Normal doğum teşvik edilmeli! İşte sezaryenin riskleri
Toplumda sezaryen ve normal doğum arasında süregelen tartışma, kadınların doğum tercihleri üzerinde sosyo-kültürel baskılar yaratıyor. Kadın hakları savunucuları, doğum şeklinin kadının bireysel tercihi olması gerektiğini savunurken, bir kesim de normal doğumun sağlık açısından doğru olduğuna ve aile yapısını doğrudan etkilediğine dikkat çekiyor. Aile Danışmanı Sosyolog Filiz Akman, normal ve sezaryen doğum tartışmalarını sosyolojik açıdan gazetemize özel değerlendirdi. Filiz Akman, bu tartışmaların önüne geçmek için anne ve baba adaylarının bilinçlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
REKABET ALANI OLUŞTURULDU
Öte yandan sosyal medya platformlarında anneler arasında başlayan doğum hikayeleri paylaşımı akımları, bu konudaki farkındalığı artırsa da, zaman zaman kutuplaşmalara yol açabiliyor. Normal doğum yapan annelerin ‘daha cesur’ olarak etiketlenmesi ya da sezaryen yapanların ‘kolaya kaçtığı’ yönündeki yorumlar, doğum sürecini kişisel bir tercihten çıkarıp resmen bir rekabet alanına dönüştürdü.
İSTİSNAİ DURUMLAR OLABİLİR
Sosyolog Akman, toplumda evlilik yaşının giderek arttığını belirterek, “Annelik duygusunda yanlış yapılan şeyler bilinçsizlikten kaynaklanmaktadır. Anne adaylarına yanlış bilgilerden dolayı sezaryenin daha kolay, sezaryenle doğum yaparak daha sağlıklı olacaklarını hatta yapılan bazı araştırmalarda, istatistiki bilgilerde sezaryenle olan çocukların daha zeki olacakları yönünden farklı görüşler olduğu ifade ediliyor. Fakat normal bir doğum hem çocuk açısından hem de annenin gelecekteki sağlığı açısından muhteşem bir duygudur. Annenin çocuğuyla doğar doğmaz kuracağı tensel temas, süt gelmesindeki durumlara bakıldığında normal doğum önerilmeli ama istisnai durumlar hariç tutulmalı” diye konuştu.
SEZARYENDE MAKSİMUM 3 DOĞUM YAPILIYOR!
Normal doğumda bir sınır olmamasına rağmen sezaryenle doğumda maksimum 3 doğum yapılabildiğini belirten Akman, “Bunların ciddi manada riskleri de var. Uzman bir doktor, kadın doğumcu son anda çocuğun hayatı ya da annenin hayatı tehlikeye gireceği için sezaryenle ilgili karar verdiği zaman bu istisnai bir durumdur. Fakat anneliğin ilk anından itibaren eğer anneler bilinçlendirilirse, eğer, anne adaylarına yönelik normal doğum teşviki çalışmalar yapılırsa kadınlarımız normal doğum yapabilir” ifadelerine yer verdi.
EKONOMİK ŞARTLAR YETERİ KADAR SIKINTI OLUŞTURUYOR
Normal ve sezaryen doğum tartışmalarının spekülasyonlara sebep olduğuna vurgu yapan Filiz Akman, devletin bu konuda adım atmasıyla, kadın hakları savunucularının ‘bedenimize karışmayın’ söylemleri olacak şekilde konunun ileriye taşındığını ve bir sorun haline geldiğini söyledi. Akman, doğum tartışmalarına sosyolojik açıdan bakıldığı zaman, Türkiye’deki nüfus oranın gittikçe azaldığına dikkat çekerek, ayrıca şunları kaydetti: “Özellikle son dönemlerde savaşların etkisiyle ülkemize alınan göçler, ciddi manada bize göre çoğalma ve üreme kısımlarında artış sağladıkları için belirli bir zaman sonra azınlıkta kalacağız. Bir de ülkemizde zaten gelecek kaygısı ve ekonomik şartlardan dolayı çok fazla korku ve endişelerimiz var. Bunun yanına sezaryenle doğumun, anneyle oluşturabileceği bir sürü komplikasyonlar oluşması, çocuğun kendisinin sağlıklı olmamasından dolayı da ciddi sıkıntılar yaşanmasına neden olacaktır.”
BİLİNÇLİ ANNE-BABA EĞİTİMLERİ VERİLMELİ
Akman, normal doğumun Türkiye’de bilinçlendirerek anlatılması gerektiğinin altını çizdi. Aile Danışmanı Sosyolog Filiz Akman, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bu konuda kaliteli ve kafiyeli bireyler yetiştirilmeli. Doktorların ekonomik şartları düzeltilmeli. Normal doğum yapanlar maddi ve manevi bir şekilde ödüllendirilmeli. Normal doğumda bir kadın 15 saat ağrı çekilebiliyor. Bu süreçte annenin takibinin yapılması meşakkatli bir durum. Bu konuda yardımcı hemşirelerin, ebelerin bilinçli olması normal doğumun teşviki adına çok büyük bir etken. Yapılan araştırmalarda bazı ülkelerde özellikle normal doğum desteklenmekte, mümkünse anne adayının evde takip yapılarak süreç kontrol altına alınmakta. Bazı ülkelerde sezaryenle doğum oranı yüzde 20. Bizim ülkemizde bu oran yüzde 60 civarında. Toplum olarak hem evlilik öncesinde hem evlilik aşamasında hem de bilinçli anne-baba olma noktasında eğitimlerin artırılmasının ve bu konuda hastanelerde takibinin yapılmasının ebeveynlere ciddi manada katkı sağlayacağını düşünüyorum.”
Kaynak:HAMİDE YILDIRIM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.