Yılda 54 bin kamyon üreten Türk sanayi devi iflas etti!

Türkiye, üretim gücü yüksek ülkelerden biri olarak bilinirken, sanayi kuruluşları ülke ekonomisine önemli katkılar sağlıyor. Ancak, her başarı hikayesi gibi, zaman zaman da büyük kayıplar yaşanabiliyor. Bir zamanlar kamyon üretiminde devleşen Türk Otomotiv Endüstrileri A.Ş. (TOE), bu kayıplardan biri olarak tarihe geçti.

MARMARA'DA YÜKSELEN BİR DEV

1955 yılında Marmara Bölgesi'nde kurulan TOE, minibüs, otobüs, arazi aracı, kamyon, kamyonet ve traktör üretimiyle kısa sürede sektörde adından söz ettirdi. Kocaeli Gebze Çayırova'daki devasa fabrika ve tesisleriyle Türkiye'nin ilk ticari kamyon montajını gerçekleştiren şirket, COMMER markasının kamyonetlerini de üreterek büyük bir başarıya imza attı.

ÜRETİMDEN DÜŞÜŞE: YANLIŞ KARARLAR VE ÖZELLEŞTİRME SÜRECİ

Firmanın son dönemlerinde İnternatıonal marka kamyonet ve Panter Modeli kamyon ile Mater minibüs üretimi yapılıyordu. Ancak, 1983 yılında Ziraat Bankası'na devredilmesiyle başlayan süreç, şirketin sonunu hazırladı. Yanlış yatırımlar ve yönetimsel sorunlar nedeniyle zarar etmeye başlayan TOE, 1988'de Case İH firmasına satılamadı. 1992'de özelleştirme kapsamına alınarak Mazda'ya satılmak istense de anlaşma sağlanamadı. 1993'te Rumeli Grubu'na satılan şirket, aynı yıl kapatılarak tarih sahnesinden silindi.

54 BİN YAKIN ARAÇ ÜRETEN DEV FABRİKA TARİHE KARIŞTI

1963-1993 yılları arasında resmi rakamlara göre 54.496 adet motorlu taşıt üreten TOE, ülke ekonomisi için büyük bir kayıp oldu. Fabrikanın üretim ekipmanları satıldı, arazisi ise farklı amaçlarla kullanılmaya başlandı.

TOE'nin İflasından Çıkarılacak Dersler:

• Yanlış Yönetim Kararları: Şirketin zarar etmesinde en büyük etkenlerden biri, yanlış yönetim kararları oldu.

• Özelleştirme Süreci: Özelleştirme sürecindeki başarısızlıklar, şirketin kurtarılmasını engelledi.
• Sektörel Değişimler: Otomotiv sektöründeki hızlı değişimlere ayak uyduramamak, şirketin rekabet gücünü zayıflattı.

TOE'nin iflası, Türkiye sanayisi için önemli bir ders niteliği taşıyor. Bu olay, şirketlerin yönetim, finans ve teknoloji alanlarında sürekli gelişime açık olmasının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.