Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

"Yarın" Diyenler

Biz insanoğlunun gaflet ile geçen günlerini hesap etmek mümkün olsa acaba nasıl bir tablo ile karşılaşırız? Herhalde dehşet verici bir manzara çıkacaktır önümüze… Bu, zaten bir gün bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkacak ama ne anlamı var? Önemli olan bugün yani hayatta iken bu sonucu düşünmek ve çaresine bakmaktır.
Aslında herkesin kendisini bu yönde kontrol altında tutması gerekmez mi? Büyüklerimizin "nefis muhasebesi" adı altında bu çok önemli meseleyi takip etmeye çalıştıklarını biliyoruz. Zira kişi geçen günlerini bir daha geri getiremeyecektir. Gençliği, orta yaşlılığı ve varsa ilerisi… Ne mümkün! Gözyaşları seller gibi aksa da bu mümkün olabilir mi? Asla! Eğer mümkün olsaydı nice kimseler ömür boyu elde ettikleri dünyalıkları vermek suretiyle dönüş yapabilirlerdi.
Ama insanoğlu ne kadar da unutkan, nankör ve zalim… Bütün bunlar önce Rabbine karşı sonra da kendi nefsi için. Çünkü kendisini yoktan yaratan ve nimetleriyle donatan Yüce Rabbine hamd ve şükür vazifesinden uzak kalmakla nankörlüğü, ibadetini yapmadığı için de kendisine zalimliği açıkça ortaya çıkacaktır. O zaman "parmaklarını ısıracak" ama bir çare bulamayacaktır.
İnsan, dünyasında boşuna harcadığı maddi şeylere üzülür ama yele verdiği ömrüne hiç acımaz. Ne kadar acı! Onlar için "keşke" ifadeleri hiç bitmez ama bir gün o "keşke" ifadelerinin âfâkı kaplayacağını aklının ucundan bile geçirmez. "Allah'ın emrettiklerini yap kardeşim" diyen bir dostuna, hep "yarın"ları göstererek kaçamak cevaplar verir.
 İnsanın maddi kaybını düşünmesinden daha çok manevi kaybını düşünmesi gerekmez mi? Çünkü maddi kayıplar telâfi edilebiliyor ama manevi olanlar ne mümkün! Ancak yine dünyada iken yapılan çok samimi tevbe olursa o başka.
Örneğin namazı ele alalım. Bir günde kaç rekât namazımız var? 40 rekât. Ayda 1200 rekât yapar. Yılda 14400. Acaba yirmi ya da otuz yıl namaz kılmayan insanın kaybı ne kadar? Bakın karşımıza çıkacak rakama! İşte insanın nankörlük ve zalimliği…
İşte "yarın"ların ve yarıncıların kaybı.
Sonra bir gün, ummadıkları bir anda "haydi gideceğiz" diye gelen davetçi… Şimdi o anı düşünün! Evet, biz insanoğlu ne kadar da gafilmişiz değil mi? Bütün yalvarıp yakarma ve onca çaba boşuna! Çünkü vakit geldi, ömür kabı doldu, nefesler tükendi. İşte nefis ve şeytanın aldatması… Hayaller, hırslar ve emeller toprağa gömüldü.
Ey insan! Nasıl da aldanıyorsun! Kendine yazık ediyorsun!
Bunun için Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) Efendimizin "Yarıncıların pişmanlığına" işaret ettiklerini biliyoruz. Bir şair bu çok önemli kaybı bakın nasıl dillendiriyor:
Ey kul, etme dünya nazı, sen de kıl namazını,
Yarın kılarım diyenin dün kıldık namazını.
Evet, ne dersiniz! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi

Allah katında Peygamberimiz

08 Kasım 2019 Cuma 06:05

Ramazan yolculuğu

15 Mayıs 2019 Çarşamba 06:00

Allah Rasülü’nün örnekliği (S.A.V)

28 Mart 2019 Perşembe 06:10

Yeni Zelanda Şehitlerine

20 Mart 2019 Çarşamba 06:00

Hakikat yolcusu olmak

14 Mart 2019 Perşembe 06:05

Üç Aylar İklimi

06 Mart 2019 Çarşamba 06:00

Bırak beni ağlayayım

27 Şubat 2019 Çarşamba 06:00

Dur ve düşün GENÇ ADAM!

20 Şubat 2019 Çarşamba 06:00

Sünnet olmazsa İslâm olmaz

13 Şubat 2019 Çarşamba 06:00