Yeni tercih: Dorn terapi

Yeni tercih: Dorn terapi

Dorn, kupa terapi ve enerji uzmanı Emine Baran, birçok hastanın kendi sağlığıyla ilgili çözüm arayışı üzerine dorn terapisine yöneldiğini ve bu tedavi yönteminin kişilere iyi geldiğini söyledi

Asıl mesleği hemşirelik olan Emine Baran 10 yıldır da profesyonel olarak bütünsel tıp alanında çalışıyor. Hastalıkların insan zihniyle bağlı olduğunu savunan dorn terapisti Emine Baran “Zihin hep hastalık üretir çünkü hep sebep ister, bütünlüğü görmez. Hastalıkta önce zihinde başlar hastalık yoktur, hasta vardır kişinin zihindeki algısı ve kendini yıpratması neticesinde hastalık formu önce zihinde başlayıp yavaş yavaş bedene iner. Bizi sadece fizik-beden oluşturmaz birde enerji bedenimiz var önce enerji bedeni hastalanıyor ondan sonra fizik hastalanıyor bunun içinde kişiye hem farkındalık çalışmaları hem de bedenini tanıması, bedenini en kolay şekilde nasıl dengeye koyması ve fizik-bedenin dengesi üzerine çalışıyorum. 1 seans 45 dakika, 1 saat arası sürüyor. Toplam 2 seans yeterli oluyor. Zaten dediğim gibi hasta daha ilk seansta çok ciddi bir rahatlama yaşamış oluyor. İyileşemeyen kişiler şifaya açık gelmiyorlar. İçinde bulundukları şartlardan çıkmak istemiyorlar” dedi.

HER ŞEY DENGEDE

Dorn’un bir denge olduğunu söyleyen Emine Baran konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dorn bir dengeleme işidir. Vücudu, eklemleri, omurgayı dengeler. Omurga bizim için çok önemlidir. Çünkü anne karnında ilk önce beyin ve omurilik yapımız oluşuyor. Yani bütün kayıt sistem omurgada ve beyinde. Vücudun üstündeki beynin dengede olabilmesi için, altyapının bacaktan başlayarak tamamen bir dengede olması gerekiyor. Beyinde kontrol merkezi olan ana kumanda merkezi de diyebileceğimiz en önemli iki bezimiz bulunmakta, bunlar epifiz ve hipofizin bedeni iyi yönetebilmesi için boynun ve başın kaliteli bir dolaşımla dengede olması gerekiyor bütün bedenin dengede olması için en kolay teknik dorndur. Bedenimizi bir bina olarak düşünürsek bacaklarımızın da dengede olması gerekiyor. İki bacak boyu, kalça, omurga birbirine eşit olacak, üstündeki boyun ve kollar dengede olacak. İşte biz bedenin dengede olmasını dorn terapisiyle sağlıyoruz. İşleme iki bacak boyunu birbirine eşitleyerek başlıyoruz. Sonra üst yapıya geçiyoruz. Çünkü bir apartmanda önce kolonları yerine oturtmalıyız ki baca doğru durabilsin, yani bacayı düzeltmem binayı düzelttiğim anlamına gelmiyor. Dolayısıyla aşağıdan başlayarak yukarıya doğru tek tek eklemlerle ve kişinin kendi dinamik hareketleri ve bedeninin izin verdiği kadarıyla, ani germe çekme olmadan, doğru yere doğru açı ve basıyla uygulanan bir tekniktir dorn”


 

DOĞRU DURUŞ, DOĞRU NEFES

Emine Baran, Dorn terapinin güzellikli de yakından ilgili olduğunu söyledi. Güzel bir cilt için duruşun önemine değinen Baran, “Kaliteli ve genç bir cilt için doğru duruş ve duruşun sebep olduğu bol oksijen genç ve kaliteli bir cildi destekler. Doğru duruş aynı zamanda yaşlanma belirtelerini geciktirip kırışıklığı önler. Dorn terapi birer hafta arayla iki seans uygulanıyor. Hasta ilk seanstan sonra yüzde 80’e yakın bir oranda rahatlamış olarak seanstan çıkıyor. Vücudun, kemiğin ve kasın bir hafızası vardır. Vücudun eski duruşu silebilmesi için tam iyileşme süreci yaşın iki katı kadar gün süre ister. O yüzden dorn terapide yaşın iki katı kadar gün iyileşme süresi verebileceğimiz, pratik, günlük 3-4 dakikayı geçmeyecek egzersizlerle kişi bedenini hem dengede hem de doğru duruş pozisyonunda tutabiliyor. Bunu da kaslara, kemiğe ve bedene alışkanlık haline getiriyor. Kişilerden seanslardan sonra en büyük istediğimiz egzersizlerine devam etmeleridir. Sonrasında da hayatlarında pratik egzersizler kullanmaya devam edebilirler. Haftada 3-4 gün sadece 3-4 dakikasını ayırsalar hem omuriliklerini dengede tutacak, hem de doğru duruş pozisyonuna sahip olacaklardır. Nefes algımız duruşumuzla alakalıdır ve nefes her şeydir. Düzgün nefes almak, vücudu oksijenlendirmek adına, sağlıklı bir bünye ve zihin yapısı için çok önemlidir. O yüzden doğru duruşa sahip olduğumuz zaman doğru nefes de bize gelecektir. İşin hem ruhsal, hem fizik, hem de zihinsel bir boyutu var. Fıtık tedavilerine yardımcı destek, kamburluk ve skolyoz gibi duruş bozuklukları, baş ağrısı, migren, regl ağrıları gibi şikâyetler için muazzam bir yöntemdir. Çünkü vücuda doğru duruş kazandırıldığında iyileşme içten gelir ve vücut kendi kendini toparlar” şeklinde konuştu.

DORN TERAPİ DENGELİ BİR HAYAT SUNUYOR

Dorn terapinin kişinin omurgasını düzenlediğini, eklemlerini dengelediğini, ağırlık merkezini eski haline döndürdüğünü, kuyruk sokumunu oturttuğunu dile getiren Emine Baran, şu ifadelerle konuşmasını noktaladı: “Aslında Dorn terapi ile dengeli bir hayat biçimi sağlanıyor. Kanı dengelemek için dedornterapi ve geleneksel tıpta uygulanan teknikler kullanılmaktadır. Kanın içinde demir var ve mıknatıs enerjisi bulunmakta. Bu tedavi yöntemleriyle kan temizliği ve dengesi sağlanıyor ancak ilk olarak bedenin dengeye kavuşması lazım. Sonrasında kandaki demir sayesinde içimizde bulunan mıknatıs gücüyle birlikte düşünce yapımıza göre enerji çekiyoruz. Şimdi kurduğumuz ve şimdi oluşturduğumuz vizyonlar bir adım sonramızı bize getiriyor. O yüzden düşüncelerimize de, vücut duruşumuza da, farkındalığımıza da dikkat etmemiz gerekiyor. Şifaya niyet edip adım atıldığı zaman o size koşarak geliyor ve bu bizim içimizde. Özellikle dengesiz olduğumuz zamanlarda karar mekanizmamız bozulur, depresif ruh haline bürünürüz. Bu gibi durumlarda bedenimiz üzerinden tedaviler uygulayarak, dengemizi oturtarak, bedenin istediği konforu, imkânı sağlayarak, rahatlatarak, zincirleme bir iyileşmeye, şifaya kapı aralamış olacağız.

Düşünce yapımıza göre bedenimize şekil veriyoruz. Kaygı, korku, endişe, anı yaşayamama, geçmişle çok fazla ilgilenme, gelecek için kaygılanma vb. düşüncelerle çok içli dışlı olmak bedenimizde sıkıntılar oluşturur. Olumsuz kodlamalar bedenimizin dengesini bozuyor. Bazı hastalarımız, “Düşmedim, ağır kaldırmadım ama bel fıtığı oldum” şikâyetiyle geliyorlar. Kadın hastalarda en çok omuz ve sırt tutulmaları yaşanıyor. Üzerimizden atamadığımız yükler kürek kemiğinde ve omuzlarda yoğun ağrıya sebep oluyor. Çok fazla ekonomik kaygı içindeyseler hiçbir şey yapmasalar bile bel fıtığı ortaya çıkar. Boyun fıtığı en çok esnemeyle alakalı, boyun bakış acısını belirler. Onun dışında ellerdeki kavrayamama problemi de zihnin elimizde tutmak isteyip de tutamadığımız şeylerin bizdeki sinir sıkışması, el sıkışması şeklindeki yansımalarıdır. Çünkü zaman içinde beden düşünce yapımıza göre şekil alır ve hastalık üretir. İnsan öncelikle kendisini bolluk, bereket enerjisini açmalı. Beden bizim sadece beslendiğimiz, ruhumuzun içerde muhafaza edildiği, çalıştığımız, uyuduğumuz, fiziksel ihtiyaçlarımızı karşıladığımız basit bir organizma değil. Beden, bulgu, olgu, düşünce, tarz, her şeydir. Sine pozitif enerjiyi ve bereketi çeker, omuzları düşük, içe kapanık, sinesi açık olmayan birisi ise nefesle birlikte sağlanan hayatın içinde olma, hayatı içine alma verme dengesinde başarısız olur. Sen duruş bozukluğundan ve düşünce biçiminden dolayı omzunu içe kapatmışsan, nefes alanını küçültmüşsen ve kendini hep kıtlık bilincine kodlamışsan, senin ne omzun açılacaktır, ne kuvvetli nefesi içine alacaksındır, ne de kıtlık bilincin değişecektir. Bedeni arkaya alıp, bedene doğru duruşu verdiğin zaman, nefesin düzeldiği zaman, kıtlık bilincinin kodunu da değiştirdiğin zaman sen o kısır döngüden zihinsel ve duruşsal olarak çıkarsın. Tabi ki bir günde değil ama gözle görülür ölçüde iyileşme kaydedersiniz.”

ZÜLEYHA ÖNAL

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.