Mustafa Balkan
Camideki Şölen!
Çorba dilimize Farsça “şorba” kelimesinden geçmiştir. Sabahları zevkle içilen sulu yemeklerden biridir. Etimolojik açıdan çorba Sümerce “Sub (içmek)”, “sub-a (içen)” demek. Farsça “sub” da çorba demektir. Zamanla halk arasında şurbe veya şorba şekli belirdi. Türkçeyle akraba dillerden sayılan Kazakça sorba, Kırgızca sorpe ve Uygurca şurpa deniliyor. Moğollar çorbaya şöl diyorlardı. Öyle sanıyorum ki, şölen sözcüğü, yapılan birtakım toplu etkinliklerde topluluğa çorba dağıtılmasıyla ilişkilidir.
Devlet-i Aliyye’de “Çorbacı”lar vardı: Acemi ve Yeniçeri ocaklarının bölük veya orta kumandanları için kullanılan askerî bir unvandır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nde “taşra hıristiyan ileri geleni”ne de “çorbacı” deniliyormuş.
Camideki Rektör’den nereye geldik
Ben “Camideki Rektör”ü yazmıştım. Camideki “çorba şöleni”ni yazacağım hiç aklıma gelmezdi. 1982-83 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü yapan Prof. Dr. Erol Güngör, Cuma namazlarını kılmak için Alâeddin Camii’ne giderdi. Sabah ve akşam namazlarını da Zafer’deki Abdülaziz Mahallesi’nde bulunan Selçuklular’dan kalma tarihî Abdülmümin (Mağribe) Mescidi’nde kılar, ruhunu dinlendirirdi. Sosyolog Erol Göngör, kalbi yoğun çalışma temposuna dayanamayarak evini Konya’ya taşımak üzere gittiği İstanbul’da, 24 Nisan 1983’de evinin önünde kalp krizi geçirerek ruhunu Sonsuzluğun Sahibi’ne teslim etti. Konya halkı ilk defa camide bir rektör görmüştü. Toplumla iç içe olan Erol Güngör Hoca’yı severek bağrına basan Konyalılar, İstanbul’daki cenazesine onlarca otobüsle katılmış ve bu yoğun ilginin sebebi sorulduğunda; “Çünkü biz ilk defa camide bir rektör gördük beyim!” cevabı alınmıştı.

Camileri siyasi emellere alet etmek
21. yüzyıl Konya’sı, hızlı değişip dönüşüyor. Sosyolojik ve kültürel açıdan bakıldığında Konya’da acayip bir dönüşüm yaşanıyor. Rant ekonomisi şehir ve aileyi çık hızlı değişime tâbi tutuyor. Konya bu yüzyılın ilk çeyreğinde; küresel boyutta uygulanan “Kentsel Dönüşüm” projeleriyle adetâ betonlaşıyor ve insanlar beton binaların içine hapsediliyor. Tek ve iki-üç katlı bahçeli evler yok olurken semtler, mahalleler cadde ve sokaklar adlarıyla birlikte insan hafızasından birer birer siliniyor. Mimarî olarak şehrin hafızasında kalan “Eski Konya”ya ait izler de yok ediliyor. Teknoloji milyarderi Elon Musk, insanların beynine çip takmaya hazırlanırken bizim hafızamız başka başka projelerin devreye sokulmasıyla şimdiden kazınıyor! Yirmi dört yıldır iktidarda bulunan ve 2017’den bu tarafa Tek Adam rejiminin uygulandığı Türkiye, hallaç pamuğu gibi atılıyor ve adetâ şirket gibi yönetiliyor. Siyasetin bulaşmadığı yer ve mekân mı kaldı. Camilere ise siyaset çoktan girmişti.
Merhaba Gazetesi’nde çıkan “AK Partili belediye başkanı camide yemek verdi” başlıklı haberi okuyunca, kendi kendime şu soruyu sordum: Daha neler görecek ve nelere şahit olacağız?..
Konya kamuoyu duyarlı hareket etmez, vurdumduymaz olur ve üç maymunu oynamaya devam ederse; önümüzdeki yerel ve genel seçimlerde bu tür olumsuz sahneleri, camilerde çok sık görecek ve halk şahit olacak demektir.
28 Şubat dönemiydi. Üniversiteli başörtülü kız öğrenciler kampüslere alınmıyor, İmam Hatip’te okuyan başörtülü kız öğrencilerin ise başları açılmak isteniyordu. O yıllarda başörtüsü eylemlerine destek vermek amacıyla Konya’nın zengin eşrafı, Hacıveyiszâde Câmii’nde sabah namazında camide toplanan cemaate, cami çıkışında sıcak çorba ikrâm ederdi. Bu bazen sıcak simit ve çay şeklinde de oluyordu. Yağmur da yağsa, kar da yağsa ve aşırı soğuklar da olsa asla cami içinde ne sulu yemek ne de çay ikramı yapılmazdı. Kapalı alan varsa ya orası tercih edilir ya da hava durumuna göre çadırlar kurulurdu. Ayrıca Cuma namazından sonra STK’lar pankart açarak ve kalabalık gruplar slogan atarak eylem yapardı. Ben de zaman zaman gazeteci olarak haber yapmak için o sabah çorbalı toplantılar ile Cuma eylemlerine katılırdım.
Hukukun siyasileşmesi ne kadar yanlış ve doğru olmayan bir şeyse, dinin siyasete ve birtakım boş emellere alet edilmesi, yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek derecede siyasi davranışlarda bulunulması da siyasi katılım açısından hoş olmayan şeyler. Biz camilerde toplu icazet törenleri ile güzel Kur’ân okuyan Kur’an Bülbüllerini dinler ve hafızlık şölenlerini görürdük. Bir partinin cami içinde çorba ziyafeti vermesi ve buna o ilçe müftüsünün katılmasını, doğrusu çok yadırgadım ve ne dini kültüre ne de siyasi kültüre yakıştıramadığım gibi yeri olmadığı kanaatine vardım.
Bunlar ucuz, beyhude boş ümitler ve dipsiz emellerdir.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.