Bu bir garip türküsüdür

‘Birleşen Gönüller’ filmi hayatı dört kelimenin anlamı etrafında örgülüyor ve bunlar da yetiyor yaşamayı anlamlı kılmaya; sevgi, vefa, ümit ve sabır.

Bu dört anlamı taşımak zor olsa gerek. Anlatmak kolay gelir de anlamlandırmak çok zordur bazen. Anlatırız Zümrüd-ü Anka Kuşu’nu. İmreniriz ruhunu yakalamaya cesaret edemediğimiz davalara. İmrenmenin acizlik olduğunu biliriz de bilmenin bilincine erişecek iradeyi kuşanamayız bir türlü.

Ümitle yola düşersek irademizin devrilmeyeceğini Anka Kuşu hikâyesiyle anlatıyor film. Önemli olan bulmak değil yolda olmakmış. Ve işin aslı yoldayken dayanılmaz imtihanlara rağmen ümide sarılmakmış.

Vefanın öyle sanıldığı kadar her kişinin işi olmadığını hatırlatıyor. İnsanın insana vefasından, kulun Rabbine ne kadar vefalı olması gerektiğini fısıldıyor aslında. Bana döneceğim dedi ben de bekleyeceğim dedim diyor cennet… ve bekliyor ömrünün sonuna kadar; tam elli yıl!

Sevgiyi sevip te beklemeye bağlıyor. Sevgiyi en zor şartlarda bile isyanla boğmayacak vefa ve ümitle saracaksın. Beklemek zordur. Sadece ümidin varsa beklersin. Ve sevince beklersin. Sevince beklemekten yorulmazsın. Senelere aldırmadan, yılmadan, usanmadan beklersin.

Dünya hayatının gurbet olduğunu hatırlatıyor; bu hayatta gurbet olmadan sıla olmuyor. Gurbeti bilmeyen hasreti ne bilsin, özlemi nasıl anlasın, sılayı niye arasın. Gurbeti yaşayınca sılayı hatırlar insan. Bu, hayattaki her şey için böyle. Yüreğimizde ağırlaşınca bir şeylerin gurbeti o zaman yolumuz düşüyor sılaya. Gurbeti bilmeyen gamsız gönülde, ne neden yeşersin ki? Hangi sılaya niçin kavuşsun ki?

Sevgiyle çarpan kalplerin bir cana verdiği değeri anlatıyor film. Küçük bir kızın peşine düşüyor Naziler. Saklıyorlar zulmü önlemek için köylüler. Görüyor bir asker saklayanı ama bulamıyor o evde. Bütün köylüyü toplayıp kara trenle esir kampına götürürlerken, asker eğilip soruyor iyilik yolcusu cennete; biliyorum sakladığını diyor. Sen sakladın. Onu bize verseydin sadece bir kişi ölecekti. Ama şimdi hepiniz… değer miydi diyor. Değerdi! Diyor Cennet. Çünkü bizim anlayışımızda bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir. Ve bir gün ‘değer miydi’ sorusunu soran asker Cennet’e uzatıyor elini, aslında hakiki cennete. Öldürmek yerine kurtarıyor. Neden diyor Cennet, neden bana yardım ediyorsun? Askerin cevabı adanmışların vefasına eş; ‘sizin dediğiniz gibi bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibiyse bir insanı kurtarmak da bütün insanlığı kurtarmak gibi olmalı!’

İnsanlığı kurtarmaya gidiyorlar. Kul olmanın, insan olmanın vefasını ifa etmek üzere kalplerinde sevgiyle yaşamanın anlamını anlatmaya gidiyorlar. Zümrüd-ü Anka’nın çıktığı zorlu yolculuğa çıkıyorlar, sabrın en çetinine katlanmayı göze alarak… Hadiselerin etkisinde kalmanın hadiseleri etkilemeye engel olacağının bilinciyle bilenerek çıkıyorlar yola. Sonsuzluk yolunu açan sırlı hakikatlerle hakikati dalga dalga yayıyorlar.

Ve Anadolu’dan türküler çalıyor perde önünde. Perde ardındaki garip güzelliğin huzur verici esintisi yayılıyor salonlara, ruhlara… Konuşuyor birileri, daha konuşacaklar; çocukları oynatmak mıdır marifet, nedir yani bu yaptığınız? Garipler aldırmıyor ve yola devam ediyorlar, edecekler. Biliyorlar; bu çalan aslında bir oyun türküsü değil garip türküsüdür, anlamak için garip kulağı gerek!

İzlenmeye değer bir film...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Geç kalmasın çığlımız

21 Mayıs 2015 Perşembe 06:00

AYM’ye Mektup

17 Ocak 2015 Cumartesi 06:05

2014 Yılını Nasıl Bilirdiniz?

26 Aralık 2014 Cuma 06:00

Sol Yanımız Yarasız

20 Aralık 2014 Cumartesi 06:00

Tûl-i Emel

18 Aralık 2014 Perşembe 06:00

Hastalık Belki Rahmettir

20 Kasım 2014 Perşembe 06:00

Bunu Sana Allah mı Emretti?

03 Mayıs 2014 Cumartesi 06:00

Siyaset ve Kibir

18 Mart 2014 Salı 06:00

Siyasal İslam, Nebevi İslam

26 Şubat 2014 Çarşamba 06:00

İşaret

26 Ocak 2014 Pazar 05:55