzlülüğün ve bölünmüşlüğün en keskin örneği bu. Bu kutuplaşma, ayrışma sadece bizi zayıflatıyor, birliğimizi parçalayarak kölelik zincirlerimizi sağlamlaştırıyor.
Bizi bu duruma düşüren, kendimizi kandırdığımız o putlardır. Güç, para, konfor, kibir… Bunlar o putların yüzleridir. Kaçımız, bu putlara tapan ruhlarımızı fark ediyor? Kaçımız, gerçekten onları yıkmaya cesaret ediyor? Yoksa sadece bayramda o putların etrafında dönüp duran, oyalanan birer kukla mıyız?
İslam’da kurban, sadece bir ibadet değil, bir duruştur. O duruş, Allah’a yakınlaşmak için kendi putlarını yıkmaktır. Bu putlar bazen maddi çıkarlarımız, bazen toplumsal kabuller, bazen de içimizdeki korkular ve önyargılar olabilir. Ama bu putları yıkmadan, gerçek bir bayram yaşanmaz. O zaman kurban, sadece bir gelenek, bayram ise sadece bir gün olarak kalır.
Düşünsenize; aç gözlülüğün, kıskançlığın, nefsin zincirlerinden kurtulamayan bir insan nasıl Allah’a yaklaşabilir? Kendi karanlığını görmeyen, gerçek yüzünü inkâr eden biri nasıl saf ve temiz olabilir? Kurban, o karanlığı parçalamaktır. Korkularını, bencilliğini, sahte gururunu yerle bir etmektir. Ama bugün bu cesaret yok.
Bunun yerine ne var? Alışkanlık, rutin, göstermelik ritüeller. İnsanlar bayramda sadece dışarıya gülücükler saçarak, içlerindeki fırtınaları unutturmaya çalışıyor. Oysa gerçek bayram, o fırtınayı içine çekip, yıkıcı dalgalarla yüzleşmektir.
Ve unutma, bu sadece bireysel bir mücadele değil. Toplumun, insanlığın ortak mücadelesidir. Ancak kendimizi, karanlığımızı tanıdığımızda, o putları yıktığımızda gerçek bir dönüşüm mümkün olur.
Bugün dünyada yaşanan trajedilere bakınca, bu savaşın, bu acının nedenini anlıyoruz. Çünkü insanlar, kendilerini kandırdıkları sürece, putlara tapmaya devam ettikleri sürece, zulüm bitmeyecek. İnsan, ancak kendi içindeki savaşta galip geldiğinde, dışarıdaki savaşlar sona erebilir.
Kurban Bayramı bu yüzden sadece bayram değil, insanın kendisiyle hesaplaşmasıdır. Kendi putlarını yıkmasıdır. Kendini yenilemesidir. Bu zordur, cesaret ister. Ama eğer biz bunu yapmazsak, sadece bir gösteriye, bir ritüele hapsoluruz.
Şimdi soruyorum sana: Sen hangi putun kölesisin? Hangisini yıktın? Kaç defa kendi karanlığınla yüzleştin? Bu bayram sadece geçici bir mutluluk mu, yoksa gerçek bir dönüşümün başlangıcı mı?
Eğer cevap sadece geçici mutluluksa, o zaman unutma, her bayram bir kez daha esaretine rıza göstermektir. Ve bu esaret, daha ağır, daha acı verici bir zincirin halkası olur.
Ama eğer cevap dönüşüm ise, o zaman bilin ki, sen varoluşun en kutsal yolcususun. Çünkü putları yıkan, kendini aşan, gerçek özgürlüğe yürüyen insanın hikayesi asla bitmez.
Söylenecek çok şey var ama sözü burada kestik.
Kurban Bayramınız Mübarek Olsun.
İslam coğrafyası Bayram Olsun diye kendini Kurban edenlere SELAM OLSUN!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.