Recep Çınar

Recep Çınar

Karapınarın kendisini kurtarma operasyonu

Karapınarın kendisini kurtarma operasyonu

Bahattin Karapınar, Antalyaspor ya da Manisaspor maçından önce yapmış olsaydı bu operasyonu, o zaman  “Konyaspor’u kurtarma operasyonu” diyebilirdim… Bugün yapılan bu operasyonun adı Konyaspor’u değil, Bahattin Karapınar’ı kurtarma operasyonudur…
Hem Ziya Doğan’ı hem de kendini yıprattı Bahattin Karapınar…
Dolayısıyla da Konyaspor’u…
Ziya Doğan’ın gitmesi yetmez…
Gitmesi gerekenlerin sayısı çok…
Gün gelecek onlar da gidecek…
Ama neye yarar…
Onca zayiattan sonra…
Benim derdim Ziya Doğan ya da Bahattin Karapınar değil…
Derdim Konyaspor ve geleceği…
Konyaspor’un bu kafa yapısıyla gideceği yer belli…
Ziya Doğanla ilgili tavrım ortada… Bu kulübe bir şey vermedi, ama bu kulüpten çok şey aldı götürdü… Geride kalan 21 haftada toplanan 15 puan ve dibe vuran bir Konyaspor var ortada…
Deyim yerindeyse hem ekonomisi bozulmuş bir kulüp, hem de psikolojisi bozulmuş oyunculardan kurulu bir enkaz bıraktı arkasında…
Ziya Doğan,  bütün bu olumsuzluklara rağmen, çıkıp duygu sömürüsü yapmaya çalışıyorsa, insanların gözünün içine baka baka meseleyi saptırıyorsa, faturayı basına, taraftarlara, hakemlere, federasyona kesiyorsa, daha da söyleyecek bir şeyimiz yok…
Ve yaptığı bir hayır işini bile bu başarısızlığına alet ediyorsa, sözün bittiği yerdeyim...
Ayıptır…
Hem de çok ayıp…
Ayıpların en büyüğü de bu kulübü trilyonlarca külfetin altına sokan bir teknik adama, bu kulübün başkanı tarafından verilen paye… “İsmini altın harflerle tarihe geçirmiş…” Öyle diyor Bahattin Karapınar…
Ziya Doğan çok başarılı, çok sevilen bir teknik adamdı da, neden Bahattin Karapınar’dan başka bir yönetici bu adama sahiplenmedi?
Neden?
İnsanın aklına başka şeyler geliyor… Bu abi kardeş, bu kankana, bu cancana durumlarının altında yatan mutlaka başka şeyler vardır… 
Ziya Doğan konusunu burada noktalıyorum…
Allah yolunu açık etsin.
YILMAZ VURAL’IN ŞAMPİYONLUK BORCU VAR KONYA’YA
Ziya Doğan’dan boşalan Konyaspor teknik direktörlüğüne Yılmaz Vural getirildi… Vural, bu takımı zıplatır mı, zıplatmaz mı?
Bunu zaman içinde göreceğiz…
Ancak, Konyaspor’a daha çok sinerji getireceği, futbolcuların bozulan psikolojilerini tamir edeceği, oyunculara önce insan, sonra futbolcu olduklarını hatırlatacağı kesin…
Konyaspor’da hemen hemen bütün futbolcuların canlarına can, yüzlerine kan, ayaklarına mecal geleceği bir gerçek… Bir “Gestapo” subayı tavırlarıyla Tatlıcak tesislerini “Belene” kampına çeviren, dahası bazı futbolcuların “ E tipi cezaevi karşımızda, biz B tipindeyiz” diye göndermede bulundukları Ziya Doğan’dan sonra B tipinin, pardon Tatlıcak tesislerinin bir şefkat evi, bir sevgi evi ortamına gireceği muhakkak…
Yılmaz Vural’ın yapacağı tek şey, önce futbolculara psikolojik destek sağlamalı… Kimse yanlış anlamasın, sadece futbolcuların değil, Konya’nın da psikolojisi bozuldu… Dolayısıyla, Yılmaz Hoca, bırakacak teknik taktik, kondisyon mondisyon işlerini… Öncelikle bu oyuncuları motive edecek… Bunu kendisi mi yapar, yoksa bir montör eşliğinde mi gerçekleştirir bilemem… Ama mutlaka bu doğrultuda bir çalışma yapmalı…
Yılmaz Vural, sadece Konyaspor’a değil, Konya’ya da bir sinerji getirecek, tribünleri dolduracak, dahası paramparça olan Konyaspor camiasını bir araya getirme noktasında “çimento” görevi yapacaktır…
Kısacası Yılmaz Vural’ın Konya’ya bir şampiyonluk borcu var… Yılmaz Hoca, Konyaspor’u bu ligde tutarak bir anlamda şampiyonluk yaşatacak talihsizliklerin başşehrine… Konyaspor’un lige tutunması, Bank Asya’dan Süper Lige direk çıkması gibi bir şey olacak…
MEHMET BASİT HAKK’A YÜRÜDÜ
Bursa’dan kötü bir haber geldi… Burnumun direği sızladı…  Uzun yıllar Bursa Hakimiyet ve Bursa Haber gazetelerinde görev yapan can arkadaşım Mehmet Basit, Hakk’a yürüdü… Spor fotoğrafçılığında birçok ödülün sahibi olan Mehmet Basit, sürekli sarı basın kartı sahibi ve TSYD üyesiydi…
Kötü haberi Olay gazetesinden sevgili kardeşim Erdal Akçay verdi…  Erdal, “Abi Mehmet Basit’i kaybettik” dediği anda, içim cız etti… Astım krizi nedeniyle yattığı Bursa Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirmiş…
90’lı yıllarda başlamıştı dostluğumuz… Haber dışında da sürekli görüştüğümüz küçük bedenli, ama büyük yürekli bir spor gazetecisiydi…
Ve gençti Mehmet…
Takdir-i ilahi…
Diyecek bir şey yok…
Allah’ın rahmeti üzerine olsun…
Eşi ve oğluna Allah sabır versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi
SON YAZILAR