Aile kurumu böyle yok ediliyor

Aile kurumu böyle yok ediliyor

Televizyon dizileri, “Çarpık ilişki, zina ve aldatma” konularını meşru göstererek, temeli sallanan “Aile” mefhumuna iyice zarar veriyor. Kültür ve ahlak ile bağdaşmayan bu diziler, aileyi yok ediyor

Türk toplumunun ve anlayışının temelini oluşturan, İslam dininin ise üzerinde hassasiyet ile durduğu “Aile kurumu ve evlilik” özellikle son birkaç yıldır, çeşitli gerekçelerle büyük bir tahribata uğradı. Aileye ve evliliğe en büyük zararı ise 7/24 televizyonlarda gösterime sunulan diziler verdi. Dizilerdeki “aile içi ve dışı çarpık ilişkilerin, gayrimeşru ilişkilerin ve eşlerin birbirlerini utanmadan aldatmalarının” olağan bir görüntüymüş gibi sunulması, toplum değerlerini ve aile anlayışını yerle bir etti. Genellikle batılı hayat tarzının esas alındığı bu dizilerde “Aynı kadına aşık olan kardeşlerin çekişmeleri, eşinin arkadaşıyla ilişkiye giren kadın figürleri, aynı arkadaş grubu içerisinde değişen ‘sevgililik’ yakınlaşmaları, ablasının kocasına aşık olarak ablasını linç ettiren kardeş tiplemeleri ve eşini sürekli başka kadınlarla aldatan erkek karakterlerinin” konu olarak işlenmesi, bu dizilerin neye ve kime hizmet ettiğini bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. Planlı ve kasıtlı bir şekilde “Aile” kavramının içinin boşaltılıyor olmasına ses çıkarılmaması ve bu tip olayların artık hayatın akışında olağan bir şeymiş gibi görülmesi de dikkatlerden kaçmıyor. Uzmanlar, “Savaşlarla, baskılarla ve çeşitli politikalar ile yıkılmayan Türkiye'nin temelini yani aileyi, yavaş yavaş içten böyle yıkıyorlar” dedi.

AİLE YAPISI DEĞERSİZLEŞTİRİLİYOR!

13-4merve-aslan-(6)-001.jpg

Uzman Klinik Psikolog Merve Aslan, televizyon dizileri ile aile yapısının değersizleştiğini dile getirdi. Televizyon dizilerindeki çiftlerin kendilerini özgürlük üzerinden var ettiğini söyleyen Aslan, “Televizyon dizileri, kesinlikle bizim geleneğimizi, örfümüzü, adetimizi ve yaşantımızı yansıtmıyor. Tepeden inme olaylar ve gerçeği yansıtmayan karakterlerle bezenmiş diziler çarpık ilişkileri toplumun gözüne sokuyor” dedi. Çiftlerin birbirlerinin değerlerini karşılıklı onaylayarak ve kabul ederek evlendiklerini söyleyen Aslan, “Olması gereken de budur. Yani sağlıklı bir evlilik bunu gerektirir. Çiftlerin kesinlikle dinamik ortaklıklarının bulunması gerekir. Toplum içinde bizlerin de dini ve sosyokültürel değerleri vardır. Bu değerleri yaşamalı ve sahip çıkmalıyız” şeklinde konuştu.

PİSLİK 7/24 EVİMİZİN İÇİNDE!

“Oysa televizyon dizilerinde evli çiftlerin özgürlüğünün uçsuz bucaksız olduğu gözlenmektedir. Tüm bunların bizim yaşadığımız gerçek hayat ile bir bağı yoktur..Bu tehlikeli bir gidişattır” diyen Aslan, daha sonra şunları kaydetti: “Çiftler, yine dizi ve filmlerin etkisi ile 'Eşim bana ne karışır, ne istersem onu yaparım ' düşüncesinden hareketle uzlaşarak adım atma yerine başına buyruk adımları öne sürmektedir. Gerçek hayatta dediğimiz gibi ortak nitelikli birliktelik hareketi önemlidir. Ne yazıkki dizi etkisi ile kendi başına buyruk davranışlar sergileyen çiftler de görüyoruz. Eşler farklı düşünebilirler ama ortak noktada buluşmalılar. Dizilerin etkisi ile çiftler artık dinlemeden ve anlamaya çalışmadan bir fiiliyatı harekete geçirebiliyor. Çiftler, artık bu etki ile eskisi gibi empati yapmıyor. Karı-kocanın küçük bir tartışması boşanma sebebi olabiliyor. Ailelerin kolay parçalanma riski artıyor. Çocuklar, kolay yıkılan bu ilişkilerden az oranda etkilenecek diye düşünülüyor. Evlilikler, kolay kurulmadığı gibi kolay da yıkılamaz. Maalesef televizyon dizileri evliliklerin kolay bitirilmesine ve kolay bir boşanma durumunun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. En büyük handikap dizilerdeki çarpık ilişkilerin, ihanetlerin, tüm pisliklerin evlilik adı altında her hafta evimize konuk olmasıyla bu sürece aşinalık kazanmamızdır. Bu yanlışlığa alışma önce göZle, sonra algıyla ve en sonunda da davranış ve tutumla uygulamayla hoş görme ve yanlışı kabulle kendini göstermektedir. başta yanlış görülen davranışlar zamanla onaylanır ve yaşamın bir parçası olarak sergilenir hale geliyor. Toplumu inşa etme vasfına sahip olması gereken evlilik kurumunun televizyon kanallarının reyting malzemesine dönüştürülemeyecek kadar değersizleştirme çabasının sıradan bir adım değil, bunun bir toplumu ifsad etme adımı olduğunun bilincinde olmamız gerektiğini kanaatindeyim. Bunu farketmek, farkettirmek ve bu gidişata dur diyebilmek için her bir bireyin, her bir ebeveynin, her bir STK ‘nın ve başta RTÜK olmak üzere gerekli her bir yetkilinin adım atma sorumluluğu vardır.”

EMRE ÖZGÜL

Foto altı:

Merve Aslan

 

 

 

 

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum