AYM’ye Mektup
Saygıya Değer Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Değerli Üyeleri;
Ülkemizde bağımsız yargının en yüksek organı olan Anayasa Mahkemesi’ne bu ülkenin en sıradan bir vatandaşı olarak mektup yazmam hadsizlikse affediniz. Affediniz, zira korkulular halelenmiş etrafımda; ‘sakın ha! Dokunmayasın etliye sütlüye..!’
Konuşmam, susmamın arkasındaki derin hüzünlerimin dışavurumudur; sadece bu. Hayatta hayatı eksiltmemek için düşük tonlu bir feryattır belki.
Suskunluk, kimilerinin düşündüğü gibi; hinlik, cinlik, canavarca duyguları, intikam içerikli nefretleri biriktirmek değil.
Bilinsin diye susmamayı tercih ediyoruz bazen, suskunluğun korkutuculuğundan kurtulsun diye birileri...
Hüzünlerimin sessizliğine ‘konuşması gerekenler’ dokunsun diye yazıyorum... Konuşması gereken sizler yani, bazen susmamanız gerektiğini düşündüğüm için.
Susarsın bazen, susman gerekir belki. Fakat öyle bir an gelir ki o vakit konuşmamak katletmektir bir ülkenin en ‘can’ değerlerini. Senin duruşun, sesin, fikrin, görüntün hoşuma gitmedi deyip bir hased uğruna ‘makul şüphe’ye dayanılarak kelepçelenirse insanlar, onurları taciz edilirse susmamalı. Biliyorum ki vicdanlarınız haykırıyor, o haykıran sesin bedeli zor olsa da susmamalı. Siz konuşunca kaldıramayacak insan sayısı çoğaldı...ama vicdan... Vicdanlarınızla giydiğiniz o cübbeye saygı duyuyorum ve hep saygı duymak istiyorum.
*****
“Makul Şüphe” makul değil hukuk ülkesinde...
Slogan atmayı bile bilmeyen bir harekete silahlı örgüt demek makul değil...
Talebelerine sigarayı bile haram eden öğretmenlerin istihdam edildiği eğitim kurumlarını kapatmaya çalışmak makul değil…
Düşünceye tehdit savurmak makul değil…
Ve bu kısacık dünyada, yarınımızın belirsiz olduğu faniyatla bürülü bu sefih dünyada -karşımızda zulme uğrayan kim olursa olsun- zulme sessiz kalmak makul değil...
İnsan acizdir, bilmelidir acizliğini… Küçük bir sineğin gücüyle mütekebbirlerin acizliğini öğreten ‘Sonsuz Kudret Sahibi’ni hatırdan çıkarmamalı.
“Bir sinek bir kartalı kaldırdı vurdu yere,
Yalan değil gerçektir, bende gördüm tozunu.(Yunus Emre)
*****
‘Kalbinizi ve sesinizi yumuşatın’ diyor Cahit Zarifoğlu. Öyledir kalbiniz; biliyorum. Kalbiniz ve sesiniz yumuşak olmasaydı yazmazdım size. Yumuşak kalsın derim belki, yumuşacık kalsın. İnce kalpler incinmesin...
Yüreği, niyeti güzellerle; doğrularla dost olmak varmış bu dünyada. Ashab-ı Keyf’deki Kıtmir öğretti bize; doğru kişilerle dostluk bir köpeği bile cennete götürür.
*****
Fatih Sultan Mehmed’in Rum Mimarla bir anlaşmazlığı yüzünden kolunu kestirmesi meselesini bilirsiniz. Kısaltayım; Mimar şikayet eder Kadı Hızır Çelebiye. Karar çıkmıştır; Sultan Fatih haksızdır ve kıssasa kıssas uygulanacaktır. Sultan Fatih karara razı olur. Kadıya da; ‘eğer adil olmasaydın cezanı kendi ellerimle verecektim.’ Kadı Hızır Çelebi de “aynen bende...” der.
Sultan Fatih yok artık! Lakin ümidim var; Kadı Hızır Çelebi ölmedi!
Belki de Necip Fazılların ruhuyla yola revan olmak gerek; erimeli ruhlar bir derdin potasında.
‘Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!”
Mesele çok ciddi. Ve çok zor, çok zor...
Huzurlu çalışmalar dilerim.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.