Köpek Meselesini Çinliler Çözer!
Konya’nın Karatay ilçesi, Başak Mahallesi, Şehit Erdal Özçelik Sokak… 7 Mart günü, henüz 2 yaşındaki Suriye uyruklu minik Rana El Selci, başıboş köpeklerin saldırısına uğradı ve ne yazık ki kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin, Rabbim ailesiyle cennette kavuştursun. Ateş düştüğü yeri yakıyor elbet; bizler konuşuyoruz, yazıyoruz, birkaç gün sonra ise hayatın akışına geri dönüyoruz. Ama o ailenin acısı, kapanmayan bir yara olarak kalıyor.
SOSYAL MEDYANIN LİNÇ KÜLTÜRÜ
Bu elim olay, sosyal medyada adeta bir linç kampanyasına dönüştü. Binlerce kişi, Konya halkını ve Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca’yı hedef aldı. Hakaretler, sövmeler, ağza alınmayacak laflar… Yetmedi, bir de X’te #hasankılcatutuklansın etiketiyle çalışma başlattılar. Sanki Hasan Kılca, elinde bir sopayla köpekleri minik Rana’nın üzerine salmış gibi! Bu kişiliksiz kişilere şunu söyleyelim: Sosyal medyada hakaretvari paylaşım yapanlara inceleme geliyor. Yani o gece klavye kahramanlığı yapanlar, biraz sakin olun; adalet yerini bulur, merak etmeyin.
ÇOCUKLUK DOSTLARIMIZ NEREYE KAYBOLDU?
Bizim çocukluğumuzda sokak köpekleri başkaydı. Karabaş, Akbaş, Arap… İsimler koyar, evden süt, ekmek, annemizin yaptığı kekleri ellerimizle yedirirdik. En büyük mutluluğumuz, o köpeklerin yavrularını sevmekti. Şimdiyse memleketin köpeklerine bir haller oldu. İnsanlara saldırıyor, hatta öldürüyorlar. Sorunun kökeni ne mi? Kentleşme süreci! İnsanlar kendi yaşam alanlarını genişletirken, diğer canlıların habitatlarını işgal etti. Sokak köpekleri, kent yaşamının karmaşasında sıkışıp kaldı; doğalarından uzaklaştı, uzaklaştırıldı. Bilim insanları ve veterinerler de şunu söylüyor: Yanlış beslenme, köpekleri agresifleştiriyor. Gelişigüzel atılan yemekler, onların avlanma güdülerini yok ediyor, doğal seleksiyonunu bozuyor. Hazıra alışan köpekler, insanlara muhtaç hale geliyor. Eee, sonra da sokaklar “başıboş köpeklerin egemenlik alanı” oluveriyor.
EKONOMİK BOYUT: MAMA MI, BÜTÇE Mİ?
Karatay Belediyesi, sokak köpekleri meselesine el atmış durumda. Karatay Belediyesi Başveteriner Hekimi Ufuk Ertürk Beyle görüştüm; kendisi, 6-7 bin kapasiteli bir hayvan barınağı inşa ettiklerini söyledi. Kulağa hoş geliyor, değil mi? Hayvanseverler alkışlıyor, köpekler belki havlayarak teşekkür ediyor. Ama gelin, işin ekonomik tarafına bir mercek tutalım, çünkü burada hesap makinesi devreye giriyor ve rakamlar adeta bir korku filmi senaryosu gibi yükseliyor. Bir köpek, günde ortalama yarım kilo mama tüketiyor. 6 bin köpek desek, bu günde 3 ton mama demek. Ayda? Tam 90 ton! Mama fiyatlarına bakalım: Kilosu 60 lira diyelim ki bu, en mütevazı tahminlerden biri, çünkü “premium” mamalar dudak uçuklatır cinsten. Hızlı bir çarpma işlemiyle, aylık maliyet 5,5 milyon lira yapıyor! Evet, yanlış duymadınız, sadece Karatay’da köpeklerin mama faturası 5,5 milyon TL!
Tabii, bu işin bir de sürdürülebilirlik boyutu var. 5,5 milyon lira ayda bir Karatay’ın kasasından çıkacaksa, yıllık maliyet 66 milyon lirayı bulur. Bu parayla neler yapılır biliyor musunuz? Mesela, çocuklar için birkaç okul inşa edilir, sokaklara yeni parklar yapılır, hatta belediye çalışanlarına zam bile verilir ki onların da yüzü gülsün biraz! Ama hayır, biz köpeklere mama yetiştirme telaşında olacağız. Üstelik bu mama masrafı, sadece “yemek” kısmı; bir de barınak işletme giderleri, veteriner masrafları, personel maaşları var. Sizin anlayacağınız var da var…
Şimdi bir durup düşünelim: Bu rakam, sadece bir ilçenin köpekleri için. Konya’nın diğer ilçelerini, İstanbul’u, Ankara’yı, İzmir’i hesaba katsak… Aman Allah’ım, memleketin bütçesi köpek mamasına giderse, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kapısına “Mama Bağışı Kabul Edilir” tabelası asılır mı dersiniz? Ülke ekonomisi zaten çatırdarken, bir de kedi-köpeğe mi para harcayacağız?
BATI’DA DURUMLAR: CEZA, ÇİP, VERGİ, UYUTMA
Batı ülkelerine bakalım mı? Fransa’da evcil hayvanını sokağa bırakanlara 3 yıl hapis ve 45 bin euro ceza var. Belçika’da 1998’den beri köpeklere çip takılıyor. Almanya’da köpek sahiplenmek vergiye tabi, İngiltere’de ise barınaktaki sahipsiz köpek bir hafta içinde sahiplenilmezse uyutuluyor. Bizdeyse “Aman canım, yazık hayvana” deyip çözümsüzlüğe devam ediyoruz. Batı’daki sistemler bize fazla “sert” gelebilir, ama en azından sokaklarında başıboş köpek sorunu yok.
SİYASİ BOYUT: SÖZ VAR, İCRAAT NEREDE?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2014’te X’te şöyle demişti: “Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.” Geçtiğimiz günlerde ise “Böyle bir vahşetin 2025 Türkiye’sinde yaşanmasının izahı olamaz” dedi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da, “Tüm valilere talimat verdim. Belediyeler bu hayvanları toplayacak. Ya toplanacak ya da yasayı uygulayacağız” diye ekledi. Vatandaş şikâyetçi, ülkeyi yönetenler şikâyetçi… Peki, bu sorunu kim çözecek? Sözler güzel, ama somut adımlar nerede?
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: ÇİNLİLER GELSE DE KURTULSAK MI?
Soruyu sorarken aklıma geldi. Birkaç yıl önce Konya’nın Akşehir ilçesine devasa bir fabrika kuruluyor. Çinli bir firmayla anlaşılıyor, Çinliler gelip fabrikayı teslim ediyor. Sonra temizlik başlıyor ve fabrikanın kuytu köşesinde yığılmış kemikler bulunuyor. Polis çağrılıyor, kemikler inceleniyor: Köpek kemikleri! Meğer Çinli kardeşler, bölgedeki köpekleri afiyetle yiyip ülkelerine dönmüş. Fabrikanın makine mühendisi anlatmıştı: “Bölgede çok köpek vardı, Çinlilerden sonra bir tane bile görmedik!” Acaba diyorum, köpek sorununu Çinlilere havale etsek mi? Hem ekonomik yükten kurtuluruz hem de sokaklar temizlenir. Şaka bir yana, gerçek çözüm için toplumun tüm kesimlerinin işbirliği şart. Aksi halde ne köpekler rahat eder ne de bizler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.