Tarihin en eski şehirlerinden birinde yaşıyoruz

Tarihin en eski şehirlerinden birinde yaşıyoruz

NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muammer Ulutürk, sıra dışı bir akademisyen. Doç. Dr. Ulutürk, akademisyenliğinin yanı sıra fotoğraf sanatçısı, koleksiyoncu ve iyi bir seyyah.

Gazetemizin ramazan söyleşilerine konuk olan Muammer Ulutürk Konya’da yaşanan eski ramazanları, fotoğraf sevgisi ve Konya kültürü hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Muammer Ulutürk, “Resim öğretmenimiz Naci Bey sınıfa fotoğraf makinesini getirir fotoğraflarımızı çekerdi. Biraz da ondan etkilenerek rahmetli babamdan bir makine almasını rica etmiştim. Verdiği parayla 35 mm. analog basit bir Kodak ektralite makine ile fotoğraf çekmeye başladım” dedi.

**Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

-Tabii ki. 1969 yılında Konya’da doğdum. Baba esnaf, anne ev hanımı beş çocuklu bir ailenin en son çocuğuyum. Çocukluk yıllarım mahallemiz Meram Dere’de geçti. İlkokuldan üniversiteye kadar Konya’da okudum. 1994 yılında öğretmen olarak memuriyete başladım. Uzun süreler Milli Eğitime bağlı okullarda öğretmen ve yönetici olarak görev yaptım. Bu süre zarfında yüksek lisans ve doktoramı bitirdim. Batman Üniversitesi’nin kuruluş yıllarında gelen davet üzerine oraya gittim. Tarih bölümünde hocalık dışında Sosyal Bilimler Enstitüsünün kurucu müdürlüğünü yaptım. Son yedi yıldan beridir de Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin Konya şube başkanıyım.

FOTOĞRAF SEVGİM ÇOCUKLUK YILLARIMDA BAŞLADI

**Fotoğraf sevginiz ne zaman başladı? Fotoğraf sizin için ne ifade ediyor?

-Etrafında olup bitenlere çok ilgili bir çocuktum. 1980 yılı idi. Resim öğretmenimiz Naci Bey sınıfa fotoğraf makinesini getirir fotoğraflarımızı çekerdi. Biraz da ondan etkilenerek rahmetli babamdan bir makine almasını rica etmiştim. Verdiği parayla 35 mm. analog basit bir Kodak ektralite satın aldım. Film takıp çekimler yapıyorsunuz sonra da fotoğrafçıda tab ettiriyorsunuz. Pek de yetersizdi ama o yaşlarda bir çocuk için gayet uygundu. Sonra 1985 yılında Yashica Mf2’ye terfi ettim. Yıllarca kullandım. Fotoğraf makinesinin bir sanat vasıtası olduğunu fark etmem Konya Fotoğraf Amatörleri derneğiyle tanışmamdan sonra oldu. Bu dönemde anologlardan dijital makinelere geçiş vardı. Makine ve ekipmanlarımı yeniledim. Dünyanın pek çok ülkesine seyahatler yaptım, Türkiye’yi baştan sona gezdim. Fotoğraf makinem yanımda olmasa ne yapardım bilmiyorum. Bir bakıma hem şehirlerin ve insanların hikâyesini hem dekişiselhikâyemi ışıkla yazmış oldum. Fotoğraf dünyada modası geçmeyecek yegane şey. Yüz yıl geçse de böyle olacak. Özellikle sosyal medya denilen iletişim ağları herkes için bir gösterme ve görünme alanına dönüştü. Belgeselden habere, modadan gündelik hayata, spordan bilime kadar onsuz bir dünya düşünülemez. Benim içinse bir yaşam biçimi değil ama yazmak gibi kendimi ifade etmeme, kendimi hatırlamama yarayan bir vasıta diyebilirim. Fotoğraf bereketlidir de. Onun tarihine, sosyolojisine, felsefesine ve okumalarına dayanan bir de kitap yazdım.

İLK ORUÇLARIMIZ UZUN YAZ GÜNLERİNE RASTLAMIŞTI

**Konya’da yaşanan eski ramazanlar hakkında bir değerlendirme yapmak isterseniz neler söylersiniz?

-Nerede o eski ramazanlar diyenlerden değilim. Bu ülkenin vaktiyle yaşadığı yokluk yıllarının ramazan günlerini kim görmek ister? Şimdi de yüz yüze iletişim yoksulluğu var. Her zamanın, her dönemin kendine mahsus şartları olur. Eskiyi geri getiremeyiz. O sebeple mevcut olana ayak uyduruyoruz. Bizden öncekiler de öyle derlerdi. Sonrakiler de böyle diyecekler. Fakat biz galiba içinden geçtiğimiz yeni zamanların geleneği, örfü örselemesini şikâyet konusu yapıyoruz ki haklıyız. Bizim gibi köklü geçmişi olan ve kültürü evrensellikten ayırıp onu önceleyen bir toplum için kabullenmesi hayli zor değişimler bunlar. En güzel ramazan ayları çocuklukta geçenler bana göre. İlk oruçlarımız uzun yaz günlerine rastlamıştı. Hiç mızıkçılık yapmaz oruçlarımızı eksiksiz tutardık. Susadığımızda Meram çayına gider ayaklarımızı suya sokar veya tedbirli şekilde çayda yüzer eğlenirdik. Boğazımıza su kaçırmayacağız ya tedbir ondan. Teravih sonraları komşunun oğluyla elvan gazozu içmeye can atardım. İftar yemekleri evdeki ilk birkaç günün ardından akraba, eş dost buluşmalarıyla devam ederdi. Namdar Amca’nın iftar topu patlattığı tepeye çıkar onun barut dolduruşunu, fitili ateşleyişini merakla izlerdik. Sonra koşarak eve. Bunlar özlenmez mi? Elbette özlenir. Şimdi kendimizi ve çocuklarımızı apartmanlara, güvenlikli sitelere hapsedip nerede o eski ramazanlar dememiz pek samimi gelmiyor.

img-3768.jpg

HASANKEYF BENİ ÇOK ETKİLEDİ

**Bu zamana kadar üç kişisel sergi açtınız çekmiş olduğunuz fotoğraflarda unlatamadığınız bir anınız oldu mu?

-Evet oldu. Güneydoğu’da çalıştığım yıllarda sıkça Hasankeyf’e giderdim. Şimdi sular altında kalan Suçeken köyüne daha çok. Orada Dicle kıyısında yan yana devasa dört dut ağacı vardı. Mutlaka uğrardım. Tam fotoğraflık yerler. Havası güzel bir Şubat günüydü. Birkaç çocuk nehir kıyısında oturuyorlar. Aracımı uygun bir yere park ettim. Çocuklardan biri o sırada nehrin karşısından bu tarafa keleğinin küreklerini çekerek arkadaşlarının yanına geldi. Kelek basit bir sal. Altında bir kamyon şamreli. Üzerine çıta koyup lastiğe bağlıyorsunuz oluyor kayık gibi bir şey. Yanında iki de kürek bağlı. Beni görünce abi atla seni gezdireyim dedi. Yahu dedim kendin zor oturuyorsun zaten. Israr edip duruyor. Kıyıda oturan arkadaşlarından birine telefonumu verdim. Sen de bizim videomuzu çekersin dedim. Makine boynumda, bütün ekipmanlarım yelek ceplerinde. Keleğe binmeden önce başıma gelebilecek bir senaryo düşündüm gayri ihtiyari. Başıma da geldi. Çitaların üzerine boş bir çuvalı yaymış çocuk. Binmek için ayağımı attım. Ayağım çıtaların arasındaki boşluğa denk geldi. Sonra da dengemi kaybedip suya düştüm. Makinemi ıslanmasın diye havada tuttuğumu hatırlıyorum. Suyun dibini boyladım. Yüzmede iyiyimdir. Çıkınca çocuklar kahkaha kopardılar. Ben de onlarla birlikte. Sirkeci’de bir tamirci yardımcı oldu. Alet edevat hayata geri döndü.

TARİHİN EN ESKİ ŞEHİRLERİNDEN BİRİNDE YAŞIYORUZ.

**Konya hakkında neler söylemek istersiniz?

-Yanı başımızda Neolitik çağın merkezlerinden Çatalhöyük, Boncuklu Höyük var. Tarihin en eski şehirlerinden birinde yaşıyoruz. Türkiye Selçuklu Devletinin özü burası. Müthiş bir zenginlik. Ancak Konya hakkında araştırmalar yapmaya çabalayan biri olarak pekiyi şeyler söyleyemem. İstilalar ve büyük savaşlar görmemesine rağmen çok fazla tahribe uğramış bir şehir. Avrupa’nın pek çok şehrinde olduğu gibi oldcity diye ifade edilen ne bir korunmuş mahallemiz ne de sokağımız var. Sur bakiyelerimiz toprağın altında. Taşlarını orada burada kullanmışlar. Bir şehir istila edilse, yağmalansa böyle olmaz. İbrahim Hakkı Konyalı rahmetliye kulak verin neler neler söyler. Çatalhöyük ile övünür dururuz ama gidin bakın yağmurda yaşta dizimize kadar çamura batıyoruz. Kilistra için çağrılar yapıyoruz sonuç alamıyoruz. Neyse ki güzel işler de oluyor. Şehir merkezinde son 30 yılda haylice tarihi eser sağlıklılaştırması yapıldı. Bizler kültür-sanat insanlarıyız. Şehre sanat ve kültürel anlamda iyilik yapmak isteyenlere, yönetenlere kapımız açık daima. Yeter ki ulaşılamaz olmasınlar. Konya on yıllardır kültürel faaliyetlerin rekor seviyede yapıldığı bir şehir. Halkımızın bunu değerlendirmesi lazım.

GENÇLİK İLERLEYEN YAŞLARDA FARKINDA VARDIĞIMIZ BİR ZENGİNLİĞİMİZ

**Gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

-Gençlik ilerleyen yaşlarda farkında vardığımız bir zenginliğimiz. Ah vah etmemek için nadasa bırakamazsınız. Her genç kabiliyeti ne ise keşfedip ona yönelmeli. Büyükler de bu konuda yardımcı olmalılar. Herkes okuyacak, üniversite bitirecek diye bir şey yok. Yani ferdi farklılıklar çok önemli. Bu bilinirse kalifiye insan gücüne ulaşırsınız. Bu, işini seven insan tipidir. Sonraki adım başladıktan sonra bırakmamak. Başarmanın sırrı bırakmamaktır. Bırakırsan zaten kaybetmişsindir. Güzel sanatlar ve sporla ilgili olmaksa ruhumuzu besler. Konya bu bakımdan özel bir yere sahip. Geleneksel ya da modern sanatlara, spora yönelecek gençler için çokça imkânlar var. Ama önce istemek lazım.

**Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Söyleşi için size ve gazetenize teşekkür ediyorum.

RÖPORTAJ – SAİT ÇELİK

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.