Yamyam

Bir zanla başladı ve önü alınamayan büyük bir günah oldu; bakarak her şeyi gördüğümüzü zannetmemiz…

Optik teknolojisinin çok ileri seviyelere gelmesi, görme kusurlarımızı gideren merceklerin estetik hale gelmesi, çok uzaklardaki bir nesnenin teknolojik lensler vasıtasıyla yanı başımızdaymış gibi görünmesi; bizlere aşırı derecede güven verdi. Bu güven duygusu ile gördüklerimize şartsız şekilde inanırken bu inancımızı dile getirip başkalarının da inanmasını isteyerek batıl inancımızı yaymaya çalıştık.

Piyasadaki her türlü görüş açısını sağlayan aynaların çeşitliliği artmasına rağmen… Birçok kapalı mekânın dış cephesi aynalı camlarla döşeli iken… Hatta cep telefonlarımızı ön kameraları vasıtasıyla ayna niyetine kullanırken kendimizi görememek nasıl bir körlüktür.

“İnsanlara; kendini göstermeye çalışmaktan kendime bakmaya zaman bulamıyorum” dedi, çarşı helasındaki cefakâr ayna.

Gözlerimize şartsız inanarak ve dilimizi bu inanç doğrultusunda kullanarak bilerek ya da bilmeyerek kendi afetimizi hazırlıyoruz.

Almanya ve İtalya menşeli ceza kanunlarınız sadece maddi suçlar üzerine maddelerini sıralarken kanunların yetersiz kaldığı noktalarda ise insanlarımız kendilerine zarar veriyorlar. Öngörülemeyen suçlar ve sadece maddi kötülükleri konu alan maddeci kanunlar ile sorunlar daha da büyüyor.

Toplumumuzun hemen hemen her kesimine hâkim olan gıybet ve dedikodu gibi kanunlarda suç olmayan kötü hasletlerin cezası yok. Tıpkı; vakti öldürmenin ve de insanlığımızı öldürmenin bir cezasının olmadığı gibi. Bundan dolayı Afrika yerlilerine attığımız yamyamlık iftirasının; modern insanlarda daha yaygın olduğunu görüyoruz.

“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” dedi, Âlemlerin Rabbi, Hucurat Suresinde.

İlmihâl bilgilerimiz arasında büyük günahlar arasında bulunmasa da bu tür günahlar; herkes tarafından kolay işlenebilen ve küçük görünen büyük günahlardır: Gıybet ve dedikodu.

Dilin afeti ile birikip büyük bir günah yığını oluşturan küçük görünen devler, bizi nasıl da tehlikeye atıyor.

Bir de şöyle düşünün: “Tehlike göze alındığında optikçiler ne hisseder”.

“Küçük gördüğün şeyler aslında büyük olabilir” dedi, optikçi ve şöyle devam etti: “Gözüne doğru mercek taktığına emin ol”.

“Dedikodu, iftira, kem söz, çirkin yakıştırmalar herhangi bir engele takılmadan sürdürebiliyor; serbest dolaşımını aramızda. Çirkinlikten beslenip güzelleşmeyi bekliyoruz” dedi, Gökhan ÖZCAN abimiz.

Aynalar…

Herkese kendini göstermeye çalışırken; insan kendi kendine nasıl da kör oluyor!

Her gördüğüne inanan insanlar da var. İnandığını bir türlü göremeyen insanlar da var.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şadan Sezgin Arşivi

Konya Gelini

11 Temmuz 2024 Perşembe 06:06

Kâbe’deki Bloknot

07 Şubat 2023 Salı 07:00

Büşra DURMAZ’a Mektup

24 Ekim 2022 Pazartesi 06:59

Maskelerin sahiciliği

16 Ağustos 2022 Salı 07:00

Güzelliğin tehlikesi

03 Ağustos 2022 Çarşamba 07:00

Elektronik Dövme

01 Temmuz 2022 Cuma 09:04

Türbedar

14 Temmuz 2020 Salı 09:06

Maske izi

02 Haziran 2020 Salı 07:54

Düz Giden Ters

16 Nisan 2020 Perşembe 08:28

Sorusuz kalan cevaplar

03 Nisan 2020 Cuma 09:10