Ergun Göze İçin Gecikmiş Bir Başsağlığı Yazısı

Bu yazıyı geç de olsa kaleme almaya beni mecbur eden sebep; çok değer verdiğim ve sevdiğim bir kimse olan Ergun Göze'nin ölümünü haber alınca çok üzülmüş ve ilk çıkacak yazımın sonuna bir baş sağlığı mesajı eklemiştim. O tarihlerde de Konya dışında idim. Sonradan gördüm ki benim o mesajım her nasıl olduysa gazetemizde yer almamış. Acaba dikkatten mi kaçtı diye araştırdım ve o notumun yazım ile gazeteye ulaşmadığını tespit ettim. Benden kaynaklanan bu aksaklığa üzüldüm ve geç de olsa vicdanen ve zihnen rahatlamak için böyle bir yazı kaleme almayı uygun gördüm:
Hukukçu, gazeteci, yazar ve düşünür Ergun Göze'yi, 12 Ekim günü evinde geçirdiği ani bir rahatsızlık neticesinde kaybettik. Neredeyse bir aydan fazla zaman oldu. Günler günleri, aylar ayları ve yıllar yılları takip edecek, her zaman ve her fani için olduğu gibi zaman uzayıp gidecek. Bir de bakacağız ki merhum Ergun Göze'nin vefatı üzerinden şu kadar zaman geçivermiş. Şimdiye kadar hep böyle olmadı mı? Bundan sonra da böyle olmayacak mı? Bir gün gelecek ahiret kervanına, istesek de istemesek de biz de katılacağız. Biz tanıdık ve dostlarımızın ölüm tarihi üzerinden geçen zamanı hesap ettiğimiz gibi, başkaları da bizim ölüm tarihimiz üzerinden geçen zamanı, belki üzülerek ve belki de sevinerek hesap edecektir. Âlemin ölümü sayılan kıyamet kopuncaya kadar bu sistem böyle işleyip gidecek.
Rahmetli Ergun Göze, Türkiye sevdalısı milliyetçi ve muhafazakâr bir yazar ve gazeteci idi. Asıl mesleği avukatlık olmasına rağmen her nedense avukatlık yapmıyordu. Fikrî yapısı daha çok ünlü yazar ve gönül ehli Samiha Ayverdi'nin temsil ettiği Kubbealtı Akademisine veya ekolüne meyilli idi. Nitekim (Yaşanan Hatıralar) isimli son kitabı, kendisi Boğaziçi Yayınlarının Genel Koordinatörü olduğu halde Kubbealtı Akademi yayınları arasında çıkmıştı. Zaten Merhume Samiha Ayverdi Hanımefendi ile akrabalığı da vardı. Kızını Samiha Ayverdi'nin torununa vermişti.
Merhum Ergun Göze, 1931 yılında ünlü ozan, şair, yazar ve aşıkların memleketi olan Sivas'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamladı. Liseyi Çorumda bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu. Kısa süre avukatlığında ünlü hukukçulardan Said Bilgiç ve İsmet Tümtürk ile çalıştı. Avukatlığa pek ısınamadı ve Mümtaz Turhan'ın çıkardığı Ölçü Dergisinde kaleme aldığı yazılarla gazeteciliğe başlamış oldu. Bu arada birkaç arkadaş4ıyla Babıâlı Yayınevini kurdu. O da avukatlık gibi uzun sürmedi. Sonra Son Havadis, Havadis, Babıâlide Sabah ve Türkiye gazetelerinde köye yazıları yazdı. Birkaç siyasi denemesi oldu ise de başarılı olamadı veya şans yüzüne gülmedi.
Ben, bizim neslimize büyük hizmeti dokunan ve ağabeylik yapan Ergun Göze'yi, 1963 yılında tanıdım. O yıllarda Konya Yüksek İslâm Enstitüsünde öğrenci idim ve dernek başkanlığı yapıyordum. Ergun Göze, Hülleci olayı vesilesiyle Nevzat Kösoğlu ile Konya'ya gelmişlerdi. O tarihlerde Konya'ya pek tiyatro gelmez ve Konyalı da tiyatro seyretmeye alışık değildi. Konya Kitaplık Salanında Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alının mizahi Hülleci Piyesi, zannedersem devlet tiyatrosu sanatçıları tarafından temsil ediliyordu. Piyesin oynadığı günlerde halk arasında; piyeste dine ve din adamlarına hakaret varmış veya manevi değerlerle alay ediliyormuş şeklinde bir dedikodu dolaşıyordu. Burada bir parantez açmak istiyorum: Şimdi düşünüyorum da belki piyesi Konya'ya getirenler de ve halk arasında bu dedikoduyu yayınlar da aynı adamlardı.
Nihayet bu dedikodu tesirini gösterdi ve bir grup genç piyesin temsil edildiği tiyatro salonunu bastı ve temsili protesto etti. Gece vuku bulan olayın gündüzünde; siz yaptınız suçlamasıyla Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencilerinden tutuklananlar olmuştu. İşte bu gençlerin mahkemesinde bulunmak ve ilgililerden bilgi almak üzere MTTB. Adına Ergun Göze ile Nevzat Kösoğlu,İistanbuldan Konya'ya gelmişlerdi. Ben de kendileriyle Saray Otelinde görüşmüştüm.
1966 yılında İstanbul'a yerleşmemden sonra Ergun Göze ile tanışıklığımız ve dostluğumuz artarak devam etti. Nuru Osmaniye Caddesinde bir avukatlık yazıhanesi vardı ama avukatlıktan çok yayıncılıkla ilgilenirdi. Babıâlide hemen hemen ömrünün tamamına yakınını geçirip de dünyalık bir şey elde edemeyenlerdendi. Rahmetli Necip Fazıl Kürekle yakın arkadaş olduğundan olsa gerek.
Bir aralık Türkiye Diyanet Vakfı tarafından çıkarılması düşünülen İslâm Ansiklopedisini çıkarma görevi kendisine verilmiş ise de bu işte uzun ömürlü olmadı ve bir örnek cilt çıkarıldıktan sonra işi bırakmak zorunda kaldı.
Babıâlide bir grubun ve bir zihniyetin temsilcisi durumunda ve mevkiinde olan merhum Ergun Göze, Türkiye'nin en karışık ve Cağaloğlu'nun en hareketli zamanlarında önemli görevler ifa etmiş ve milliyetçi cephede yerini almış, kafasıyla ve kalemiyle bu mücadeleyi sürdürmüş yürekli insanlardandı. Ergun Göze denilince öncelikle akla; İ.Yusuf Alptekin, M.Emin Alpkan, Peyami Safa, İrfan Atagün, Ahmet Kabaklı, Tarık Buğra, O. Seyfi Orhon, Kadircan Kaflı, Said Bilgiç, İsmet Tümtürk ve Necip Fazıl Kısakürek'ler akla gelir. Bunlar Babıâlide Türkiye'nin bekçiliğini yapan, milliyetçi Türk gençliğine sahip çıkan. yurt dışındaki vatan ve soydaşlarımıza ruh ve heyecan veren, kol kanat geren ve onların İstanbul'da yaşamalarını sağmayan imanlı ve cesur insanlardı.
O günlerde her biri bir hedefti desem mübalağa etmiş olmam. Büyük sermayedarlardan değillerdi, ama Babıâlide her ne pahasına olursa olsun bizim de bir gazetemizin olmasını isterlerdi. O tarihlerde milliyetçilerin dili ve kulağı olan bir gazete Ergun Göze gibi fedakâr ve vefakâr insanların sayesinde hep olmuştur. Bu günün gür sesleri ve sağ düşüncenin basında, üniversitede, diplomasi de ve kültür hizmetlerinde güçlü bir şekilde yer alması o insanların sayesindedir. Verdikleri mücadelenin, korkmadan, yılmadan, çekinmeden ortaya koydukları düşüncenin ürünüdür.
Ergun Göze,İstanbul Merkez Efendi Mezarlığında, sevdiklerinin ve millî davayı paylaştıkları insanların yanında toprağa verilmiş. Zaten yakın dostları gibi topraktan hiç kopmamıştı ki. Kendisine Cenab-ı Haktan rahmet, okuyucularına, ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Ramazan-ı Şerif Bayramı

17 Ağustos 2012 Cuma 15:26

Arife, Bayramdan Bir Gün Önce

16 Ağustos 2012 Perşembe 16:17

İbadete Devam

15 Ağustos 2012 Çarşamba 15:40

Kadir Gecesi

14 Ağustos 2012 Salı 17:22

Her Varlık Allaha İbâdet Eder

13 Ağustos 2012 Pazartesi 16:39

Ramazan-ı Şerifi Anlamak ve Yaşamak

12 Ağustos 2012 Pazar 17:25

Şehrimizde Mukabele Geleneği

11 Ağustos 2012 Cumartesi 17:42

Ramazanda Kazandıklarımız

10 Ağustos 2012 Cuma 17:06

Balkanlarda Ramazan

09 Ağustos 2012 Perşembe 18:28

Oruç Allah İçindir

08 Ağustos 2012 Çarşamba 18:17