Ramazan-ı Şerif Bayramı
Dünya nüfusunun önemli bir kısmını teşkil eden Müslümanlar, yaşadıkları topraklarda Peygamber Efendimizin emrine uyarak veya Medine’de başlattığı uygulamayı dikkate alarak senede iki defa dinî bayram yaparlar. Birisi; dört gün olan Kurban Bayramı, diğeri de; üç gün olan Ramazan Bayramıdır. Her iki bayramda, diğer İslâm ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de coşku ile kutlanır.
Sevgili Peygamberimiz 622 yılında; cehaletten gözleri kararmış, ruhları sararmış, kalpleri paslanmış ve beyinleri putlaşmış müşriklerin, siyasal ve sosyal baskıları neticesinde Mekke’den Medine’ye hicret etmek zorunda kaldılar. Bir müddet sonra gördüler ki; Medine halkının senede iki sevinç günü bulunmaktadır. Bu durumu gören Peygamber Efendimiz, o iki sevinç gününün yerine iki bayram haberi verdi. Bundan böyle o iki sevinç gününüze karşılık iki bayram sevinci yaşayacaksınız buyurdu. Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı. Bundan böyle bu iki günde bayram yapılmasını halka duyurdu. O günden zamanımıza kadar Müslümanlar bu emre de sadakatle uymuşlar, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramını kutlaya gelmişlerdir.
Ramazan Bayramından önce, Allah’ın emrine ve Peygamber Efendimizin tavsiyesine uyarak bir ay gündüzleri oruç tuttuk, geceleri de Teravih Namazı kıldık. Zengin Müslümanlar malî bir ibâdet olan Zekâtlarını vererek fakirlere yardım ettiler, öksüz ve yetimleri sevindirdiler. Bir ay boyunca yaşlı ve hastaları ziyaret ettik, sakat ve çaresiz kimselerle ilgilendik. Yabancılara ve misafirlere ikramda bulunduk. Küçüklere sevgi, büyüklere saygı gösterdik. Akraba ve yakın komşularımızla beraber olarak iftar yemeklerinin bereketinden, sahur yemeklerinin serin ve engin lezzetinden istifade ettik. Şimdi de bütün bu güzel amellerin neticesi olarak sevinçle bayram yapıyor¸ hasret, sevgi ve saygı ile kucaklaşıyoruz. Ne mutlu bizlere ve bizim gibi bu mutluluğu yaşayanlara.
Bizim dinî bayramlarımız olduğu gibi, millî bayramlarımız da var. Bu önemli günlere sebep olan tarihî olaylar ve sosyal uygulama gösteriyor ki dinî bayramlarımız biraz millî, millî bayramlarımız da biraz dinidir. Dinî bayramlarımız, önemli İslâmî vecibelerin ifası ve geleneklerin yeniden yaşanması için veya ifasından hemen sonra gelmektedir. Müslümanlar olarak Ramazan Bayramından önce bir ay süreli oruç tutuyor, uzun ve zevkli bir ibâdet olan Teravih Namazını usanmadan kılıyoruz. Zengin olan Müslümanlar zekâtlarını genellikle Ramazan ayında verirler. Kurban Bayramında da Allah rızası için şartlara uygun ve bakımlı bir hayvandan Kurban kesiyoruz. Şanlı tarihî zaferlerimizin ve millî bayramlarımızın geçmişinde de her zaman hayranlıkla ve şukranla hatırlayacağımız önemli olaylar vuku bulmuştur. Onlarla da her zaman iftihar ettiğimizi ve daima edeceğimizi, mazimize, tarihimize olan saygımızı dile getirmek için de bayram yapıyoruz.
Bayramlar, Allah’ın ismini zikreden, namaz kılan, zekât veren, iyilik ve yardımda bulunan, anne ve babasına isyan etmeyen, komşularıyla iyi geçinen, akrabalarını arayıp soran mü’minlerin günâh ve masiyetten kurtuldukları gündür.
Bayramlar, sevgi ve kardeşliğin tazelendiği, küs olanların barıştığı, dargın olanların konuşur hale geldiği, gıybet ve dedikodunun terk edildiği, tek kelime ile milletçe içtenlikle kucaklaştığımız mutlu günlerdir.
Bayramlar, yüzlerin güldüğü, gönüllerin ferahladığı, ümitlerin yeşerdiği, bakışların parladığı, ilim ve irfanın ameller üzerinde tesirinin görüldüğü, güven duygusunun arttığı bereketli günlerdir,
Bayramlar, çocukların özellikle öksüz ve yetimlerin sevindirildiği, üniversitede okuyan fakir gençlerin ihtiyaçlarının karşılandığı, yurt dışında mastır veya doktora yapan kız erkek öğrencilerin her türlü ihtiyaçlarının düşünüldüğü ufuklu günlerdir.
Bayramlar, sosyal yardım kurumlarının, sığınma evlerinin, hastane ve hapishanelerin, bakıma muhtaç ve kimsesiz çocuk yuvalarının, dâr’ul-acezelerin, sakatların ve özürlülerin himaye edildiği, bakım ve huzur evlerinin ziyaret edildiği ve ihtiyaçlarının karşılandığı şefkat ve merhamet günleridir.
Bayramlar; yeryüzünde yaşayan Müslümanların hatırlandığı, özellikle Orta Asya’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da, Batı Trakya’da, KKTC’de yaşayan soydaşlarımızın içtenlikle düşünüldüğü,İslâm kardeşliğinin derinden duyulruğu ve manen yaşandığı, zulme uğrayan insanlara dualar edildiği ve fakir Müslümanlara yardımlar edildiği ve gönderildiği büyük ve anlamlı günlerdir.
Bizi bayram günlerine kavuşturan Ramazan ayının önemli hikmetlerinden ve katkılarından birisi de; maddî ve manevî yardımlaşmayı teşvik etmiş ve sosyal kaynaşmayı esastan sağlamış olmasıdır.
Ramazan Bayramında, bayram namazından önce hali vakti yerinde olan Müslümanlar, fakirlere fıtır sadakası verirler. Bu sadaka, Müslümanlar arasındaki kardeşliğin manevî temellere dayandığı gibi, maddî temellere dayandığını da, insanın ruh ve bedenden meydana geldiğini göstermektedir ve önemlidir. Dinimiz tarafından telkin edilen insan sevgisinin ve fedakârlık duygusunun bir neticesi olan bu iki temelin de önemini bayramlar belli eder, hatırlatır ve ciddiyetle uygulatır. Uzun soluklu bir yürüyüş, bereketli ve verimli bir vicdânî yöneliş.
Bunlar ve benzeri günlerin dışında bizim için en büyük ve en kutsal bayram, Allah’ın günâhlarımızı affedip rahmetiyle tecelli ettiği ve bizi bahtiyar kıldığı büyük gündür. Bizim için de en büyük bayram ve hesapsız bahtiyarlık odur,.
Gönlümüz ve düşüncemizde bayramlar gibi olsun!. Allah, bayramları, ırkı, dili ve rengi ne ve nasıl olursa olsun, yer yüzünün neresinde yaşarsa yaşasın bütün Müslümanların mutluluk ve kurtuluşlarına vesile kılsın ! Hayırların bol, bereketlerin kalıcı ve iyiliklerin netice verici olması temennisiyle.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.