Evler yaşlılarla güzel

Evler yaşlılarla güzel

Niçin evlerde çocuk odası var da yaşlı odası yok? Evlerde yaşlı odası oluşturulmasını isteyen Cemil Paslı, bu sayede huzurevlerine olan talebin büyük oranda azalacağına dikkat çekti

PEDERŞAHİ ANLAYIŞI VELEDŞAHİYE DÖNÜŞTÜ
Sosyal Hizmetler Konya İl Müdür Yardımcısı ve Aile Danışma Merkezi Müdürü Uzm. Cemil Paslı, Türk toplumunun pederşahi aile geleneğine sahip olduğunu, ailenin büyüğe göre şekillendiğini ifade ederek, önceliklerin büyüklerden başladığını anımsattı. Günümüzde ise bunun, yerini veledşahi diyebileceğimiz aile modeline terk ettiğine dikkat çeken Cemil Paslı, “Çekirdek ailelerde herşey çocuk eksenli. Tüm aile çocuğun durumuna göre şekilleniyor” dedi.
ÇOCUK ODASI VAR DA YAŞLI ODASI NİYE YOK?
Yaşlılarımızın bugünkü sosyal hayatta ev içerisindeki konumunun irdelenmeye değer olduğuna işaret eden Cemil Paslı, “Niçin evlerimizde ‘çocuk odası’ var da ‘yaşlı odası’ yok. Dilediğinde bizimle zamanını paylaşacağı, dilediğinde odasına çekilip kendisini dinleyebileceği odaları niçin olmasın. Evlerimizde yaşlı odası oluşturursak huzurevinden evlere geri dönüşün başlayacağını ve huzurevlerine gerek kalmayacağını söyleyebilirim” dedi.
ÇOCUK KREŞİ GİBİ YAŞLI GÜNDÜZ BAKIM  EVLERİ  AÇILMALI
Sanayileşmenin getirdiği bir gerçek olarak, toplumda genelde eşlerin her ikisinin de çalıştığını anımsatan Cemil Paslı, bu durumun yaşlıları evde yalnız bir hayata mahkum ettiğini söyledi. Çocuklara yönelik kurulan kreşlerin benzeri olarak yaşlılar için de Yaşlı Gündüz Bakımevleri açılması teklifinde bulunan Paslı, bunun günümüz sosyal yaşamı için temel bir ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Evlerde yaşlı odası olsun

Bugünkü sosyal hayatta yaşlıların ev içerisindeki konumunun irdelenmesi gerektiğine dikkat çeken Uzm. Cemil Paslı, “Niçin evlerimizde çocuk odası var da yaşlı odası yok” diye soruyor. Paslı, evlerde yaşlı odası oluşturulursa huzurevlerine talebin büyük oranda azalacağını söyledi


* Cemil Bey kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
- Sosyal Hizmetler Konya İl Müdür Yardımcısı ve Aile Danışma Merkezi Müdürü olarak görev yapıyorum.
* Sizinle ‘Aile’ üzerinde konuşmak istiyorum. Sosyal Hizmetlerin aileye bakışı nedir?
- Sosyal hizmetin anahtar kelimesi ailedir. Hedefi, ideali, zirvesi ailedir. Sosyal hizmetin basamakları var: İyileştirici-geliştirici, koruyucu-önleyici, tedavi ve rehabilite edici. Bizim 3 aşamada da mutlaka ihtiyacımız olmazsa olmazımız “aile” kurumudur.
* Konuyu biraz açar mısınız?
-  Memnuniyetle. Düşünürlerin aileyle ilgili sözleriyle konuma başlamak istiyorum. Hem her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cenneti dahi kendi hanesidir. İnsan şu dünyada her şeyden ziyade muhabbetini aile efradına verir. Bu ifade Bediüzzaman Said Nursi’ye ait. Aileler kendilerine çeki düzen verdiklerinde toplumda kendine çeki düzen vermiş olacaktır. (Konfüçyüs) Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, bütün mutsuz ailelerse kendilerince mutsuzdurlar.( Leo Tolstoy )
Bana göre  sevginin formülü şu: Baba + Anne + Çocuk = Sevgi
Sevgi öyle bir manevi gıdadır ki, onun yeri hiçbir şeyle doldurulamaz. Fransız bilim adamı Winnecott “Hırsızlık yapan çocuk annesini arar” der. Buna psikiyatri de “anne noksanlığı” (Carance maternal ) denir ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. “Her anne babanın çocuğu vardır, fakat her çocuğun anne babası yoktur” sözü de anne babalığın sadece fizyolojik olarak çocuğu dünyaya getirmekle bitmediğine işaret ediyor.
Sadece şu kadarını söyleyeyim: Bana göre tüm sosyal, psikolojik, ekonomik problemlerin temelinde “aile yoksunluğu” var. Çünkü insanın tüm hayatına yön veren, kişiliğin oluştuğu ilk 7 yıl aile içerisinde geçiyor.
Aile konusunda ülke olarak hem batıya hem de doğuya göre çok mümtaz bir konuma sahibiz. Ülkemizin en güçlü olduğu alan diyebilirim. Tabii ki bu aile konusunda problemlerimizin olmadığı anlamına gelmiyor.
Medyada bazen münferit olaylar genellenerek felaket tellallığı yapılsa da, TÜİK rakamları “aile” ile ilgili konularda dünyada en iyi ülkeler arasında olduğumuzu gösteriyor. Bugün Avrupa ülkelerinde boşanma oranları yüzde 40’lara ulaşmışken bizde 2007 yılı kaba boşanma hızı yüzde 1.34, 2008 yılı yüzde 1,40 olarak gerçekleşti. Boşanmaların yüzde 41,4’ü evliliğin ilk 5 yılı içerisinde gerçekleşiyor. Onun için ilk beş yıl içerisinde aile mutlaka problem olduğunda profesyonel destek almalı.
* Siz Aile Danışma Merkezi olarak konuyu nasıl ele alıyorsunuz?
- Biz Aile Danışma Merkezi çalışanları olarak, 3 yıla yakın bir sürede aldığımız eğitimin sonucu olan “aileye aile içinde yardım” ismini verdiğimiz paket bir program uygularız. Bu uygulamanın en önemli esaslarından birisi şudur.
Aile, kadın, çocuk ya da genç müracaatçımız ile çalışırken bir A4 kağıdını alır ve ortadan dikine bir çizgiyle sayfayı ikiye böleriz. Sol tarafa görüşmelerimiz sonucu elde ettiğimiz “neler iyi gidiyor”ları ne kadar varsa yazarız. Sağ tarafa ise “neler daha iyi olabilir”  bölümünde bize 15 madde söylense bile, sadece en önemli olan 2 tanesini yazarız. Solda olumlu, “iyi giden” maddelerden aldığımız motivasyonla öncelikle önemli olan 2 maddeyi çözer, tekrar 2 madde daha yazarız sağ tarafa. Böylece tüm 15 madde de belirtilen “neler daha iyi olabilir” bölümünü bitirene kadar devam ederiz.
Bu pratiği hayatın tüm alanlarında herkes uygulayabilir. İnsanı yaşatan ümit, öldüren yeistir, ümitsizliktir. Peygamberimiz “kim, insanlar helak oldu derse, en evvel (bu sözü söyleyen) kendisi helak olmuştur” diyerek bir Müslüman’ın hayatında ümitsizliğin olmayacağını, olmaması gerektiğini ifade etmiştir.
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da 5 gün boyunca sosyal hizmet uygulamalarını ve son durumlarını ekibimle beraber yerinde gördük. Geçen hafta Norveç büyükelçiliği eğitim ateşesi İl Müdürlüğümüzü ve Kadın Konukevimizi ziyaret etti. 3,5 saat birlikte olduk. Yaptığımız hizmetleri anlattık ve hizmet binalarımızı gezdirdik. Ateşe “bizden çok ilerdesiniz, biz sizleri Oslo’ya davet etsek bunları bizim uzmanlarımıza anlatır mısınız?”  dedi.
* Çok güzel şeyler söylüyorsunuz. Aile kurmanın devam ettirmenin, çocuk yetiştirmenin zorlukları yok mu?
-  Mutlu bir aile kurmak, onun sağlıklı bir şeklide devamını sağlamak, çocuk yetiştirmek tabii ki her zaman kolay bir iş değildir. Aileler bazı zamanlar dışarıdan yardım almaya ihtiyaç duyabilir ve almalıdır. Bu yardım alacağı kurum resmi veya özel kurumlar olabilir. Ama “balık vermek” yerine “balık tutmak” daha önemli olduğuna göre aileler için kendi problemlerini çözme yeteneği geliştirmek çok önemlidir.
Bu anlamda 3 yıla yakındır üzerinde çalıştığımız ve yüzlerce farklı problemli vakalarda uyguladığımız ve sonuç aldığımız bir uygulamayı aktarmak istedim. “Aileye aile içinde yardım”  uygulaması, isminden de anlaşılacağı üzere, ailenin kendi problemlerini kendi imkanlarıyla çözme yöntemlerini içerir.
“Aileye Aile İçinde Yardım” adı altında uyguladığımız hizmet modelinde, ailenin daha kaliteli bir hayata ulaşması, aile üyeleri arasında sağlıklı bir iletişim kurulabilmesi, çocukların aile ortamından kopmalarının önlenmesi ve aile içinde var olan sorunları aile ve çocuk odaklı çalışarak gidermek amaçlanmaktadır.
“Aileye Aile İçinde Yardım” uygulaması, aile ile ilgili başta anne babalar olmak üzere her ilgilinin ailesinde tatbik edeceği, sorunlarının çözümünde veya aile yaşam kalitesini daha fazla artırmada kullanacağı bir modüler sistemdir. Bu sistem anneye, babaya, çocuğa ayrı ayrı uygulanacağı gibi tüm aile içinde uygulanabilir.
* Hangi aileler bu uygulamayla çalışabilir?
- 1-Aile içindeki bireylerin ve çalışmayı yapan kişinin güvenlik sorununun olmaması gerekmektedir. Güvenli ortamda çalışma yapılabilir.
2- Çocuğun IQ düzeyi önemlidir. Yapılan çalışmayı çocuğun kavrayabilecek düzeyde olması ve alıcı olması önemlidir.
3- Yapılacak çalışmada vakanın psikiyatrik boyutunun olup olmadığı araştırılmalıdır. Gerekirse psikiyatri ile birlikte çalışma yapılabilir
Uygulama birçok yöntem ve tekniği içeriyor. Aile kurmada, devamında ve çocuk yetiştirmede problem yaşayan aileler Merkezimize başvurabilirler.
* Ailelerin üzerinde durmaları gereken en önemli konular nelerdir?
- Sağlam bir aile için sağlam bir alt yapı gerekir. Samimi bir iletişim ortamı, güçlü ilişkiler, sorumluluk duygusu, iyi ve doğru karar verebilme ve sıcak ve mutlu bir aile ortamı gibi çocuklarımıza ve aile yaşantımızın bir parçası haline getirmek istediğimiz pek çok şeyi ailemize empoze etmemiz oldukça zordur. Bir gün aniden “Bugün daha çok iletişim kuralım” ya da “Haydi, şimdi sıcak ve neşeli bir aile olalım demek bir işe yaramaz.”
“Uzmanlar”, “atma ve tutma” tekniklerini bize öğretebilirler, ancak eğer bir topumuz yoksa bunları öğrenmek anlamsızdır. Uzmanların, çocuklarıyla gerçek, yaşamsal sorunları ve zorlukları bizzat yaşayan ebeveynlere, ahlaki değerlerin felsefesini ya da psikolojik teorisini anlatmasının hiçbir yararı yoktur. Eğer konuşacak bir şeyimiz yoksa kullandığımız iletişim tekniklerini bilmemiz de bir işe yaramayacaktır.
Ebeveylerin aile içi iletişimde en büyük ihtiyacı samimiyet ve doğallıktır.
MUTLU BİR AİLE İÇİN VAZGEÇİLMEZ 7 S KURALI
Aile mutluluğu için doğallıkla beraber Yedi S temel önceliğimiz olmalıdır.
Bu 7 S;
1- Sohbet birliği (iletişim )
2- Sofra birliği
3- Seyahat birliği
4- Seccade birliği (inanç),
5- Sevgi birliği                                                                                                      
6- Sayfa birliği (kitap okuma )
7- Samimiyet (içtenlik)
Hayal kırıklıklarıyla dolu, pek çok şeyin ters gittiği bir dünyada kendimizi çoğu zaman hiçbir şeyi değiştiremeyecek kadar güçsüz hissederken, toplumu en çok etkileyen, bizim için önemli olan ve bizi en iyi ifade eden bir şeyi ailemizi değiştirebileceğimizi ve geliştirebileceğimizi fark etmek ne kadar tatmin edici ve ne kadar umut verici değil mi?
Arkadaşları, medya ve okul çocuklarımızı ne kadar etkilerse etkilesin, bizim ebeveynler olarak daha etkili olmamızın yolları vardır.
Çocuklarda eğitim yaşının özellikle 3-12 arası olduğu kabullenilmekle beraber çocuklar mucizeler yaratan dönemi olan 8 yaş “merkez üssü” olarak kabul edilmiştir, çünkü bu dönemde çabuk öğrenirler, yeni düşüncelere açıktırlar, sorumluluk almak hoşlarına gider, gurur duyarlar ve henüz alaycı değillerdir ve hormonların etkisine girmişlerdir.
Ebeveynlik her birimiz zor bir iştir. Çocuğunuz için tek uzman kendinizsiniz.
Amacımız kendine yeten, kendini yönetebilen, dürüst bir vatandaş olan, kendi parasının kullanımını becerebilen, iyi ve doğru değerlerle yaşayan ve tüm bu yetenek ve özelliklerini, ahlak kurallarını ve mutluluk anlayışını çocuklarına (yani torunlarımıza ) öğretebilecek çocuklar yetiştirebilmektir.
Bazen bizim de “uzman ebeveynlik” kitaplarını okuduğumuz, gözümüzün korktuğu, suçluluk duygusu içinde yüzdüğümüz dönemler geçirdik, diğer dönemlerde ise ya çok meşguldük ya da hayal kırıklıkları yaşıyorduk. Sonra zamanla olaya eleştirel ve alaycı bakmayı öğrendik ve bizim gerginliğimizi anlamayan ve çocuklarımızla doğru iletişimi kurduracak, onlarla aramızı açacak yerde bizi birbirimize yaklaştıracak, çocuklarımızı eleştirerek; horlayarak, yargılayarak ve olumsuzlayarak eğitebilecek iyi birer ebeveyn nasıl olunur sorusunu cevabı meselenin temeli.
Eşinizle çocuklarınızla sabah kahvaltısı ve akşam yemeğini birlikte yemek çok önemlidir. Aile fertleri ile birlikte seyahate çıkmamız birbirimize olan sevgi ve saygıyı artıracaktır. Ailemizde sayfa birliği oluşturmak için her gün belirli zaman diliminde televizyonu, bilgisayarı kapatıp, beraber kitap okumalıyız. Evliliğin yürümesi için inanç birliğinin de sağlanması gerekiyor. İnsanların maddi ihtiyaçlarının olduğu gibi manevi ihtiyaçları da var.
* Yaşlıların aile içerisindeki durumlarıyla alakalı ne düşünüyorsunuz?
- Türk toplumu pederşahi aile geleneğine sahipti. Yani aile büyüğe göre şekillenir. Öncelikler büyüklerden başlardı. Günümüzde bu yerini veledşahi diyebileceğimiz aile modeline terk ediyor. Bugün şehirlerde çekirdek ailelerde şey çocuk eksenli, çocuk merkezli. Tüm aile çocuğun durumuna göre şekilleniyor.
EVLERİMİZDE NEDEN ÇOCUK ODASI VAR DA YAŞLI ODASI YOK
Churcil der ki: “Ne kadar geriyi görebilirseniz, o kadar ileriyi görürsünüz.” Geçmişe saygımız, yaşlıya saygımız kendimize saygımız, geleceğimize saygımızdır.
Bu anlamda yaşlılarımızın bugünkü sosyal hayatta ev içerisindeki konumu irdelenmeye değer. Niçin evlerimizde “çocuk odası” var da “ yaşlı odası” yok. Koyu renklerin hakim olduğu televizyonu, büro tipi buzdolabı, duşu, lavabosu ile niçin yaşlılarımıza ait özel yaşam alanları oluşturmuyoruz. Dilediğinde bizimle zamanını paylaşacağı dilediğinde odasına çekilip kafasını, kendisini dinleyebileceği odaları niçin olmasın. Çünkü onların zaman planlaması, televizyon tercihleri, müzik zevkleri, beslenme alışkanlıkları bizimkilerle tamamen örtüşmüyor. Aynı mekanda ama herkesin rahat edebileceği birbirini rahatsız etmeyeceği alanlar oluşturulabilir.
Evlerimizde yaşlı odası oluşturursak huzurevinden evlere geri dönüşün başlayacağını ve huzurevlerinin hızla kapanacağını söyleyebilirim.
Sanayileşmenin getirdiği bir gerçek olarak, toplumda genelde eşlerin her ikisi de çalışıyor. Bu yaşlıları evde yalnız bir hayata mahkum ediyor. Çocuklara yönelik kurulan kreşlerin benzeri olarak yaşlılar içinde Yaşlı Gündüz Bakımevleri açılmalıdır. Sabahları servisle alınan yaşlı  akşama kadar nezih bir ortamda arkadaşlarıyla kaliteli bir zaman geçirdikten sonra akşam ev halkının dönüş saatinde o da eve getirilmelidir. Bu bugünün sosyal yaşamı için temel bir ihtiyaçtır.
* Son olarak neler söylemek istersiniz?
- İnsanın sosyal hayatta küçük bir cenneti olan aile, aynı zamanda toplumun en önemli sigortası. Aile muhafaza edilebilirse hem yaşlı, hem kadın, hem erkek, hem çocuk belki de bunlarla ilgili, bugün yaşanan olumsuzlukların büyük oranda ortadan kaldırılabileceği kanaatindeyim. Bir ailenin dağılmasının toplumun bünyesinde bir tümör kadar zararlı olduğunu tüm bünyeyi rahatsız edip ölüme sürüklediğini bir sosyal hizmetler çalışanı olarak söyleyebilirim. Onun için bir ailenin bile risklerden korunabilmesi bizim için en önemli amaçtır.





 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum