1950’den bugüne Konya’da Ramazanlar 

1950’den bugüne Konya’da Ramazanlar 

Gazetemizin Ramazan Söyleşilerine yaşayan basın çınarlarımızdan, Gazeteci- yazar Nail Bülbül konuk oldu. Bülbül, geçmişten günümüze Ramazanları anlattı

Nail Bülbül 1950’li yıllarda Konya’da yaşanan eski Ramazanları meslek hayatına nasıl başladığı ve şehirde yaşanan değişimleri anlattı. Bülbül,  “Şimdi ki Konya eskiye nazaran daha modern. Caddeleri daha düzenli. Fakat artık eski insan ilişkileri kalmadı. Yardımlaşma, komşuluk yok. Topraklıkta otururken bağımız vardı. Üzümler olduğunda hatırlıyorum, elimize birer sepet üzüm verirler, şehre gelirken bunu filan teyzene götür, falan amcanın dükkânına bırak derlerdi. Herkes kendinde olanı başkalarına ikram ederdi” dedi           

whatsapp-image-2022-04-11-at-13-01-30-1.jpeg

* Nail ağabey bugünkü konumuz Ramazan ama önce şöyle başlayalım Gazeteciliğe başlamanız nasıl oldu?    

- Sözlerime şöyle başlamak istiyorum. Bin aydan daha hayırlı olan Ramazan ayına bizleri eriştiren Allah’a hamd olsun. 1954 yılında Konya Lisesi 2. sınıftayken Ticaret Borsası Yönetim Kurulu, babamın ahbabıymış. Tabii o zamanlar karda kışta asfalt filan yok, evimizde şimdiki Koyunoğlu Müzesi'nin orada. Çamurun suyun içinde gidip geliyorduk. Ticaret Borsası başkanının çağırması ile 1954 Mayısı'nda memur olduk. 1979'da 25 yıl 5 ay hizmetten sonra ayrıldım. 1954 yılında da Yeni Konya'da da yazılar yazmaya başladım. Askerden geldikten sonra hem Borsa'da çalışıyordum hem de maçlara gidiyordum... İstanbul'da Türk Spor Gazetesi çıkardı, ilk orada yazmaya başladım. Konya'dan haber gönderirdim. Fotoğrafı parayla alarak İstanbul'a haber gönderirdim; Konya'dan spor haberi çıksın diye... Yeni Meram Gazetesi'nde askere gidinceye kadar fahri olarak yazdım. Askerden geldikten sonra 1961 yılında Yeni Konya'dan teklif geldi; "Bizim gazeteye gel sana yazı başına 2,5 lira verelim" dediler. "Tamam" dedim. Verdikleri para çok önemli değil.

kitap-202109031122442789313.jpg

 

ÇARŞIDA ÜÇ CAMİDE NAMAZ KILINIRDI 

**Eskiden Konya’da Ramazan atmosferi nasıldı?

-Konya’da eski Ramazanlar günümüzdeki kadar faal gerçekleşmezdi. Teravih namazları mahallelerde kılınırdı. Herkes kendi camisinde teravih namazını kılardı. Çarşıda çok nadir namaz kılınırdı. 1950’li yıllarda Alâeddin Camii’nde namaz kılınmazdı. Yıllar sonra tadilat edildi daha sonra ibadete açıldı. Ortaokula giderken topraklıktan yürüyerek Karma Ortaokulu’na geliyordum. Şerafettin Camii’nin yanından Şems parkının önünden hapishaneye; Karma Ortaokulu’na geçiyordum. Şerafettin Camii’nin önünden geçerken kapalı olan caminin penceresinden içeriye bakardım. Zaman zaman camları kirlenmiş caminin içerisinde de askeriyenin katırların çektiği arabaları vardı. O katırların yemesi için de balya halinde otlar caminin içerisinde duruyordu, yani cami depo alarak kullanırdı, 1950- 1951 bu arada Postanenin yanındaki Hacı Hasan Camii de ibadete kapalı idi ve kütüphane olarak kullanılıyordu. Zaman zaman kapısından içeriye bakardım, kitap vitrinleri sıralanmış olarak içerde görürdüm.  İplikçi Camii taş eserler müzesi idi. Alâeddin Camii kapalı idi. 1952 yılında tamir edilmeye başlandı, 1954 gibi de ibadete açıldı. PTT’nin yanında bulunan hacı Hasan cami var. O camiye Alâeddin Camini yanında bulunan Milli Kütüphane yıkıldıktan sonra kitaplar hacı Hasan camiine taşındı. Caminin içi kitaplar ile doldu dolayısı ile ibadete kapanmıştı. Bu özelliklerini bahsettiğim camiler kapalıydı ve sadece Kapu Cami, Aziziye ve sultan Selim Caminde namaz kılınırdı.

KONYA’NIN İLK RAMAZAN MAHYASI SELİMİYE CAMİİNE KURULDU 

**Konya’da ilk ramazan mahyası nereye çekilmişti?

-Bunları şundan dolayı anlatıyorum yani eskiden ramazanlar şimdi ki gibi çarşıda pazarda çok hareketli geçmezdi. Genelde insanlar kendi mahallesinde kendi sokaklarında teravih namazlarını kılarlardı. Fakat ramazan ayı yaz aylarına denk geldiğinde bu saymış olduğum bölgelerde bir hareketlilik olurdu. Çok iyi hatırlıyorum 1957 yılında Ramazan ayında çarşıdan eve dönerken Sultan Selim caminin önünde bir kalabalık vardı. bu kalabalığın ne olduğunu merak ettim. Oraya doğru ilerledim bir inşaat hareketliliği vardı.  İşçiler halatlarla minarelere Mahya çekiyorlardı. Konya’da ilk defa Hoş geldin ya şehri Ramazan” mahyası o zaman çekilmiş, Selimiye Cami‘ne Mahya kurulmuştu.  Ramazan iftarları şimdi ki gibi halka açık şekilde düzenlenmezdi. Herkes kendi evinde eş dost akrabası ile iftar daveti düzenlerdi. 

YAZ AYLARINA DENK GELEN RAMAZANLAR HAREKETLİ GEÇERDİ 

**Yaz aylarına denk gelen ramazanlar nasıldı?

-Yaz aylarına denk gelen ramazanlarda şehirde bir hareketlilik meydana gelirdi. Aziziye caminin karşısında Tenekeciler sokağın içinde Tatar Selahattin’in çay ocağı vardı.  Namazdan çıkan cemaat Tatar Selahattin’in çay ocağında sahura kadar çay içer muhabbet ederdi. Ramazan Ayı’nın yaz mevsimine denk gelmesi Konya’da öyle bir gelenek oluşturdu. Bir de şimdi türbe önü buluşmaları Adı altında bazı etkinlikler düzenleniyor. Aslında bu etkinlik yaz aylarına denk gelen Ramazan’dan kalma bir adet. Şimdiki Mevlâna Türbesinin önü ve Yusuf Ağa kütüphanesinin çevresinde dükkânlar vardı. Orada hatırladığım bir muvakkithane vardı. Eski saatlerin olduğu antika saatlerin bulunduğu bir dükkân. Dükkânın hemen yanında bir bisikletçi vardı, terzi vardı, fırın vardı, çaycı vardı.  Hemen balıkçılar otelin önünde meydana bakan tarafta iki kapı vardı bu kapının girişi birisi erkekler, diğeri kadınlar girişiydi. Bu tarif ettiğim mekânda Nebi dayı isimli birinin çay ocağı vardı dükkanın ismi de Nebi Dayının çay ocağı idi. 1957- 1960’larda y restorasyonla birlikte bunların hepsi yıkıldı. Ama bu restorasyondan önce yaza mevsimine denk gelen Ramazan ayında buralarda muhabbet edilirdi yani o dönemde saydığım üç kahve vardı. Bunlardan biri Nebi dayını kahvesi, biri Ali Erman’ın Yüksek kahvesi, bir de Etem dayı oğlunun havuzlu kahvesi vardı. Bu dükkânın karşısında da tütün satan kahve satan bir dükkân vardı. Selimiye caminden çıkanlar burada kahve içerler muhabbet ederlerdi ve burada bir hareketlilik olurdu. Yani 1950’lerde 1960’larda da bu saydığım üç bölgede bir hareketlilik vardı. Kapu caminin çıkışında ki kahvehaneler, Alaaddin tepesindeki Kahvehaneler ve Türbe önünde ki dükkânlarda.  O dönemlerde Konya’da müthiş bir yokluk vardı.  İnsanlar genelde evlerinde vakit geçirirdi. Ama kış ayına denk gelen ramazanlarda insanlar vakitlerini genelde mahallelerinde geçirir teravihlerde Mahalle camilerinde kılınırdı.

ESKİDEN İNSANLARIN BİRBİRİNE ÇOK SAYGILIYDI 

** Eski yıllarda İnsanların ramazan ile ilişkileri nasıldı? 

-1960’larda oruç tutmayanlar yani dışarıdan gelenler, inşaatta çalışanlar, özel durumu olanlar oruç tutamayacak olanlar hacı Hasan caminin hemen yanında bir kahve vardı orada vakit geçirirlerdi. Ama hem esnaflarda ve insanlarda birbirlerine karşı çok güzel bir saygı vardı. Bu bahsettiğim dükkânın pencereleri örtüyle kapalıydı ve içerisi görünemezdi. Daha önce de bahsettiğim gibi Konya’da müthiş bir yoksulluk vardı.  Şehir şimdiki kadar çok hareketli değildi. Düşünün Konya’da çarşıda pide satan üç fırın vardı. Bu fırınlardan biri Süleyman adında bir zatın lokantasıydı. Bir de Aziziye Cami civarında Civeleklerin fırını vardı. Bu fırını Savcı Mehmet Ağa ve Pekmezcinin Ahmet ağa adında iki ortak işletirdi. Bir de Şendağlılar fırın vardı. Süleyman’ın lokantası dışarıdan gelen misafirleri ağırlar diğer fırınlarda ramazana özel pide yapardı. Kadınlar pazarın da koca Yusuf’un fırını vardı bu fırında da pide yapılırdı. Aziziye caminin yanında yaz aylarında iki adet karpuz sergisi açılırdı. Karpuz sergisini Karpit lambası ile aydınlatırlar idi. Camiden çıkan vatandaşlar kavun karpuz almaya o tezgaha giderdi. Genel manda çarşıda ramazan ayına has hareketlilik bu saydığım bölgelerde olurdu. Ramazan ayı yaklaştığında kadınlar pazarı sırtında Aziziye caminin doğu tarafında bir bölge vardı. Bu saydığım bölgelerde tamamen esnaflar vardı kuru bakliyat satılırdı vatandaşlar erzak ihtiyaçlarını buradan temin ederlerdi. Ramazan hazırlıkları başladığında buralarda müthiş bir yoğunluk, müthiş bir hareketlilik olurdu. Bir de İstanbul caddesi civarında bakkaliyeler vardı ve şimdiki bakkallar gibi düşünün insanlar ekmek kadayıfı, güllaç, tulumba, tatlısı, halka tatlısı gibi alışverişlerini bu bölgelerde yapardı ve bu bölgelerde de bir hareketlilik vardı. Zaman birçok şeyi değiştirirdi ve geliştirdi. Bu bahsettiğim yıllarda şimdi ki gibi bir hareketlilik yoktu. İftarlar aile arasında olur alışveriş yapılacak yerler belliydi insanlarda bir yokluk vardı ama aynı zamanda çok iyi bir dayanışma vardı. Mahalle kültürü tam manasıyla işlerdi. Herkes birbirinden haberdardı. Komşuluk yardımlaşmaları çok iyiydi. İnsanlar cami cemaatinde biri eksildiği zaman onu fark eder halini hatırını sorarlardı şimdi kibrit kutusu gibi mahallelerde yaşıyoruz birbirimizden haberdar değiliz alt komşunun üst komşudan haberi yok.

ÇOCUKKEN HARMANBİŞ OYNARDIK 

**Çocukluk yıllarınızda ne gibi oyunlar oynanırdı?

-Ben uzun yıllar spor muhabirliği yaptım. Futbol topu ile tanışmam halamın oğlu sayesinde oldu. Halamlar Uluırmak tarafında oturuyorlar idi. Halamın oğlunun da futbol topu vardı. Ben oturduğumuz mahalleden kalkar halamlara gider kuzenimle top oynardık vakit çok geçince de orda kalırdım. Mahalle araları şimdi ki gibi hareketli değildi mahalle arasında mahalleden arkadaşlar ile caddede arkadaşlarımız ile top oynardık. Eskiden şimdi ki gibi öyle fazla oyuncakta yoktu. Demir bilyelerde küçük arabalar yapar toprakta onu sürerdik. Birde harmanbiş oynardık. Yani toz toprakla oynayarak büyüdük.

RÖPORTAJ- SAİT ÇELİK 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.