Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Kaos Çemberi

Kaos Çemberi

Akıl insana mahsustur. Aklın hükümran olmadığı yer ve mıntıkada kargaşa (kaos) vardır.

Yabancı bir kelime olan kaos “Karışıklık, düzensizlik, heyulâ ve kargaşa” olarak tanımlanıyor. Zihinde tasarlanan korkunç hayale “Heyulâ” denilirken lügatlerde kargaşa; “Fitne, kavga, keşmekeş, gürültü; bağırış, çağırış” olarak tarif ediliyor.

Dünya ve Türkiye bir kaos çemberinden geçiyor. Dört tarafı kuşatılan Türkiye, aynı zamanda bir ateş çemberine alınmış durumda. Yangın sadece orman ve ekili arazilerde değil, her yerde ve daha çok gönüllerde. Eğer bir ülkede beş günde 342 yerde yangın çıkıyor ve o güzelim ülkenin ciğerleri alev alev yanıyor/yakılıyor ise, o memlekette fitne zuhur etmiş, kargaşa ve keşmekeş, insana korku veren ürkütücü şeyler oluyor demektir.

ATEŞ İBRET VE İNSANLIK İÇİN YARATILDI

Allah ateşi kulları için en büyük nimetlerden biri olarak yaratmıştır. Faydası sayılamayacak kadar o kadar çoktur ki, eğer ateş olmasaydı yiyecek ile içeceklerin ıslahı mümkün olmazdı. Ateş olmasaydı ne medeniyet olurdu ne de sanayi ve ekonomi. Ateş olmasa altın, gümüş, bakır ve demir gibi madenlerden istifade etmek mümkün olmazdı. Rabbimiz, Kur’an’da mealen şöyle buyuruyor: "Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O'dur; işte siz onunla (kendi ateşinizi) yakıyorsunuz!” (Yasin, 80). Bir başka ayette biz verilen haber de şöyle: “Biz onu bir ibret ve yemeğini pişirmeye muhtaç yolcuların istifadesi için yarattık. Öyleyse Yüce Rabbinin adını tesbih et.” (Vakıa, 73-74).

Peki yangınların iklim değişikliği ve TBMM’de AKP ve MHP’nin oylarıyla kabul edilen İklim Yasası ile bir ilgisi/ilişkisi var mı?.. Türkiye’de orman yangınlarının sebepleri arasında; “Bilinmeyen % 47” ve ekseriyeti de insan kaynaklı. “Bir pire için yorgan yakmak” diye bir deyim var. Ama yeşil vatanımızın ciğerlerinin yandığı orman yangınlarında; bir kene için evini ve koskoca ormanı yakan da çıktı. Memlekette bunun adına “Ateşle oynamak” denir. Yaygın bir gazete “Türkiye’nin geleceğini karartan orman yangınlarının önemli bir kısmı sigara izmariti ve piknik ateşi yüzünden çıkıyor” diye yazmış. Ülkemizde “Yoksulluğun ateşten gömlek olduğunu” herkes biliyor. İnsanlar birbirlerine trafikte, meydanlarda, sokak aralarında düşman kardeşler, alacaklılar birbirlerine ateş püskürmüyorlar mı? Çocuklar ve gençler düşünmeden ateşe atılmıyorlar mı? Ya kahraman itfaiyecilere ne demeli: Her yangında adetâ ateşle oynuyorlar! Alevler saçağı sarmadan yangınlara her açıdan hazır olmak ve gerekli önlemlerin, yetkililer tarafından iş işten geçmeden alınması gerekmiyor mu? Ciğerlerimiz yanarken içinize hiç ateş düştüğü oluyor mu? Haksızlık karşısında içinizi hiç ateş basmaz mı? Gazze’de çoluk çocuk demeden insanlar diri diri yakılırken bağrınıza hiç ateş düşmüyorsa; siz insan bile değilsiniz.

ARZI ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER KİRLETİYOR

Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde, her gün bir kadının cinayete kurban gittiği yazıyor. Elbette ateş düştüğü yeri yakıyor. Gök gürlemeden şimşek çakmayacağı gibi ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. İklim Yasası, ülke kaotik bir ortamdan geçerken sun’i gündemlerle birlikte iktidar- muhalefet parti liderleri ile sözcüleri, birbirleriyle ağız dalaşına tutuşurken Gazi Meclis’te gürültü, bağırış çağırışı içerisinde geçiverdi. Atmosfere salınan karbonun %75’ı çok uluslu şirketler marifetiyle salınmakta. Dünyayı bu şirketlerin çıkardığı gazlar kirletiyor.

İKLİM KANUNU NEDİR BİLMİYOR MUSUNUZ?

Küresel emperyalist düzenin ve sömürü sisteminin bir dayatmasıdır. Çok uluslu şirketler ile baronların ekmeğine yağ sürmektir. Dünyadaki para ve iktisadi sistemde söz sahibi olanlar; doksana yakın çok uluslu şirketler ve dolar milyarderi Yahudi ailelerdir. İklim Yasası daha çok Roma Kulübü ile Vatikan’ın işine yarayacak.

Karbon ayak izi adı altında; evinize, arabanıza, banka hesaplarınıza, çocuklarınıza, gıdanıza, içme suyunuza, günde, haftada veya ayda bir kere banyo yapmak için banyo suyunuza el konulduğunda, evinde saksı da çiçek yetiştirmenin yasaklandığında anlayacaksınız!

UYUŞTURUCUSUZ TÜRKİYE

“Terörsüz Türkiye” söyleminin altı önce Suriye’de doldurulacak gözüküyor. Irak’ın bölünmesinden sonra sıra Suriye’nin dört-beş parçaya ayrılmasına geldi.

Üzerinde çok ama çok durulması gereken bir önemli haber vardı. Yandaş ve muhalif medya (gazeteler ve televizyonlar) bu olayın üzerine gidip ne yorumladılar ne de tartıştılar. Antalya’da daha önce meydana gelen bir hadisede uyuşturucu bağımlısı bir genç, annesinin evini ateşe vererek yakmıştı. Anne ise, “Evimin yandığına yanmıyorum. Yangın yerine dönen bu şehrin sokaklarında uyuşturucu ile uyutulan delikanlılar ile fuhuşa sürüklenen genç kızları kurtarın” diye bağırmıştı.

Yine Antalya’nın Kemer İlçesinde bir anne, uyuşturucu komasına giren öz oğlu tarafından öldürüldü. Altmış yaşındaki anne Aktürk, ölümüne saatler kala eşine attığı sesli mesajda insanın kanını donduran şu ifadeler yer alıyordu: “Bizim sonumuz ölüm. Konuşmayla bir şey olmuyor, uyuşturucu almayınca gözleri dönüyor. Evde satmadığı şey bırakmadı. Bu, para bulamayınca en sonunda bizi öldürecek.” Otuz yaşında uyuşturucu müptelası olan genç, öz annesini acımadan üst kattan atarak ölmesine sebep oluyor.

Kullanımı on yaşına kadar düşen uyuşturucu belası bu memleketin terörden öncelikli “güvenlik meselesi” olmalıdır. Haberiniz var mı: “Türkiye, uyuşturucu bağımlısı genç ölümlerinde dünya beşincisi!” olmuş. CHP Milletvekili Talat Dinçer, bu konuda bakın neler diyor: “Sokakta, okul önlerinde, parklarda çocuklarımıza met (metamfetamin), bonzai ve diğer sentetik haplar satılıyor. Dikkat edin, yukarıda saydığım sentetik haplar en tehlikeli, en çok bağımlılık yapan uyuşturucu haplarına işaret ediyor… Üstelik diğer uyuşturuculardan daha ucuz ve son derece kolay bulunabiliyor!”

Politikacılar ne kadar “Terörsüz Türkiye” arzuluyorlarsa; ben de o kadar –hatta daha fazla-“Uyuşturucusuz Türkiye”, “Yangınsız Türkiye”, “Enflasyonsuz Türkiye”, “Ribasız Türkiye”, “Adaletli Türkiye” ve dini değerlerin tahkir edilmediği “Mutlu bir Türkiye” arzuluyorum. Leman’daki edepsiz karikatürden önce; “Güldür Güldür Şov”da sahneye konulan dinî ve millî değerlerimizin aşağılandığı, Allah’a şirk koşulduğu tiyatral skeçlerin de gözaltına alınması gerekir. İngiliz yapımı İslâm Peygamberini tasvir eden ve eşi Aişe Validemize hakaret eden “The Lady of Heaven” adlı filmin protesto edilmesi, kınanması ve lânetlenmesi de lâzım.

EKOLOJİK AHLÂK:

“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey Allah’ı hamd ile teşbih eder. O'nu övmeyen hiçbir şey yoktur; ve siz onların O'nu nasıl yücelttiklerini anlamıyorsunuz! Gerçekten O, çok hoşgörülüdür, çok bağışlayıcıdır!” (İsrâ, 44)

NİYAZ

“Allah’ım Sen bizi iki dünyada

Kör şeytana uyanlardan ayrı tut.

Denizde, karada, hem de havada

Haram lokma yiyenlerden ayrı tut.

Katma bizi nûrsuzların içine

Hele hele arsızların içine

Dâhil etme hırsızların içine

Memleketi soyanlardan ayrı tut.”

Abdürrahim Karakoç

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi