Kayserili birisine sormuşlar;

“İki kere iki kaç eder?”

Kayserili gözlerini kocaman açmış; 

“Duruma göre değişir;

Alacaklı mıyım?  Verecekli mi?”

***

Etrafımızda meydana gelen tüm olayların duruma göre(!) değiştiği günler yaşıyoruz…

Bazen küçük dilimizi yutacak kadar şaşırıyoruz, bazen de yapılandan utanmak sadece bize kalmış gibi kıpkırmızı oluyoruz…

***

Bir hafta önce ağladıklarımıza, bağrımıza bastıklarımıza bir ay sonra galiz küfürlerle sövmeye başlıyoruz…

Algılarımız,

Hassasiyetlerimiz,

Kalbimizin tutulacak yerleri narkozlanmış gibi…

***

Aşırı dozda algı operasyonları, ruhsal dengemizi alt-üst etmiş durumda…

Tuhaf zamanlar yaşıyoruz…

Büyülenmiş gibi…

***

Tövbe haşa, “Evliyaullah” gibi lanse edilen isimler, bir işaretle, bir ıslıkla kısa süre sonra sokak dilberine dönüştürülüveriliyor…

Bizim de ağız dolusu küfürler etmemiz isteniliyor…

***

Tuhaf zamanlarda yaşıyoruz…

Yalanın gırla gittiği,

Savrulmanın ‘erdem’ gibi sunulduğu, garip, acayip zamanlar bunlar…

***

Dünden razı dindarları(!) kandırmak için ömrü yatsıya bile varmayan ne çok yalana şahit oluyoruz…

Olayları yorumlarken de, hep yukarıdaki Kayserili gibi davranıyoruz;

‘Bizimkiler’ yapmışsa görmezden gelerek…

‘Karşı taraf’ yapmışsa çığlık-çığlığa bağırarak yaşıyoruz…

Tuhaf, aksi zamanlar bunlar…

***

Rabbimizden;

Duruma göre değişmeyen, gerçeklerin ortaya çıkacağı,

Vakt-i şeriflerin hayrolduğu,

Yalandan, talandan uzak, hayırların feth olduğu,

Millet için, ümmet için, birliğin ve dirliğin tesis edileceği,

Şerlerin def edileceği, BEREKETLİ zamanlar niyaz ediyoruz…

Bizimkiler mi? Yoksa karşı taraf mı diye sorgulamadan şöyle kocaman bir;

Âmin diyin Müslümanlar…