İşaret

Yıl 1950. Demokrat Parti iktidar. Dini hassasiyeti olan demokratik bir parti…

1953 yılında, sürgünlerden sürgünlere gönderilen, yürüdüğü yolu tutup sıktığınız zaman çile damlayan Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatında mahkemeler devri kapanmış oldu.

Bediüzzaman, ezanı aslî şekline çevirip, millî eğitim müfredatına din derslerini koyup, Kur'ân kurslarının açılmasını serbest bırakıp, kapalı olan türbe ve camileri onarıp açarak daha önce yapılan dinî tahribatı tamire yönelen Demokrat Parti iktidarıyla bir nebze olsun rahat nefes almıştı. Risale-i Nur'lar artık serbestçe her yerde bulunuyor, muhtaçların ellerinde dolaşıyordu.

Demokratların müspet icraatlarını tebrik ediyor, sık sık yazdığı mektuplarla onlara yardımcı olmaları hususunda talebelerini uyarıyordu. Seçimlerde oy kullanmanın önemi üzerinde durarak, demokratlara verdiği desteği açıktan açığa ortaya koyuyordu. Bu arada “tek parti istibdadı"ndan yana olanların çevirdiği entrikaların tuzağına düşmemeleri için de iktidar partisini devamlı uyarıyordu…

Uyarıyordu ama ciddiye alınmamaya başlanmıştı…

Zaman geçiyor, senaryolar büyüyordu. Bir taraftan Nurlarla uğraşılıyor, diğer taraftan partiyle… Üstad aşikâr desteklediği bu parti döneminde de yine çok çile çekmeye başlamış, iftiralara maruz kalmış, akıl almaz zanlarla medya aracılığıyla yıpratılmaya çalışılmıştı…

Ve yıl 1960. Tehlikenin büyüklüğü Üstadı fazlasıyla endişelendirmiş Ankara’ya gitmek için yola çıkmıştı. Lakin Ankara’nın sınırlarını geçememiş, kimseyle konuşmasına izin verilmemişti. Menderes’e anlatacakları vardı… Gerisin geriye döndürüldü. Hastalığı artmıştı… Ve Urfa da yaşadı Şeb-i Arus’u.

Bediüzzaman'ın vefatından, yaklaşık iki ay sonra 27 Mayıs 1960'da askerî darbe oldu…

Kısaltarak yazdığım bu serencamenin, atladığım bir satır arası ilgimi çektiğinden yazdım. Zulümler artmaya başlayınca Üstadın talebeleri derler ki; üstadım, bu adamlara bu kadar aşikâr destek verdik, buna rağmen yine olumsuzluk gördüğünüzde uyarmaya çalıştınız. Lakin bütün bunlara rağmen bize bu zulüm nedendir Allah aşkına?

Evet bu parti döneminde güzel şeyler olmuştu… Fakat bugün yaşadıklarıyla geçmişte yaşadıkları arasında bir fark kalmamıştı. Üstad talebelerine döndü kısa konuştu; “Şirke girmeyin diye. Bu davanın kontrolü Menderes’te demeyin diye!”

Bu davanın kontrolü Allah’tadır. Kendini muktedir hisseden insanlar bu davanın kontrolörlüğünü yapamazlar!

Siz hep tevazunun gücüyle hareket ediniz. Ve biliniz ki mümin her daim akıbetinden endişe etmelidir. “Akıbetinden endişe etmeyenin akıbetinden endişe edilir.”

Şu soruyu sormalıyız, belki her an; Durduğumuz yer hak mıdır, değil midir? Yaptığınızdan Allah razı mıdır değil midir? Evetse rahat olmalıyız. Doğruluk kadar garantili huzurlu bir hal yoktur. Ne anayasa değiştirme derdi, ne emniyeti şunu bunu tasfiye derdi…

Dilimizde dua gözümüzde gözyaşı gibi bir gücümüz varsa tevekkül Allah’a(c.c.)

Her şey Allah’ın kontrolü altında?

Ha biz niye böyle yıpratılıyoruz o zaman; niye bu iftiralar, kötü zanlar ve hapisler zulümler…

Cevap Kur’an’dan; “siz sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız..!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Geç kalmasın çığlımız

21 Mayıs 2015 Perşembe 06:00

AYM’ye Mektup

17 Ocak 2015 Cumartesi 06:05

2014 Yılını Nasıl Bilirdiniz?

26 Aralık 2014 Cuma 06:00

Sol Yanımız Yarasız

20 Aralık 2014 Cumartesi 06:00

Tûl-i Emel

18 Aralık 2014 Perşembe 06:00

Hastalık Belki Rahmettir

20 Kasım 2014 Perşembe 06:00

Bu bir garip türküsüdür

13 Kasım 2014 Perşembe 06:00

Bunu Sana Allah mı Emretti?

03 Mayıs 2014 Cumartesi 06:00

Siyaset ve Kibir

18 Mart 2014 Salı 06:00

Siyasal İslam, Nebevi İslam

26 Şubat 2014 Çarşamba 06:00