Şadan Sezgin

Şadan Sezgin

Elektronik Dövme

Elektronik Dövme

“Adımsayar uygulamasında atmam gereken adım sayısına ulaştığımda evime varamazsam ne olacak” dedi, gözünü ekrandan ayırmayan. “Kalan yolun yarısını geri geri giderek bu işe çare bulur, böylece yolda kalmazsın” dedi, bastonundan destek alarak yürüyen.

 

Sayısal verilerin arasında kaybolan insanlar, kalbin ihmal edildiği bir çağı kendi parmak uçlarıyla açtılar. Ekran üzerinde kaydırıldığından parmak uçları, kriminal anlamda dokunmatik ekranlarda parmak izi bırakmasa da insanlar; tercihleriyle, onaylarıyla, indirdikleriyle, yükledikleriyle, gönderdikleriyle, yazdıklarıyla… sanal bedenine elektronik dövme yaptırmış oldular. Barkod gibi kullanılan bu elektronik dövme, sanal dünyanın içinde daha derinlere dalabilmesi için kişiye açılacak yollarda her türlü ipin ucunu göstermektedir.

 

“Karşıdan gelişlerini görmelisiniz; sanki yürümekten çok cep telefonlarını gezdirmeye çıkmışlar” dedi, Gökhan ÖZCAN.

 

Kalabalıkların arasında itimat edilecek insanların azlığı, store uygulamalarını yüklerken muhatap olacak birinin olmaması, beyan ettiğimiz şahsi bilgilerimizin hangi amaçla nerelerde depolandığı belirsizliğini korurken; başımıza gelenler ve önümüze sunulanlar tevafukla açıklanamayacak kadar planlı bir iştir. Bir çark sisteminin içinde ilk dişlinin hızını almasını sağlayan gücü başka çarkların dönmesi için diğer dişlilere aktarması seyahat özgürlüğüyle savunulacak bir hak değildir. Özgürlük söyleminin had safhaya çıktığı bu çağda kavramların ardına gizlenen niyetlerin kimlerin işine yaradığını görmek de insanların en büyük hakkıdır.

 

Amy Pittman hamile kalmaya çalıştığı ve takip uygulaması kullanmaya niyetlendiği günler için şöyle diyor: “20’li yaşlardaki pek çok kişi gibi, hayatımdaki önemli hemen hemen her şey için bir uygulamam vardı. Görmezden geldiğim bir sağlık takip uygulaması, yine görmezden geldiğim bir bütçe takip uygulaması, görmezden gelmeye çalıştığım faturalarımı ödemek için bir uygulama ve takıntı haline getirdiğim bir âdet takip uygulaması… Ve ruh halimi her hafta vücut sıcaklığım, çeşitli sıvıların viskozitesi, eşimle ne sıklıkta birlikte olduğumuz, sperm olup olmadığı gibi verilerle birlikte uygulamaya düzenli kaydediyordum. Uygulama, üreme sürecim hakkında eşimden ya da doktorumdan çok daha fazla bilgiye sahipti. Gebelik testimin pozitif çıktığı gün, güzel haberi paylaşmak için âdet takip uygulamama girdim. Uygulama bu veriyi kaydettiğim an bana bir hamilelik uygulaması önerdi ki bunu da hemen indirdim. Parlak renkler ve etkileşimli grafiklerle doluydu”.

Hikâyenin devamında Pitmann düşük yaptığını söyler. Hamilelik uygulamasını hemen devre dışı bırakır ama uygulamadan çıkması, pazarlama şirketlerinin ona hamilelik ve bebek ürünleri hakkında tanıtımlar göndermesini engellemez. Ne de olsa hamilelik uygulamasının sahipleri, verilerini pazarlama şirketlerine çoktan satmış ve Pittman’ın uygulamaya düşük yaptığını kaydettiği ve uygulamayı kullanmayı bıraktığı bilgisi saklanmıştır. Pittman yaşadığı şok edici olayı şöyle anlatır: “Düşük yaptıktan yedi ay sonra ve doğum tarihinden sadece haftalar önce, işten eve geldiğimde kapımın önünde bir paket buldum. Bu, bir kutu bebek mamasıydı ve içinde şöyle bir not vardı: Birbirimizden farklı hayatlar yaşasak da ebeveynlik sevinci hepimizin ortak gerçeği”.

 

İnternet vasıtasıyla insanların ticari manada sömürgeleştirildiği bir zamanı yaşıyoruz. Ceplerinde taşıdıkları dokunmatik ekranlar vasıtasıyla arz edilen her malın gerekliliğine, telkin edilen her fikrin önemine, uyarı gibi gösterilen her yönlendirmenin ciddiyetine itibar eden bu zamanın insanları, önceki zamanlarda olmayan hastalıklara ve ruhi sıkıntılara yakalanmıştır. Cep telefonsuz kalma korkusu (nomofobi), internette rastladığı her şeyi indirme (cheesepodding), telefonu olmadan bir yere gidememe (crackberry), bir kişinin çevresindekileri sürekli olarak arama motorları ve sosyal medya üzerinden araştırma (stalking), sosyal ağ sitelerinde saatlerce insanların albümlerine bakma (photolurking), yüz yüze iken gerçekleştirmeye cesaret edilemeyen hakaret ve sataşma gibi suçları sanal kimliklerin ardına gizlenerek işleme (siber zorbalık) gibi durumlar ekranlardan bedenlere bulaşan hastalıklardır.

 

İnsanların sadece diğer insanları değil kendi kendilerini de izlediği bir zamanı yaşıyoruz. İnsanların; yaktığı kaloriyi, aldığı protein miktarını, gün içinde attığı adımı, harcadığı enerjiyi, özel hallerini, hamilelik safhalarını, ezan vakitlerini, harcamalarını takip edebilmesi için baktığı ekran dünyaya kapandığı bir çerçeve olmaktadır.

 

Bir de şöyle düşünün! Su içmeyi hatırlatan uygulamayı yükleyen kişinin şarjı bittiğinde masadaki sürahi ne hisseder?

 

“Efendim çalgı haram mıdır, değil midir?” diye, sormuşlar bilgeye. Cevap hayli gariptir: “Seni senden çalan her şey haramdır”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadan Sezgin Arşivi
SON YAZILAR