Okçular Tepesi

Başlık klasik olsa da, konu malum olsa da, durum ortada…

Başlık yeni, konu muamma, durum ise kıyıda köşede bir yerde olsa ne olacak? Halimiz ortada, durumumuz ukbâda…

Tarih yine tekerrür mü ediyor ne!

Emir ortada iken itaat yok olmuş. Ölüm meydanda iken; meydana dünya için koşulmuş. Dünyanın geçiciliğini bildiğimiz halde kalıcı olan unutulmuş.

Zaten akletmedikçe bilmek yetmiyor, düşünmedikçe ezberlemek yetmiyor, zikretmedikçe de duymak yetmiyor…

Bugün de o okçular tepesi günümüze zuhur etti adeta…

Bundan dolayı okçular tepesine güvenmeyin. Arkamız boş ve tehlikeye daha çok açığız. Çünkü boş olan arkamızı dolu sanmak daha kolay vurulmamızı sağlıyor.

Okçular tepesindeki görevliler piyasanın hoş kokularla getirdiği maddiyatı görünce saldırır olmuşlar dünya işlerine, devlet ihalelerine… Biriktirmeye başlamışlar hatırları; sonraki işlerde ve ihalelerde olmayacak bir işi oldurmak için. Bir fincan kahvenin hatır süresini uzatmaya çalışmışlar kırk yıl ömrü kalmayan insanlar bile.

Okçular tepesi artık boş! Ne arkamızı sağlama alan vazifelilerimiz var, ne de önümüzdeki düşmana karşı koyacak mecalimiz…

Sözümüzün özü kaybolduğundan beri, özümüzdeki hikmeti de yitirdik. Hikmetin müminin yitik malı olduğunu bildiğimiz halde.

Hâlbuki önce söz vardı… Ağzımız yaratılmadan evvel verdiğimiz söz; kalubelada…

Kandığımız günden beri kandırmaya başladık; kandırmaya başladığımız günden beri ise yok olmaya…

Bedensel olarak şimdilik yok olmadıksa da; izzet ve şerefimiz yok oldu ümmet olarak…

“Maddi anlamda yok olmak daha mı hayırlı ne; manevi anlamda yok olmaya göre” dedi meczup ve ekledi “yoktan var eden olduğu sürece”.

Bizler aynı hatayı yaptıkça aynı musibetler ile karşılaşmaya mahkûmuz. Bu döngüyü edebi yönden de bilsek, siyasi yönden de bilsek; kendimizi bilmediğimiz ayan beyan ortada.

“Hayata geçirilememiş her bilgi, doğru ile yanlış arasında bir yerdedir” dedi; El Cezeri.

Birde şöyle düşünün: “Sonu belli olan hikâyenin başı ne hisseder”.

En halis niyetlerle başlayan bir amel; nasıl dünyaya emel olur?

“Kişinin ağırlığı, sözünün ağırlığı kadardır” dedi, uzaklara derin derin bakan kişi ve ekledi; “ya kişinin sözü yoksa”.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadan Sezgin Arşivi

Konya Gelini

11 Temmuz 2024 Perşembe 06:06

Kâbe’deki Bloknot

07 Şubat 2023 Salı 07:00

Büşra DURMAZ’a Mektup

24 Ekim 2022 Pazartesi 06:59

Maskelerin sahiciliği

16 Ağustos 2022 Salı 07:00

Güzelliğin tehlikesi

03 Ağustos 2022 Çarşamba 07:00

Elektronik Dövme

01 Temmuz 2022 Cuma 09:04

Türbedar

14 Temmuz 2020 Salı 09:06

Maske izi

02 Haziran 2020 Salı 07:54

Düz Giden Ters

16 Nisan 2020 Perşembe 08:28

Sorusuz kalan cevaplar

03 Nisan 2020 Cuma 09:10