Siyasette kutuplaştırıcı dil hakimiyetini sürdürüyor. Farklı görüşlerin dışlanması, ‘bizden olmayan’ yaklaşımının artması son zamanlarda hayatımızın içine hastalıklı bir yapı olarak dağıldı. Demokratik tartışma zemini zedelendi. Siyasiler eleştiriye kapalı oldu, haliyle onları destekleyen kesimler de ‘kraldan çok kralcılık’ anlayışıyla kör kütük bir yapıya tutundu. Sadece kendi çevresini, kendi düşüncesini meşru kılan siyaset yeni nesle olumsuz yansıdı. Siyasetin dili sert ve entrikalı. Toplumu adım adım zehirleyen bu güç, insanlar arasında ayrımcılığa da neden oluyor. Öyle ki, farklı görüşlere sahip iki birey bir araya gelip neyin doğru, neyin yanlış olduğunu seviyeli bir şekilde tartışamıyor. Bu tartışma bir yarış veya kimlik savunmasına dönüyor. İnsanlar birbirini, duymadan, anlamadan, dinlemeden kör kütük bir şekilde, ‘ben bunu destekliyorsam, bu doğrudur’ düşüncesine kapılıyor. Siyasiler de bu durumdan epey nemalanıyor. Kendisini alkışlayan insanlara, sevgi ve saygı diliyle yaklaşıyorlar, eleştiren insanlara ise kulak vermedikleri gibi bazen de durum çirkin bir hal alabiliyor.
HABER ENGEL TANIMAZ AMA ENGELLENİR!
Uzlaşmayı küçümseyemeyen, eleştiriyi tehdit saymayan, farklı olandan rahatsız olmayan bir siyaset her zaman birleştirici güç olacak. İnsanlar artık, ‘ben ve ötekiler’ ayrımından daha çok ‘biz’ diyebilen siyasetçileri kürsülerde, sahada, mecliste görmek istiyor. Özellikle de bu ülkede kamuoyunu bilgilendiren bir gazeteci, muhabir, spikerseniz tüm oklar size çevriliyor. Kamuoyunu bilgilendirmek isteyen gazeteciler için günümüzde mesleğini icra etmek için zorlu ve meşakkatli bir yoldan yürümek gerek. Yasaklamalar, akreditasyon engelleri, haber takibinin zorlaştırılması, gözdağı niteliğindeki davalar ve sansür girişimleri, hepsi kamuoyunu aydınlatmaya çalışan gazetecilere ayak bağı. Maalesef ki, ülkemizde gerçeğin sesi birçok kesimi rahatsız ediyor. Daha üzücü olanı ise bu durum çok sıradanlaştı. Bugün bana ona olan yarın bana da olur anlayışı artık benimsenmiyor. Unutmayalım, her engel özgürlük alanımızdan bir parça alır.
Türk yazar ve gazeteci Falih Rıfkı Atay’ın bir sözü ile yazımı tamamlamak istiyorum. Sevgilerle…
“Ne çare ki vatanın kaderi vatanseverlerin değil, kendilerinden başkasını sevmeyen politikacıların elinde”

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.