Ramazan-ı Şerifi Anlamak ve Yaşamak
On bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerifin varlığını ispatlamak ve gücünü kabul ettirmek için desteğe ve takdime ve hattâ takdire bile ihtiyacı yoktur. Çünkü Ramazan ayı gücünü, üstünlüğünü, feyiz ve bereketini Kur’an-ı Kerim’den almakta, Oruçla ve Teravihle mü’minlerin gönüllerine ulaşmakta, takdim ve tanıtımını da bu özellikleriyle bizzat kendisi yapmaktadır.
Dini gelenek ve emirler gösteriyor ki, her şeyi olduğu gibi Ramazan ayını da Kur’an-ı Kerim programlamaktadır. Bu programın uygulanışına ilk örnek Peygamber Efendimizin yorumu ve yaşayışı ile Müslümanlara rehberlik yapmasıdır. Kur’an-ı Kerimin verilerini Sevgili Peygamberimiz sözleriyle açmakta ve Ramazan-ı Şerife bir kolaylık, bir yaşanabilirlik ve bir zenginlik kazandırmaktadır.
Ramazan ayının Kur’an-ı Kerimle tanışıklığı, vahye kucak açması, ilâhî tâlimata mashar olması ve sıcak yakınlık göstermesi ile başlar. Ya değilse Ramazan, Kur’an-ı Kerimle münâsebeti olmasaydı, on bir ayın sultanı nasıl olurdu?
Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim yer yüzüne Ramazan ayında indirilmiş veya indirilmeye başlanmıştır. Kur’an-ı Kerimin inzal buyrulduğu bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi Ramazan ayının içerisinde gizlenmiş ve son on günü içerisindeki tek gecelerden birisi olabileceği üzerinde durulmuştur. Ramazan-ı Şerifi on bir ayın sultanı unvanına kavuşturan cevher, o zaman diliminde bir şifre ve bir sırdır. Bu cevherin nuruyla gönlü ve niyeti örtüşenler, her kula nasip olmayacak bir gece yaşamanın, Allah’ın feyiz ve bereketine kavuşmuş olmanın mutluluğunu hisseder ve sevincini yaşarlar.
Kur’an-ı Kerimin inzal buyrulduğu gecenin Ramazanın hangi anı olduğu kesin olarak bilinmediği için, mü’minlerin bu rahmet ve bereket ayını, sanki her günü bir Kadir Gecesiymiş gibi geçirmeleri Cenab-ı Hakkın affına ve lütfuna kavuşma şanslarını artırır. Sevgili Peygamberimiz Ramazan hakkında: “Bu öyle bir ay ki evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu Cehennem azâbından kurtulmaktır. Her kim bu ayda hizmetçisinin yükünü hafifletirse, Allah da onu yarlığar ve ateşten azat eder.” buyurur.
Çok şükür Ramazan ayında, diğer aylarda yaptığımız ibâdetlere ilâveten oruç tutmaya ve Teravih namazı kılmaya devam ediyoruz. Ramazanda zaman ilerledikçe dereceler yükseliyor, mükâfat artıyor ce Cehennem ateşinden kurtuluşa kadar ulaşıyor.. Biz aslında dereceyi yükseltmek ve mükâfat elde etmek için ibâdet etmiyoruz. Bizim dışımızda cereyan eden o ilâhî kayıtlar bizi fazla ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren Allah’ın rızası, hasbi olarak kulluk görevini yerine getirme çabasıdır.
Bizi Kadir Gecesiyle buluşturacak ve o gecedeki cevherin şifresinin çözülmesine sebep olacak formül, Peygamber Efendimizin yukarıya aldığım sözünün son cümlesindeki insanî ve vicdânî tavsiyede. Hizmetçinin yükünü hafifletmek aklına gelecek. Oruç bu anlayışı, insaf ve merhameti, sevgi ve şefkati sağlayacak. Sabahtan akşama kadar aç ve susuz beklemenin ötesinde insanlara acımak, sorumluluğumuz altında olanlara merhamet etmek, canlılara diğer aylardan farklı Ramazan-ı Şerife yakışır muamelede bulunmak Ramazan-ı şerif içerisinde bin ay ibâdet etmiş gibi bir gece yaşamayı belki bize nasip eder.
Kur’aan-ı Kerim, Ramazan ayında nazil olmuş.Tamam anladık ve bütün kalbimizle inandık. Oruç ibâdetiyle ve Teravih namazıyla dikkati bu önemli olay üzerine çekilmek istenen insanoğlu, bundan nasıl bir ders çıkarmalı? Ramazan ayında Kur’an-ı Kerimin nazil olması, derûni bir açlığın ifadesi olan orucun farz kılınması ve bunlara her gece uzun bir namazın eklenmesi ne ifade ediyor? Olayların yüceliğinin ağırlık derecesine uygun zihnimizi patlatırcasına düşünmemiz gereken noktalardan birisi de burası.
Bu inanç sistemi ve ibâdetler manzumesi bizi bir noktaya teksif ediyor, o da ilk vahyin gelişi. Yer yüzünü aydınlatan, insanlığı okumaya ve yazmaya dâvet eden, Resulullahı heyecanlandıran ve sarsan ilk nazil olan ayetlerin mealleri :” Seni yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı aşılanmış bir yumurtadan yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten odur. İnsana bilmediğini o öğretti.” ( Alak suresi.ayet; 1-5 )
Ramazan ayında Kur’an-ı Kerimi çok okuyacağız ve düşüneceğiz. Bu düşünceye bu noktadan, yani ilk nâzil olan ayetlerin üzerinde durduğu noktadan başlamamız gerekir. Hele hele bu günlerde oruç sebebiyle aç kalan midemizin yakın dostu beynimizin bu hususu daha çok düşünmesi icâp eder. Pek çok meseleye çözüm getiren, insanlığın dünya ve ahiret yolunu aydınlatan Kur’an-ı Kerim söze oku emriyle başlıyor. İlimsiz hiçbir problemin ve düğümün çözülemeyeceğini ve dinin de anlaşılamayacağını çok iyi tespit ve tayin eden Kur’an-ı Kerim, okumayı ve araştırmayı tavsiye etmektedir. Hem de ısrarla ve önemle. Demek ki başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere önce inancımıza yarayacak, sonra bilgi ve görgümüzü artıracak kitapları çok okumalıyız. Okumadan Ramazan ayını anlamamız, orucun farz kılınışındaki hikmeti kavramamız ve yaşamamız da mümkün değildir.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.