Seyyid Harun Veli, Şeyh Abdullah Efendi ve Memiş Efendi

Mübarek bir gecenin seherinde çok değerli dostum Namık Ceyhan, arabasıyla önce Mustafa Taşpınar'ı, beni ve Tufan Karabayraktar’ı aldı ve Seydişehir Yolu’na koyulduk. "Az gittik, uz gittik" fakat dönüp arkamıza bakmadan Seydişehir'e vardık. Aslında biz bu geziyi bir hafta önce yapacaktık, olmadı. Cenab-ı Allah bir ayetinde mealen şöyle der: "Size hayır gibi gelen şerdir, şer gibi gelen de hayırdır" biz de bu gezimizi hayra yorduk ve "Cenab-ı Allah izin verirse" diyerek bir hafta sonrasına bıraktık.

Hedefimiz önce Seyyid Harun Veli Hazretleri'nin camisinde öğle namazı kılmak, Seyyid Harun Veli Hazretleri’ni ziyaret etmek, Seydişehirli Şeyh Hacı Abdullah Efendi'yi ziyaret etmek ve Konya’ya dönerken Seydişehir'in Çavuş Kasabası’nda bulunan Mehmed Kutsi (Memiş) Efendi’yi ziyaret etmekti.

Seydişehir'de ki bu ziyaretlerimizi gerçekleştirdikten sonra da Konya’ya evlerimize salimen dönmekti Allah kısmet etti ve bizler de bu ziyaretlerimizi gerçekleştirdikten sonra evlerimize döndük. Namık Ceyhan bizleri aldığı gibi evlerimize sağ salim yetiştirdi.

Aşık Veysel, "Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece” dediği gibi bizde uzun ince bir yoldayız. Hemen aklıma bizim Karamanlı Yunus Emre'nin şu dörtlüğü geldi.

“Mani eri bu yolda melül olası değil

Mani tuyan gönüller hergiz ölesi değil

Ten fanidür can bilmez gün gitdü girü gelmez

Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil”

Bu üç evliya hakkında uzun uzun sohbetimiz oldu, fakat ben burada çok kısa olarak bu üç kişiyle ilgili bilgilerin özetinin özetini aktarmak istiyorum:

SEYYİD HARUN VELİ HAZRETLERİ

13. Yüzyılda Horasan bölgesinde yaşamakta olan sultan ve ilim sahibi Seyyid Harun Veli isminde bir kişi yaşamaktadır. Bulunduğu yerin sultanı olan ve aynı zamanda da bir medreseye sahip bulunan Seyyid Harun Veli Hazretleri’ne bir gün kulağına şöyle bir ses gelir:

“Ya Harun, Rum'a çık ve Karaman bölgesinde bulunan Küpe Dağı’nın çevresinde bir şehir kur. O şehrin halkı salih ola"

Bu ses daha sonraki günlerde de bir kaç defa tekrarlanması üzerine Seyyid Harun Veli Hazretleri tahtını tacını Horasan'da bırakarak çevresine müritlerini alıp yola çıkmıştır. Horasan’dan ayrıldıktan bir kaç saat sonra aklına Diyarı Rum neresi? Karaman Bölgesi, neresi şeklinde sorular gelmiş ve tefekküre başlamıştır. Kulağına bu kez bir başka ses gelmiştir. "Ya Harun sana bir bulut kılavuzluk edecektir. Onun indiği yer senin mekânın olacaktır"

Havada bir bulut görülür ve Seyyid Harun Veli Hazretleri’ne bu bulut kılavuzluk yapar. Günler sonrası kafile Konya’ya gelir ve Hoca Fakı Medresesi’ne yerleşmiş burada iki yıl kalmışlardır.

Horasan ilinden itibaren kılavuzluk yapan bulut hareketlenir ve Tekke Köyü’nden geçerek Küpe Dağı’nın etrafında kaybolur. Seyyid Harun Veli Hazretleri de burayı kendisine mekan olarak seçer. Bu yer artık Seyyid'in şehri Seydişehir olarak tarihe geçer. O günden beri de Seydişehir diye anılır. Seyyid Harun Veli Hazretleri’nin vefatından sonra da küçük bir tepenin üzerine bir cami yaptırılır ve caminin batı yönüne de bir türbe inşa edilerek Seyyid Harun Veli Hazretleri buraya defnedilir. Cenab-ı Allah’tan rahmet dileriz.

SEYDİŞEHİRLİ ŞEYH ABDULLAH EFENDİ

Seydişehir, Seyyid Harun Veli Hazretleri’nin hikayesinde kurulmuş başlı başına bir veliler şehri olması sebebiyle burada da çok büyük kişiler bulunmaktadır. Bunların başında da Seydişehirli Şeyh Abdullah Efendi gelmektedir.

Abdullah Efendi, Bozkır'ın Karacahisar Köyü’nde 1806 yılında dünyaya gelmiştir. Müderris Yeğen Mehmet Efendi'nin oğludur. Annesi de Sırrı Fakık Hoca’nın kızı Karacaardıçlı Zeynep Hanım’dır.

Abdullah Efendi ailenin tek çocuğu olması sebebiyle iyi bir eğitim aldırmak istenmiş fakat annesini çok küçük yaşta kaybetmiş sıbyan mektebini bitirdikten sonra babasının talebelerinden Memiş Efendi'nin derslerine devam etmiş ondan feyz almıştır. Hacı Abdullah Efendi Seydişehir'de yaşamış ve Seydişehir'e defnedilmiştir. Türbesi Seyyid Hurun Veli Hazretleri’nin türbesinin batı yönündedir.

MEHMET KUDSİ (MEMİŞ ) EFENDİ

Mehmet Kudsi (Memiş) Efendi Bozkır'ın Ali Çerci Köyü’nde 1784 yılında dünyaya gelmiştir. Babasının ismi Mustafa Efendi, Annesinin ismi ise Halime Hanım’dır. Çocukluğu Bozkır'ın Karacahisar Köyü’nde geçmiştir. Hadimi Hazretleri’nin öğrencilerinden olan İbrahim Efendi’nin terbiyesi altında yetişmiştir. Konya, Hadim, Kayseri, Antalya ve İstanbul’da tahsiline devam etmiştir.

Memiş Efendi 28 Ekim 1852 Perşembe günü Seydişehir'in Çavuş Kasabası’nda Hakk’a yürümüştür. Türbesi Çavuş Kasabası’ndadır.

Yunus Emre'nin bir dörtlüğü ile söze başlamıştım. Şimdi de Yunus Emre’nin bir dörtlüğü ile yazımıza noktayı koyalım.

Bir güli ele getir feragat ol geç otur

Konya şehrinde yatur oniki sultan kanı

Fakih Ahmet Kutbuddun Sultan Seyyid Necmüddin

Mevlana Celaleddin ol kutb-i cihan kanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Aşık Şerife Hanım'ın Yemek Destanı

23 Temmuz 2012 Pazartesi 17:09

Fransa Bisiklet Turu

18 Temmuz 2012 Çarşamba 18:50

Nurettin Özkan ve Çeşmeleri

09 Temmuz 2012 Pazartesi 18:41

Türkiye Ülker Dedesi'ni Kaybetti

20 Haziran 2012 Çarşamba 18:38

Konya'da Bir Yenigün

11 Haziran 2012 Pazartesi 19:38

Gez Dünyayı, Gör Konya'nın Selçuklusunu

06 Haziran 2012 Çarşamba 19:19

Beş Bin Yıllık Kültür Vadisi: Sille

31 Mayıs 2012 Perşembe 19:19

Rüyalar (KOP'da) Gerçek Oluyor

16 Mayıs 2012 Çarşamba 19:48

Trafik Haftası

09 Mayıs 2012 Çarşamba 18:40