Gazeteci Uğur Özteke: Haberler rüyalarıma giriyor
Konya basınının önemli isimlerinden biri olan Gazeteci Uğur Özteke, “Yaptığımız bazı haberlerden dolayı mağduriyet yaşayanlar var. Onların ahını aldık belki günahına girdik. Vicdan azabı çekiyorum. Geceleri bu haberler rüyalarıma giriyor. Uyuyamıyorum” dedi
İLK GÜNKÜ AŞKLA GAZETECİLİĞE DEVAM
Konya Postası Genel Yayın Yönetmeni Uğur Özteke, gazetede gördüğü bir ilanla hayatının nasıl değiştiğini, gazeteciliğe nasıl başladığını Merhaba Gazetesi 10 Ocak ekine anlattı. Özteke, gazetemizin editörlerinden Mesut Turan'ın sorularını yanıtladı. İlk günkü aşkla mesleğini icra ettiğini dile getiren Gazeteci Özteke, hafızalara kazınmış haberlere imza attığını söyledi.
**Öncelikle sizi tanımak isteriz. Kendinizden bahseder misiniz?
-Konya merkezde Şems parkı ile Merkez İmam Hatip Lisesi’nin tam ortasında Doktor Abdullah Salim sokakta, Çalışkanlar Apartmanı’nın ikinci katında 1960 yılında dünyaya geldim. Bu evin tam karşısında anneannemlerin bir buçuk katlı o klasik Konya evi vardı. Yanında ise Konya’nın meşhur Zabıta Muammer ağabeyinin evi. Bu sokak, Konya tarihine imza atan insanların doğup büyüdüğü yer. Sadece şu anda aklıma gelen iki isimden bahsedeyim biri Erol Küçükbakırcı bir diğer isim ise Tahir Helvacıgil. Doğup büyüdüğüm mahalle hala çocukluk hatıralarımla burnumda tutuyor. Eskileri andıkça derler ya ‘burnumun direği’ sızlıyor böyle bir komşuluk böyle bir dostluk yoktu. Bütün Konya bildiği için söylüyorum ekmekçi bakkal Sami ağabey, bakkal muammer ağabey, kara velilerin Muammer ağabey. Genelde bu bölge Sillelilerin oturduğu bir bölgeydi Annem Silleli babam da Hadimli. Konya’da hala benim bildiğim 60 yıldır Sillelilerin belli bir kültürü dayanışması maddi manevi güçleri var. Ama Silleliler ya da o eski Silleliler çocukları ve torunları ile mütevazi bir hayatı sürdürmeye devam ediyorlar birbirlerine çok bağlılar ama bunu göstermezler. Mütevazi yaşamlarını devam ettirirler. Üçüncü nesil dördüncü nesil ne yapar onu bilemem. İlkokula başlayacağım yıl bugünkü Meram Emniyet Müdürlüğü’nün arkasında bulunan o bölgenin ilk evi olan Basın Sitesine taşındık. Şu anda millet bahçesi ile istasyon arasındaki arazide ki tek ev basın sitesiydi. Bu geniş arazide yaz aylarında koyunlar, inekler sürüler halinde otlardı. Çok güzeldi ama kışın yolun olmadığı bölgede ulaşım bizim gibi çocuklar için çok zordu. Yarı belimize kadar kara gömülürdük. O yıllarda Konya’da kış mevsimi çok soğuk çok karlı çok sert geçerdi. İstasyon Caddesi’nden Şems parkı’nın oradaki 19 Mayıs İlkokulu‘na gelirdim. Tabii ki belediye otobüsüyle paramız olmadığı için dahası ulaşım o gün içinde 5 kuruş olan belediye otobüsü ile gider gelirdim. O günün dolmuşları ‘Pırpır’ denilen üç tekerlekliye çok nadir binerdim. Çünkü YSE’de çalışan babamın verdiği haftalık ile öyle ilkokulda simit al, tost al diye bir dünyam yoktu.
Sadece belediye otobüs parası ile gider gelirdim. Babamın ise dahası ailemizin aracı ise bisikletti. O bisiklet hala bahçemizde. Babamın bisiklet ehliyeti bile vardı. Bisikletimizin plakası var hala üzerinde duruyor. Ortaokulu ise Karma Ortaokulu’nda, liseyi yine o bölgede bulunan Karatay Lisesi’nde bugünkü kayalı park bölgesindeki Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nün bulunduğu tarihi binada okudum. Daha sonra Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü’nü bitirdim. Bir gün dahi öğretmenlik yapmadım. İhlas Haber Ajansı’nda Haberler sorumlu Genel Müdür Yardımcısı iken emekli oldum ve Konya’ya döndüm. 4 dönem Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptım. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Anadolu ve Konya temsilcisiyim. TSYD Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği gibi basın kuruluşları ile ilgili pek çok kuruluşun üyesiyim. Ayrıca eğitimden spora, sağlıktan uyuşturucu ile mücadeleye kadar 20’yi aşkın derneğin de yönetiminde ya da üyesi olarak görev yapmaktayım. Mesleğim ile ilgili olarak yurt içi ve yurt dışında sayısız seminer, konferans, panele katıldım. Yayınlanmış 11 kitabım bulunmakta. Türkiye’de 365 gün yerel yazı yazan tek gazeteciyim. Sürekli basın kartı sahibiyim. Evli ve iki çocuk babasıyım.
İLANI GÖRDÜ HAYATI DEĞİŞTİ
**Mesleğe nasıl başladınız ve neden bu mesleği tercih ettiniz?
-Öğretmen Evleri’nde bakkal dükkanları olan daha sonra da sağdıcım olan rahmetli Şevket Koru’nun ve Koru ailesine ait olan bakkalda gazeteleri okurken oldu. Gazete alma şansımız yoktu liseyi bitirdiğim yıldı ama ortaokulda, lise yıllarında arkadaşım Şevketlerin bakkal dükkanına gider onların tezgahlarını indirip, kaldırılmasına, temizliğine yardım eder fırsat bulunca da başta Konya gazeteleri olmak üzere tüm gazeteleri okurdum. Öyle okurdum ki hiçbir sayfasının değil buruşması, kırışması açıldığı dahi belli olmazdı. Çünkü benim okuduğum gazeteyi daha sonra bir müşteri gelecek para vererek alacaktı. Gazete hiçbir şekilde yıpranmamalıydı. Bir gün yine yerel gazeteleri okurken 70'li yılların sonu idi Konya Postası Gazetesi’nde bir ilan gördüm. İlanda şöyle diyordu; Fotoğraf çekmeye meraklı en az lise mezunu muhabir aranıyor. Rahmetli Şevket ile bu ilanı defalarca okudum. Hemen gazetenin telefonunu ve adresini aldım ve yürüyerek bugün Mevlânâ Caddesi’nde bulunan sarrafların arkasındaki bir buçuk katlı Konya Postası Gazetesi’nden içeriye girdim. Gazete ilanını söyledim. Sonra benim ilk patronum olacak o günkü Konya Postası Gazetesi’nin sahibi olan Durmuş Alagöz ile konuşmaya başladık. Durmuş ağabey beni dinledikten sonra baban nerede çalışıyor? Ne iş yapıyor? Annen nerede? gibi soruları sordu. Ben konuşurken Durmuş ağabey, masasının üzerindeki kağıda sürekli notlar alıyordu. Beni dinledikten sonra bir süre oradan, buradan konuştuktan sonra “Tamam biz seni ararız” dedi ve gönderdi. Ailemin benim bu iş başvurumdan haberi yoktu. Çünkü o güne kadar farklı meslekler de çalışmış bazılarını da aileme bile söylememiştim. Pastanede, imalathanede bile çalışmıştım. Yaş pasta yapma dahil pek çok şeyi öğrenmiştim. O günkü adı Fleksan olan kağıt baskı yanılabilirim ama böyleydi. Sinangil ailesine ait boya fabrikasında bile çalışmıştım. Bir gün eve gittiğim zaman annem, oğlum seni aradılar gazeteymiş niye aradılar seni çağırıyorlar dedi. O yıllarda çok az ailede olan ev telefonlarından vardı. Bizim blokta on daire vardı ve tek telefon biz de vardı. Rahmetli büyük babam Ömer uğur, çok ileri görüşlü bir adamdı. Bizim adımıza da müracaat etmiş ve bize telefon çıkmıştı. Ertesi gün hemen Konya Postası Gazetesi’ne gittim. Durmuş Ağabey benimle gazetede çalışabileceklerini söyledi. Hiçbir şekilde neredeyse iki yıla yakın kaç para alacağım, ne yapacağım? Gibi soruları hiç konuşmadık. Ama öğreniyordum ki babamın, o günkü adı YSE yani Yol Su Elektrik Müdürlüğü’ndeki durumunu, sendikaya kayıtlı olup olmadığına varıncaya kadar bizim aileyi taramış, taratmış. Yani biz bugün bize müracaat eden gazeteci olmak isteyen gençleri yanımıza işe alıyoruz ama 45 yıl önce belki de daha önceki yıllara dayanan gazeteciliğe başlayacak kişiye ailesine varıncaya kadar didik didik aramıyoruz, araştırmıyoruz. Kimdir, nedir diye sormuyoruz. Benim gazetecilik yaşantım böyle başladı bir gazete ilanı ile başladı. Belki de ömrümüz Cenab-ı Allah’ın hayırlı vakitli ve sıralı bir ölüm nasip ederse bir gazete ilanı ile de ömrümüz sonuçlanmış olacak. Gazetecilik mesleğini bilinçli olarak seçmedim. Ailem ya da yakınlarım, bir ağabeyimiz, bir büyüğümüz kesinlikle beni yönlendirmedi. Çünkü kendimden başka biri beni bu mesleği yönlendirmiş olsaydı herhalde ona hakkımı helal etmezdim. Benimki tamamen içgüdüsel. Fotoğraf çekmek başta olmak üzere lise yıllarında ki heyecanı aksiyonu seven yerinde duramayan bir yapıya sahip olmandan kaynaklandı sanıyorum. İlkokul yıllarında yaptığım resimlerde ki gerçekten çok güzel resim yaparım. Karikatürler çizer İstanbul’a gönderirdim. İlkokul yıllarında yaptığım resimlerde hep aksiyon vardı. Yangınlar vardı. Kazalar vardı. Kendi kendime düşündüğüm zaman böyle bir yapıya sahip olduğumu düşünüyorum ve hala da o heyecanı o ruhu içimde yaşıyorum. Gazetecilik bugün için maalesef diyeceğim benim yaşam biçimi bunda ne kadar mutluyum o tartışılır ama 64 yaşında dört torun sahibi bir büyükbaba olarak hala 7 gün 20 saat okuyorum, yazıyorum, notlar alıyorum. Garip ama yaşıma bakmadan aynadaki yaşlanmış hali mi kabul etmeyerek yeni yeni hayaller kuruyorum. Dünyayı gezmekten büyük keyif alıyorum. Gezerken hala fotoğraflar ve videolar çekiyorum. Gazetede ekranda kendi sayfalarında bunları nasıl paylaşırım, nasıl dönüşüm alırım diye gerçekten büyük hayaller kuruyorum. Bunun bir hastalık olduğunu biliyorum. Bu konuda psikologlarla görüştüm. Terapiye girdim. Meslekteki bu hızlı yaşantını yaşıma uyumadığını biliyorum bunu yavaşlatmak istediğimi hocalara söyledim belli bir süre sonra beni dinleyen profesörler değil mesleği bırakmak bu tempoyu düşürdüğüm zaman öleceğimi söylediler ve çalışabildiğin kadar çalış dediler. Onun için bu meslek benim bugün nefes almamı hayatı sevmeme hala yürümeye nasıl ifade edeyim eğer bugün kendimi genç iddialı hissediyorsan bu duyguları beynimden, yüreğime, ellerimden ayaklarıma kadar güçlü hissetmemi sağlayan kelimelerle ifade edemeyeceğim bir güç olarak görüyorum.
HAFIZALARA KAZINMIŞ HABERLERE İMZA ATTIM
**Gazeteciliğinizde unutamadığınız sizi etkileyen anılarınız vardır. Bunlardan bahseder misiniz?
İnanın bunları anlatamam. Mesleğim boyunca Ankara ve İstanbul’da öyle haberlere imza attık ki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin mihenk taşları oldu bu haberler. Ama bunlar hangi haberlerde diye sorarsanız asla size söyleyemem. Çünkü, tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başta güvenlik güçleri olmak üzere, devleti yönetenlerin yardımları ve destekleri ile yaptığım bu haberler büyük kesimlerinde ayağına bastı nasırlarına bastığım için onların dengelerini bozdu. Ben İhlas Haber Ajansı’nda kuruluşundan bu yana çalıştığım için bu haberler de imzamız olmaz. Fotoğrafımız olmaz. Ancak Ankara ve İstanbul’da haberlerden sorumlu üst düzey yönetici olduğum için ya bu haberlerde bizzat yer aldım ya da çalışma arkadaşlarımı yapmasına vesile oldum. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geriye dönük 45 yılına baktığımız zaman Google’a girip araştırdığımız zaman başta siyaset, terör, hatta spor konusunda hafızalara kazınmış tarihe düşmüş haberlere imza attım. Çok şükür ekibimle, çalışma arkadaşlarımızla attık şükürler olsun o günler için tarihi not düştük imzamızı attık bu herkese nasip olmaz. Ama aynı zamanda bundan mutlu olanlar gibi mağdur olanlar da oldu. Onların ahını aldık belki onların günahına girdik. İşte bu yüzden de vicdan azabı çekiyorum. Geceleri bu haberler rüyalarıma giriyor. Uyuyamıyorum. 64 yaşındayım hiç ama hiç güzel rüya görmedim. Nasıl söyleyeyim hani insanlar rüyalarında gezerler, mutlu olurlar falan filan bunları anlatırlar ya 45 yıldır hatırladığım rüyalar, mezarlıklar, yangınlar, ölümler, cinayetler, karanlıklar, hep karanlık, hep gece, çok vicdan azabı çekiyorum.
'NE OLURSUNUZ GAZETECİ OLMAYIN'
**Gazetecilikteki genç meslektaşlarınıza ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Ne olur bana kızmayın. Okuyanlar bana kızmasın siz de bana kızmayın. Kapımı çalıp, gazeteci olmak istiyorum diyen her iletişim mezununa, her gence yalvarıyorum. Saatlerce yalvarıyorum. Anneleri, babaları, abileri ile gelenlere yalvarıyorum. Ne olursunuz gazeteci olmayın. Gidin gazeteciliğin dışında bugün ülkede hangi meslek varsa Allah rızası için gidin onu yapın ama gazeteci olmayın.
Kaynak:Mesut Turan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.