Oruç: Nefsimize Söz Geçirme Ayı
İnsan, hayatı boyunca birçok sınavdan geçer. Bu sınavlardan biri de kendi nefsiyle olan mücadelesidir. Nefis, insanın arzularını, isteklerini ve tutkularını şekillendiren içsel bir güçtür. Ancak bu güç, kontrol edilmediğinde insanı savurabilir ve nihayetinde yanlış yollara sürükleyebilir.
İşte Ramazan ayı ve oruç ibadeti tam da bu noktada devreye girer. Oruç, yalnızca aç ve susuz kalmak değildir; aynı zamanda nefsimize söz geçirmeyi öğrenme ve disiplin kazanma sürecidir.
Ramazan ayı, Müslümanlar için manevi arınma ve içsel muhasebe zamanıdır. Gün boyu yemek yememek ve su içmemek, elbette fiziksel bir fedakârlık gerektirir. Ancak orucun asıl amacı bedeni değil, ruhu terbiye etmektir. Peygamber Efendimiz (sas) “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan kendisine açlıktan başka bir şey kalmaz” buyurarak orucun sadece fiziksel bir açlık çekmek olmadığını vurgulamıştır. Bu nedenle oruç, kişinin yalnızca yeme içmeden uzak durması değil; öfkesini kontrol etmesi, kötü sözlerden sakınması, kalbini ve zihnini kötülüklerden arındırması anlamına gelir.
Nefis, insanı her an sınayabilir. Bazen bir dil sürçmesiyle bazen bir öfke patlamasıyla bazen de basit bir hırsla bizi etkisi altına alabilir. Oruç, nefsimizi dizginlemeyi öğreten bir kalkan gibidir. Açlık ve susuzluk karşısında sabretmeyi öğrenirken ruhumuz da sabrı ve şükrü deneyimler. Günlük hayatta sıkça şikâyet ettiğimiz şeylerin aslında ne kadar değersiz olduğunu, elimizde bulunan nimetlerin ne kadar kıymetli olduğunu fark ederiz.
Ramazan ayı boyunca oruç tutan bireyler sadece nefislerini terbiye etmekle kalmaz, aynı zamanda yardımlaşma ve paylaşma bilinciyle hareket eder. Açlığın ve susuzluğun ne demek olduğunu bizzat deneyimleyerek ihtiyaç sahiplerinin halini daha iyi anlar. Bu nedenle Ramazan, infak ayıdır; ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatma, empati geliştirme ve toplumsal dayanışmayı güçlendirme zamanıdır.
Modern hayatın getirdiği hız ve tüketim kültürü, insanı çoğu zaman kendi nefsiyle yüzleşmekten alıkoyar. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte her şeye kolayca ulaşabilmek, insanların sabır duygusunu yitirmesine neden olur. Oruç ise bu hızlı dünyada bir duraklama noktasıdır.
Yavaşlamayı, düşünmeyi, kendi iç dünyamıza dönmeyi ve hayatın anlamını sorgulamayı öğretir. İnsan, iradesini kontrol edebildiğinde gerçek anlamda özgürleşir. Çünkü gerçek özgürlük, nefsi dizginleyebilmek, iradeyi güçlendirebilmek ve geçici arzuların esiri olmamaktır.
Oruç, insanın nefsine söz geçirme sanatıdır. Sabır, şükür, irade ve empatiyi içinde barındıran bu ibadet, bireyin hem kendisiyle hem de toplumsal değerlerle olan bağlarını güçlendirir. Oruçlu iken yalnızca bedenimiz değil, ruhumuz da açlığın ve arınmanın etkisiyle olgunlaşır.
Ramazan ayı boyunca kazanılan bu manevi disiplin, yılın geri kalanında da insanın hayatına rehber olmalıdır. Çünkü gerçek anlamda oruç tutan kişi, yalnızca midesini değil, kalbini ve ruhunu da kötülüklerden koruyan kişidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.