Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Allah ve Rasûlünü Sevmek

Allah ve Rasûlünü Sevmek

Sevgi, sevmek, muhabbet beslemek... Kalben bağlanmak...
Ne güzel şeyler bunlar. Ne büyük manâlar...
Sevgiden hâsıl oldu her şey...
Sevmeseydi yaratmazdı hiçbir şeyi Rabbimiz...
Ya biz O’nu seviyor muyuz acaba?
Bir ananın yavrusuna olan sevgisini düşünün! Neler var acaba onun tertemiz yüreğinde? Katıksız ve karşılıksız bir sevgi, sadece fedakârlıklarla dopdolu yanık bir bağlılık değil mi? İnsan olsun hayvan olsun her ana böyle değil mi?
Kim verdi acaba onun yüreğine bunu?
Seven, sevilmeye lâyık O güzel yaratıcı değil mi?
Sevgi olmasa bitkiler bile büyümez. Sevgi olmasa gökten yağmurlar yağmaz. Sevgi olmazsa hiçbir şeyde tat olmaz.
Bütün bu kanunları koyan sevilmez mi hiç?
Yere emrederek nîmetler bitiren, göğe emrederek rahmet indiren, kuşları gökte uçuran, yeryüzünde onca mahlûkatı yaratıp rızıklandıran ve yaşatan; coşan, ağlayan ve yalvarıp–yakaran gönüllere rahmet deryasından katreler indiren O...
Toprağa düşen tohumu fışkırttığı gibi, analarda yavrular yaratarak besleyen, dünyaya gönderen, büyüten; acıktığı ya da acındığı zaman ağlatan, doyduğu ya da sağlıklı olduğu an güldüren ve gözler önünde günden güne geliştirerek konuşturan, düşündüren ve hayata alıştıran O...
Nasıl bir yüce Yaratıcı ki, ne gök ne de yer ve de ikisi arasındaki onca yaratık hiç O’nun hükmünün önüne geçemez. “Ol” deyince olduran, “öl” deyince öldüren, hayatı bir imtihan kılan ve herkesi kendine döndürendir O!
Nice zalimler, güçlüler, saltanat ve makam sahipleriyle onca varlıklılar O’na dönmese olmaz! Topraktan gönderdiği gibi toprağa döndüren ve lâyık olanları yılan-çıyan ve akreplere yediren, toprağı ilk çürütendir O! Daracık yerleri kocaman bir cehenneme çevirendir O!
Meğer nefret edince neler oluyormuş!
O’nu kim durdurabilir ve kim O’nun önüne geçebilir?
Ama O ki, kendisini seven ve buyruklarını tutarak kulluğunu idrak edenleri dilerse toprağa bile çürütmeyen, hatta abdestini bile bozdurmayan ve de kefenini çürütmeyerek ruhunu cennet âlemlerinde dolaştırandır…
Meğer sevince ne güzel oluyormuş sonuç!
Sevgi ne ile belli olur? Tabii ki sevdiğinin istek ve arzusuna uymakla… O halde Cenab-ı Hakk’ın üstün vasıfta ve halife olarak gönderdiği insan da O'nu sevmeli. Aynı zamanda bu sevginin eserini üzerinde açık bir şekilde göstermelidir. Emirlerini yapmalı, yasaklarından kaçınmalı, zikretmeli ve şükürden gafil olmamalıdır.
Onlar Allah’ı tam bir sevgiyle severler:
“İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır.” (2 Bakara 165)
Yüce Sevgili kendisini sevenlerin hallerini ve mükâfatlarını şöyle sıralar:
“Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.
(O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.
(Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).”  (13 Ra’d 22-24)
Zira onlar dünyada bütün sevgileri atıp güzel Cemale âşık olmuşlardı. Allah ve Rasûlü âşıkları hakîkat pınarlarından kana kana içmişler, gönül derûnlarında Hakk’ı bulmuşlardır. İnsanı yücelten, insanlığını bildirip yaşatan bu sevgiye şu asırda ne kadar da muhtacız!..
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi
SON YAZILAR