Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Akrebin Kıskacında Ortadoğu

Akrebin Kıskacında Ortadoğu

Bütün hayatını Türk-İslâm Ülküsü’ne vakfeden eğitimci mütefekkirlerimizden S. Ahmet Arvasî, yabancı ideolojilerin, yabancı ve istilâcı devletlerin “fikir paravanları” ve “milletleri içten vuran sinsi tuzaklar” olduğunu bize yıllar önce öğretmişti.

Doğu Anadolu’da doğup büyüyen Ahmet Arvasî, bölge etrafında döndürülmak istenen “hain niyetler” ile “kahpe tertiplere” karşı, halkı ve Türk milletini uyarmak için “Doğu Anadolu Gerçeği” adlı bir kitap yazmıştı. 1986 yılında kaleme aldığı o eserin Önsöz’ünde Arvasî Hoca, şu ifadelere yer veriyor: “Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman-Türk Milleti ve onun Devleti güçlü ise İslâm Dünyası da güçlüdür. Aksine bir durum varsa, bütün Türk Dünyası ile birlikte İslâm Dünyası da sömürgeleşmektedir. Galiba, bu durumu, en iyi idrak edenler de düşmanlarımızdır. Onun için, bütün İslâm Dünyası’nı esir almak isteyen “şer kuvvetlerinin” ilk hedefi Türk Devleti ve Türk Milleti olmuştur. Tarihten ibret almasını bilenler, bunu ayan beyan göreceklerdir. Durum, günümüzde de aynıdır. Onun için diyorum ki, Türk Devletini yıkmak ve Türk Milletini parçalamak isteyen bölücüler, yalnız “Türklüğe” değil, “İslâma” da ihanet etmektedirler.”

‘Türkiye Şark Meselesi’nin bütün yönleriyle ele alındığı kitabın “Netice” kısmında Arvasî Hoca, “Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’muz her bakımdan Türk millî bütünlüğü içinde önemli bir yer tutmakta ve bu bütünlüğün ayrılmaz bir parçası durumunsa bulunmaktadır” dedikten sonra şunları dile getiriyor:

“Unutmamak gerekir ki, Türk Devleti’nin parçalanması, sadece, çeşitli renkteki “küfür cephesinin” işine yarayacaktır. Allah korusun, muhalfarz, böyle bir parçalanma olursa, bundan sadece Türklük değil, topyekûn İslâm Dünyası zarar görecektir. Bunu bilerek ve düşünerek hareket etmek yalnız bir namus borcu değil, aynı zamanda “dinî” ve “millî” bir vecibedir.”

***

Akrebin kıskacındaki Ortadoğu’da -Filistin/Gazze’de ve Suriye’de- nelerin olup bittiğini ele alırken; Filistin’de 7 Ekim’den bu tarafa 46 bini aşan insanın, dünyanın sessiz bakışları arasında çoluk-çocuk, kadın demeden terör devleti İsrail tarafından ve başta ABD olmak üzere AB devletlerinin her türlü silah desteğiyle hunharca katledilmesi, asla unutulamaz. İsrail-Hamas arasındaki barış görüşmelerinin taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanması, elbette sevindirici bir gelişme. Katleden zâlim taraf ile katledilerek soykırıma uğrayan, her türlü zulme ve işkencelere maruz kalan Müslüman Filistinlilerin feci durumu açısından “soluk aldırıcı” bir anlaşma. İsrail’in bu Barış Antlaşması’na uyup uymayacağı ise muallâkta. İsrail, her antlaşmayı sonuçlandırmamak gibi bir beceriye de sahip.

***

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te TBMM’de DEM’lilerle tokalaşması ve 15 Ekim’de MHP Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada; Apo’ya terör örgütü PKK’yı tasfiye ettiğini Meclis’te yapacağı konuşmada açıklaması çağrısında bulunarak “Uzattığım el samimi ve iyi niyetli bir eldir. Uzattığım el Türkiye’de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim tebliğidir." şeklinde konuşmuştu. Sayın Bahçeli’nin başlattığı bu Çözüm Sürecine, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Diyarbakır Kongresinde: “Bende varım” diyerek katıldığını beyan etmişti. MHP Lideri Bahçeli’nin Apo ile ilgili açıklamalarına siyasi ve milliyetçi çevreler ile şehit ve gazi derneklerinden sert açıklamalar gelmişti. İktidar çevresinde ise, her iki tarafla yapılan görüşmeler esnasında “acaba bir yol kazası olur mu?” endişesi hâlâ devam ediyor. Bu süreç, Yeni Suriye’deki gelişmelerle de yakından alâkalı.

***

27 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Fis köyünde kurulan Partiya Karkaren Kürdistan (PKK), ilk silahlı eylemini 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli ilçelerini basarak başlatmıştı. Türk Devleti, 40 yıldan beri bu bölücü terör örgütüyle mücadele ediyor. 20. yüzyılda söylenmiş “Terörü kontrol eden dünyayı kontrol eder” sözü, teknolojik gelişmelerle birlikte taktik ve şekil değiştirilerek 21.yüzyılda da geçerliliğini koruyor. Günümüzde her gelişmiş ülkenin bir PKK’sı var. PKK içinde CIA ve Mossad ajanları var. Sünnetsiz Ermeniler var. Batı ülkelerinde Kürt Enstitüsü 1970’lerden sonra kurulurken, diğer yandan Filistin meselesi sabote ediliyordu. Ortadoğu’da cereyan eden olaylar, kan dökmekten zevk alan Batılı emperyalist ülkelerin petrol kaynaklarına çökmesiyle başladı. Petrol konusundaki araştırmaları sebebiyle odasında ölü bulunan Raif Karadağ, Petrol Fırtınası adlı eserinde “Orta Şarkın işlenmemiş ve etrafında binbir mücadele cereyan eden petrol sahaları Türkiye’nin elinde bulunuyordu. O petrol sahaları ki dünyanın sayılı petrol rezervlerinden en ehemmiyetlileriydi. Petrolün cihan şümul değeri taktir edildiğinden beri Osmanlı İmparatorluğu’na çok pahalıya mal olmuştu” der. Bölücü terörle mücadelenin Türkiye’ye maliyeti de pahalı oldu: 3 trilyon 423 milyar lira - (1984-2019).

Türkiye “Petrol Okyanusu” Üzerinde…

1993’te Güneydoğu Anadolu’da zengin petrol sahaları başta Mobil, Shell gibi dev Yahudi petrol şirketleri olmak üzere yabancı şirketler tarafından kapatılmıştı. 20 yıl Shell’in Petrol Araştırma Genel Müdürlüğünü yapan Anthony Hage, “Orta Doğu’da uzun süre çalıştım. Bildiğim kadarı ile bütün Amerikan firmaları, uzaydan çekilmiş fotoğraflarla gördükleri Türkiye’nin bir “petrol okyanusu” üzerinde oturduğuna emin. Burnumuzun dibindeki Suriye, Irak, İran ve Sovyetler Birliği’nde petrol olur da, hiç Türkiye’de olmaz mı? Bir uzman olarak bunun aksini düşünemem.” diyor. (Bilim Araştırma Grubu, Masonluk ve Kapitalizm, İstanbul-1992)

***

Akrebin kıskacında sadece Ortadoğu yok, Güneydoğu da var.

Ortadoğu’da başta Suriye ve İsrail olmak üzere bölge ülkeleri için su hayatî bir önem arz ediyor. Ortadoğu’daki terör olayları, karışıklıklar, darbe ve siyasi suikastlar; petrol ve suyun stratejik önemi sebebiyle ve emperyalist devletlerin, enerji koridorunu ele geçirme operasyonlarından başka bir şey değil. Amerika, İngiltere, İsrail için GAP, Su ve Petrol çok şey ifade ediyor. Dünya petrol rezervinin yüzde 65’i bu bölgede. Nil, Fırat ve Dicle gibi üç büyük nehir, 21.yüzyılın ortalarında çıkacağı tahmin edilen su savaşlarına da gebe! Aslında adı konulmadık su ve petrol savaşları terör örgütleri eliyle parçalı-bulutlu devam ettiriliyor. Ortadoğu’da deniz suyundan tatlı su elde edilmesi pahalı bir yöntem. İsrail, suyun bol olduğu Suriye’deki Golan Tepeleri ile BM korumasındaki toprakları neden işgal etti? Yahudi firmaları, GAP bölgesinden 90’lı yıllarda neden arazi satın aldılar? 1970’lerde Barzani’ye Kürt Devleti kurdurtmayan Emperyalist Batı (Amerika), 21.yüzyılın çeyreğinde Büyük Kürdistan’ı acaba neden kurdurmak istiyor?

Ortadoğu ve Güneydoğu’da acılar var.

Kapanmayan ve kabuk bağlayan yaralar var.

Kabukları kaldırarak yaraları tekrar deşmemek için soğukkanlı olmak, aklıselimle hareket etmek lâzım.

Güneydoğu ve Kürt olayının içinde olan ülkelerden Suriye, Esad dönemlerinde Su meselesi, Hatay meselesi ve Türkiye’nin bölgesel güç olmasından çekinerek PKK’ya yıllarca destek verdi. Irak, İran, Ermenistan, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, Küçük Amerika İsrail, Küstah Devlet Amerika, kuruluş yıllarından itibaren PKK’ya her yönüyle ve her türlü desteği verdiler. Çekiç Güç helikopterleri dağdaki teröristlere malzeme ve silah desteği yapıyordu.

Şimdi Ortadoğu’daki su ve petrol kaynaklarına çökmek, Büyük Kürdistan’ı kurdurmak için Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’de Fırat’ın doğu ve batısında ağır silahları olan on binlerce Kürt militanı donatıp eğiterek ordu kuran; Amerika-İngiltere-İsrail değil mi?

Terörist Sistemin Tasfiyesi

Türkiye’de suçlu, insanlık düşmanı terörist sistem tarihin çöp sepetine ne vakit atılacak?

Bu sistem suçlular millet önünde ve tarih indinde mahkûm edilecekler mi?

Halk, sosyal ve tarihi gerçekler ortaya konarak sistemin zulmünden kurtarılarak hürriyete kavuşturulacak mı?

Sistem ikiyüzlü, riyakârca ve çifte standart davranıyor. Çifte standart sistemin efendilerine sormak gerek; bu sürecin, kapalı kapılar ardında yapılan gizli kapaklı pazarlıklarla yürümesi, başlatılan sürecin hedefine ve gayesine ulaşmaması anlamına gelmez mi?

Çözüm süreci neden şeffaf bir şekilde yürütülmüyor?

Terörist sistemin tasfiyesi için kim ve hangi akıllı barıştan yana olmaz ki…

Kanla, Bizans entrikalarıyla beslenen terörist sistemin tasfiyesi sürecinde şehit aileleri, gaziler, Türk-Kürt anaların gözyaşları ve acılı yürekler; dar gelirli aileler ile vatandaşları krizden krize sürükleyen, bunaltan, korkutan şu rejimin; eğer varsa şeffaf, merhamet ve adalet, sevgi kokan yüzünü hâlâ görmek istiyorlar…

Şairin dediği gibi…

“Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!”

mi diyeceğiz? Yoksa:

“Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!” mı?

Yakaza hâlindeki Sakarya, uyanıp ta ayağa kalkar mı?..

“Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”

Millî Şâirimiz Âkif, ne de güzel haykırıyor:

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Mustafa Balkan Arşivi