Yargıdan endişeliyim

Yargıdan endişeliyim

Konya Baro Başkanı Fevzi Kayacan, “İsteğiniz düzenlemeyi yapın ve mevzuatı çıkarın, zihniyet değişmediği sürece yargıda bir ilerleme kaydedemeyiz. Yargıdaki durumla ilgili endişe duyuyorum. Kaygılıyım. Geciken adalet adalet değildir” dedi

RÖPORTAJ-KERİM ATICI

Konya Baro Başkanı Fevzi Kayacan, “İsteğiniz düzenlemeyi yapın ve mevzuatı çıkarın, zihniyet değişmediği sürece yargıda bir ilerleme kaydedemeyiz. Yargıdaki durumla ilgili endişe duyuyorum. Kaygılıyım. Geciken adalet adalet değildir” dedi

YARGIDAKİ İŞ YÜKÜ AZALMADI
Konya Baro Başkanı Fevzi Kayacan, avukatların sorunları, yargıdaki değişiklikler ve yeni anayasa ile ilgili gazetemize açıklamalarda bulundu. Yeni anayasayla ilgili konuşan Kayacan, “Büyük bir fırsat kaçırıldı. Maalesef totaliter olan 1982 anayasasıyla yola devam ediyoruz. Adalet sisteminizi güçlendirmeden ulaşımda yaptığınız iyileştirmelerin, kazandığınız paranın bir anlamı yok. Adalet toplumu bir arada tutar” şeklinde konuştu.

HALK MAHKEMEDE AZARLANIYOR
İdam tartışmalarına da değinen Kayacan, “Türkiye'de idamın tartışılması kadar abes başka bir konu yok” diye konuştu. Vatandaşın mahkemelerde hakim ve savcılar tarafından sürekli azarlandığını da söyleyen Kayacan, hakim ve savcıların bu tutumundan vazgeçmesini istedi. “Her fakülte bitiren avukat olamaz” diyen Kayacan, avukatların sayısının her geçen gün arttığını, Konya'da bin 658, ülke genelinde ise 80 bini aşkın avukatın bulunduğunu söyledi.

AVUKATLARIN SAYISI 80 BİNİ GEÇTİ

**Avukatların sayısı her geçen yıl artıyor. Konya'da şu an kaç avukat var? Avukatların sorunları neler?
-Konya'da şu an bin 658 avukat bulunuyor. Bunların bin 151'i erkek, 507'si de bayan. 80 baro arasında avukat sayısında 7. sıradayız. Bayburt ve Gümüşhane Barosu birleştiği için Türkiye'de 80 baro var. Ülke genelinde ise 80 binden fazla avukat var. Sayı tam bilinmiyor. Yıllık stajyer sayısımız 150. Bunların bir kısmı hakim ve savcı bir kısmı da avukat oluyor. İstanbul Barosu her hafta 120 kişiye ruhsat veriyor. Avukat sayısında ciddi bir artış var. Bu da mesleğimizin önemli sorunlarından. İnsanlarımızın hukukçu olmasından rahatsız olmam. Hukukçu olmak farklı bir duygu. Bir hukukçunun hayata bakışı farklıdır. Hukuk fakültesine giren ve oradan mezun olan herkesin avukat olmasını kabul etmiyoruz. İddia, savunma ve karar sujeleri var. İddia ve karar organları, yani savcı ve hakimler, sınavla bu konuma geliyor. Sınavın taban puanı 70. Savcı ve hakimler ciddi bir eğitim sürecinden geçiyor. 2 yıl Adalet Akedimisi'nde eğitim alıyorlar. Bu akademiye ülke dışından savcı ve hakimler de geliyor. Örnek bir kurum. Bu eğitimden sonra bir de yeterlilik sınavına giriyorlar. Konya'da bir hakimin görev yapabilmesi için 15-20 yıl görev yapmış olması lazım. İyi bir eğitim almayan, deyim yerindeyse 'pişmemiş' kişilerle bir yargılama faaliyeti yürütmeye kalkmak savunmanın aleyhinedir. Yargılama, bir uyuşmazlığı çözmektir. Bunun ilk kıvılcımı avukat bürolarında atılır. Vatandaş, avukata derdini anlatır. Avukat da bir kurgu oluşturur ve ona göre hareket eder. Avukatlık önemli bir meslek. Avukat donanımlı olmalı.

HER FAKÜLTE BİTİREN AVUKAT OLMAZ
**Sadece Konya'da 3 hukuk fakültesi var. Hukuk fakültesinden mezun olanlar hemen avukatlık yapabiliyor mu? Bu artışın mesleğe bir dezavantajı var mı?
-Her fakülte bitiren avukat olamaz. Bu mesleğin bir sınavı olmalı. Kolay bir meslek icra etmiyoruz. İnsanların özgürlükleri, mal varlıkları ile ilgili konularda hizmet veriyoruz. Bu hizmetin kaliteli ve verimli olması için avukatlar iyi bir sınavdan geçmeli. Bu haksız rekabete de neden oluyor. Haksız rekabet demek ilkesizliktir, vatandaşın, yargının ve avukatlık mesleğinin zarar görmesidir. Konya'da Selçuk Üniversitesi, Mevlana Üniversitesi ve KTO Karatay Üniversitesi'nde hukuk fakültesi var. Karatay Üniversitesi bu yıl, Mevlana 3 yıl sonra, Selçuk da her yıl mezun veriyor. Necmettin Erbakan Üniversitesi'nin de hukuk fakültesi açacağının duyumlarını aldık. Nicelik artarken nitelik düşüyor. Arz talep dengesinde ciddi bir bozukluk var. Adalet Bakanlığı'nın organize ettiği bir geziyle İsveç'in Stockholm Barosu'nu ziyaret ettik. Orada sistem oturmuş. Nüfus ve davaya göre avukat sayısını sınırlamışlar. Avukat olmak isteyen sıraya yazılıyor. Avukatlık mesleğini bırakanlar veya emekli olanların yerine sıradaki geçiyor. Meslek etik kurallar ve meslek içi donanıma önem veriyorlar. Her hafta aramıza yeni arkadaşlar katılıyor.

**Avukat olmadan yargılama olmaz. Avukatlık mesleği toplumda ve yargıda hak ettiği ilgiyi görüyor? Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
-Toplumda ve özellikle de yargı kademesinde avukatlık mesleği yeterince değer görmüyor. Kişilerin hak ve özgürlüklerini doğrudan ilgilendiren işlerle uğraşıyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin her aşamasında biz varız. Her ülkede rejimi ne olursa olsun yargılama faaliyeti yapılır. Yargılamayı farklı kılan savunmadır. Savunmanın olmadığı bir yerde sizin verdiğiniz karar adil olmaz. Demokratik ülkeler savunmaya büyük önem verir. Danıştay, devlet ve vatandaşların ihtilafını çözmek için kuruldu. Danıştay'a asker kademesinden, hakim ve savcılardan, bakanlıklardan, daire başkanlıklarından üyeler atanıyor. Ama serbest avukat yok. Öyle olduğu için de idare baskın çıkıyor. Vatandaş yeterince temsil edilmiyor. Çağdaş ülkelerin güçlü bir adalet mekanizması var. Siz hayatınız boyunca çek ve bono görmemiş birine nasıl ticari bir davayı ya da vatandaşı tanımayan birine nasıl davayı teslim edersiniz.

HAKİM VE SAVCILAR VATANDAŞI AZARLIYOR

**Hakimlerin ve savcılar, vatandaşa karşı sert bir tutum takınıyor. Hakim ve savcılar neden vatandaşa böyle davranıyor?
-Türk yargı sisteminde ekseriyetle vatandaşlarımız hakimler ve savcılar tarafından sürekli azarlanırlar. Hakim ve savcılar vatandaşlarımızın duygu yoğunluğunu bilmiyor. Adalet Bakanlığı son yıllarda hakimlikten avukatlığa geçişlerin önünü açtı. Bende hakimlikten avukatlığa geçtim. Hakim iken çok şeyi yanlış yaptığımı anladım. Avukatlığa başladığımda bakış açım değişti. Bir dava dosyasını sadece dosya olarak görmemek lazım. Her dosya bir hayattır. Dosyanın bir yaşam ifade ettiğini görmek lazım. İdari ve yargı kademesinde avukatlığa önem vermiyor. İdari kademeden bir belge bile alamıyoruz. İdari kademede şeffaf bir yönetim olmadığı için güçlüklerle karşılaşıyoruz. CMK'da meslektaşlarımız komik ücretler alıyor. Ücretler de hemen verilmiyor.

**Türkiye Barolar Birliği ideolojik davrandığı için zaman zaman eleştiriliyor. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
-Bu bizim iç meselemiz. Türkiye Barolar Birliği'nde demokratik, katılımcı ve adil bir seçim yapılmıyor. Öteden beri birlik, mesleki sorunların çözümlerinden ziyade ideolojik reflekslerle hareket ediyor. Avukat mesleğinin gelişimine katkı sağlamıyor. Elbette barolar birliği eleştiri de bulunacak. Ama oraya sarf ettiğiniz efor kadar mesleki sorunlara da efor sarf etmelisiniz. Partiler üstü ve dönemler üstü konuşuyorum. Eleştiri yaparken iletişim yollarını kapatmamalıyız. Polemiğe girmemek lazım. Kurumsal kimliğimize yaraşır eleştiriler yapmalıyız.

TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ'NE BAĞLI

**Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ayda 1-2 defa Türkiye'yi mahkum ediyor. Türkiye AİHM'e ciddi tazminat ödüyor. AİHM kararlarıyla ilgili neler söylemek istersiniz?
-AİHM kararlarını incelemek lazım. Mutlaka AİHM siyasi ve kabul etmediğimiz kararlar da veriyordur. Ama Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ne üye olduğunu unutmamamız lazım. AİHM yabancı bir mahkeme değil. AİHM 47 ülkenin mahkemesi. Bizim de mahkemiz. Türkiye 12 Eylül 2010 referandumuyla önemli adımlar attı. Anayasa mahkemesine bireysel başvurunun önü açıldı. Bu da önemliydi. AİHM'e gitmeden önce vatandaş anayasa mahkemesine gidiyor. Böylece tazminatların önüne geçilmiş oldu. İşkence yasağı, özel hayat ve benzeri konularda verilen kararlar kamuoyunda sürekli tartışılıyor. Bunlar normal. Anayasa Mahkemesi ve AİHM'e intikal eden konular genelde siyasi. Dolayısıyla bu da tartışmaya açık. Unutulmamalıdır ki Türkiye 1953 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf bir ülke. 1987 tarihinden itibaren Avrupa'nın yargı yetkisini tanıyoruz. Evrensel değerlerden ve Avrupa normlarında vazgeçmek mümkün değil.

İDAMI TARTIŞMAK ABESLE İŞTİGAL

**Geçtiğimiz günlerde 'idam cezası geri gelsin' şeklinde açıklamalar yapıldı. İdam tartışması zaman zaman ülke gündemini meşgul ediyor. Sizce idam cezasının geri gelmesi mümkün mü? Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Türkiye'de idamın tartışılması kadar abes başka bir konu yok. Siz hem 13 nolu protokolü kabul edeceksiniz yani, 'Avrupa'da olduğu gibi ülkemde de idamın olmasını uygun bulmuyorum, Avrupa'nın bu normunu kabul ediyorum' diyeceksiniz hem de idam gelsin diyeceksiniz. Türkiye egemen bir güç. Bu gücünü kullanarak Avrupa Konseyi'nden çıkabilir. Çıktığında kimse Türkiye hakkında bir karar alamaz. Ama hem oraya taraf olacaksınız hem de oradaki kararlara uygun davranmayacaksınız. Bu kabul edilmez. Özel Görevli Mahkemeler de kaldırıldı. Terörle mücadele kapsamındaki mahkemeler kapatıldı. Şu an Adana ve Ankara'daki davalar Konya'ya geldi ve garabet son buldu. Doğru bir adım. Mesela Konyalı bir hemşehrimiz bir davadan dolayı Adana'da yargılanıyor, Osmaniye cezaevinde de tutuluyordu. Avukatı da Konya'dan gidiyordu. Böyle çelişkiler çok fazlaydı. Mağduriyet oluşuyordu.

GECİKEN ADALET ADALET DEĞİLDİR

**Yargının hızlandırılması ve iş yükünün azaltılması için bir dizi düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeler yargıdaki iş yükünü hafifletti mi?
-İş yükü azalmadı. İsteğiniz düzenlemeyi yapın, mevzuatı çıkarın zihniyet değişmediği sürece bir ilerleme kaydedemeyiz. Yargıdaki durumla ilgili endişe duyuruyorum. Kaygılıyım. Dava dosyası bir hayattır. Mutlaka iyi hakimlerimiz, adaleti içselleştiren hakimlerimiz var. Dosyaları iş olarak görüyorlar. Avrupa ve Türk yargıçlarının arasında büyük farklar var. Avrupalı hakkın dağılımı gözüyle bakıyor. Bizimkiler davaları ertelemek için bahane arıyor. Çözmek için çalışmıyor. Hukuki ufkunu açacak bir çalışmanın da içerisine girmiyorlar. Alanya'daki bir davamdan örnek vereyim. Davanın 4. avukatıydım. Mahkeme, 10 yıl sonra görevsizlik kararı verdi. Bu karar için 10 yıl bekledi. İlk ay ve yılda da bu karar verilebilirdi. Hakim, sabah 9'da davaya girdi, 5 dakikada bu kararı verdi. Hakimler davadan kaçıyor. Bakış açısı böyle. Akademide iyi eğitim aldılar ama bu zihniyet böyle. Biz ataerkil, askeri ve yanaşık düzen eğitimini benimsemiş bir toplumuz. Devletçi bir yapımız var. Bireyci ve liberal değil, devletçi düşünüyoruz. Hukuku dar kalıplara yerleştiriyoruz. Bir hakim AİHM kararları yerine bireyin yerine rejimi ve devleti düşünerek karar veriyor. Geciken adalet, adalet değildir.

ADALET HERKESE LAZIM

Yeni anayasa için Meclis'te grubu bulunan 4 siyasi parti bir komisyon kurdu ve çalışmalara başladı. Ancak çalışmalarda bir sonuç alınamadı. Yeni anayasa rafa kaldırıldı. Yeni anayasayla ilgili neler söylemek istersiniz?
Maalesef totaliter olan 1982 anayasasıyla yola devam ediyoruz. Bu ülkenin gerçekten ama gerçekten evrensel değerlerle barışık, özgürlükçü ve katılımcı bir anayasaya ihtiyacı var. Türkiye'de ekonomi, inşaat, sanayi ve ticaret önemlidir. Ama toplumu bir arada tutan adalettir. Adalet herkese lazım. Yeri geliyor hakim de başbakan da işçi de adalete ihtiyaç duyuyor. Gelişmiş ülkeler ilk olarak adalet sistemlerini güçlendiriyor. Adalet sisteminizi güçlendirmeden ulaşımda yaptığınız iyileştirmelerin, kazandığınız paranın, katettiğiniz mesafelerin bir anlamı yok. Toplumu hukuk bir arada tutar. Büyük bir fırsat kaçırıldı. 2010 referandumu önemliydi. Yeni bir anayasayla Türkiye bugün daha farklı noktada olurdu. Rafa kaldırıldı. İnşallah Türkiye sivil ve katılımcı bir anayasaya kavuşur.

FEVZİ KAYACAN KİMDİR?
1967 yılında Kulu'nun Zincirlikuyu kasabasında dünyaya gelen Fevzi Kayacan, hayatını şöyle anlattı: “Babam işçi emeklisi, annem ev hanımıdır. Toplam beş kardeşiz. Babamın yurt dışı işçisi olması nedeniyle ilkokul 1. sınıfı Almanya’da okuduktan sonra ilk ve ortaokulu kasabada tamamladım. Kasabada lise olmadığından ağabeyimin Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazanması nedeniyle liseyi Adana Erkek Lisesi’nde bitirdim. 1989 Selçuk Hukuk Fakültesi'nden mezun oldum. Bir müddet idari yargıda hâkim olarak çalıştıktan sonra istifa ederek, 1995 yılının sonundan itibaren serbest avukat olarak çalışıyorum. Kamu hukuku alanında yüksek lisansımı tamamladım. Konya Barosu’nda değişik tarihlerde yönetim kurulu üyeliği, başkan yardımcılığı, Konya delegeliği görevlerinden sonra halen Baro Başkanı olarak görev yapmaktayım. Evli ve üç çocuk babasıyım.”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.