Konya farklı bir ülke gibi

Konya farklı bir ülke gibi

Rusça, dünyadaki en zor diller arasında yer almasına rağmen Selçuk Üniversitesi’nden mezun olan öğrenciler Rusça’yı ana dili gibi konuşuyor. Bunda akademisyenlerin özverili çalışması etkili oluyor

RÖPORTAJ: MEHMET AKİF SÜTÇÜ

1994 yılından beri Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışan Kazakistanlı Jannet Meyermanova, artık ülkesine dönmeyi düşünmediğini ve Konya’dan kopamadığını söyledi. Konya’yı sakin ve ulaşımı kolay bir şehir olarak nitelendiren Meyermanova, “Kendimi Konyalı gibi hissediyorum. Türkiye’ye değil ben Konya’ya alıştım. Hayatımı burada tamamlamak istiyorum. Ailem Kazakistan’da yaşıyor olsa da dönmeyi düşünmüyorum. Burada mutluyum ve hiçbir şekilde yabancılık çekmiyorum” diye konuştu.

ALFABEDE ZORLANIYORLAR

Türk öğrencilerin Rusça’yı öğrenme konusunda zorlandığını kaydeden Meyermanova, “Rusça; Japonca ve Çince’den sonra en zor dil olarak biliniyor. Bundan dolayı öğrenciler özellikle alfabede zorluk çekiyor. Çünkü Rusça’da Kiril Alfabesi kullanılıyor. Latin Alfabesi’ne alışmış olan öğrenciler, hemen hemen 1 yılını alfabeyi öğrenmeye ayırıyor” diye konuştu.

RUSÇA ÖĞRENMEK ÇOK ZOR

Rusça’nın hızla gelişen bir dil olduğunu ifade eden Meyermanova, Rusça’yı öğrendikten sonra Orta Asya ve Kafkaslar’daki vatandaşlarla anlaşabileceklerini söyledi. Dil öğreniminde pratiğin büyük bir avantaj sağladığını belirten Meyermanova, “Rusça öğrenmek oldukça zordur. Türkiye’nin sahil illerindeki yaşlı teyzeler bile Rusça konuşabilmektedir. Burada önemli olan pratik yapmaktadır” dedi.

TÜRKİYE ARTIK TERCİH EDİLMİYOR

Orta Asya ülkeleri ve Rusya’da yaşayan vatandaşların tatil yapmak istediklerinde genelde Türkiye’yi tercih ettiğini işaret eden Meyermanova, son yıllarda ise Tayland ve Histan’ı tercih etmeye başladıklarını söyledi. Bunun nedenini ise Orta Asya ülkelerindeki ekonominin gelişmesinden kaynaklandığını ve insanların artık farklı ülkeleri görmek istediğini söyledi.

**Okurlarımıza sizi daha yakından tanıtmak istiyoruz. Kendinizden bahseder misiniz?

-Ben Kazakistan, Almatı doğumluyum. Türkiye’ye ilk başta öğrenci olarak gelmiştim. Ondan sonra Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün kurulduğunu öğrendim. Almatı’da Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduğum için Selçuk Üniversitesi’ne başvuru yaptım ve kabul edildim. 1994 yılından beri öğretim üyesi olarak çalışmaya devam etmekteyim.

İSTİHDAM SORUNU YAŞAMIYORLAR

**Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden yola çıkarak Rusça’nın Türkiye’deki yeri nedir?

-Rusya ve Türkiye yıllardır ticari, siyasi ve turizm açısından sürekli ilişki halindeler. Bunun için Rusça’nın Türkiye’deki önemi çok büyüktür. Biz fakültede sadece Rusça’yı öğretmiyoruz. Rusya’nın edebiyatını da öğrencilere öğretiyoruz. Dil öğrenmek sadece o dilde bir insanla anlaşabilmek değildir. Onun kültürünü ve tarihini bilmek de önemlidir. Mezun olan öğrencilerimiz sadece öğretmen olarak değil her alanda iş bulabilmektedirler. Sanayi ve turizm sektörü özellikle ilk sıralarda yer almaktadır. Özellikle iki ülke arasındaki ilişkilerin son yıllarda güçlenmesi Rusça’nın önemini artıyor. Mezun olan öğrencilerimizin birçoğu Rusya’da çalışıyor ya da turizm okullarında ve kurslarda öğretmenlik yapıyorlar. Bakanlıklarda çalışıyorlar. Ticaretin gelişmiş olduğu illerde öğrencilerimiz dış pazarlama uzmanı olarak çalışmaktalar.

ÖNÜ AÇIK BİR BÖLÜM

**Rusça’nın birçok iş sektöründe hakim bir dil olduğunu belirttiniz. Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olan öğrencilerin gelecek kaygısı gütmediğini söyleyebilir miyiz?

-Elbette gütmemektedirler. Buna şöyle bir örnek vermek istiyorum. Eski Sovyet Birliği’nde 15 ülkede Rusça konuşulmaktaydı. Sovyetler Birliği sağıldıktan sonra her ülke kendi etnik dilini resmi dil olarak ilan etmiş olsa da Rusça oralarda geçerli bir dil olarak devam etmektedir. Orta Asya ve Kafkaslar’da hep Rusça konuşulduğu için büyük önem taşımaktadır. Onun için Rusça öğrenmek bu ülkelerde de iş fırsatları sunmaktadır. Bizim bölümüz kurulduğu zaman sadece 3 üniversitede vardı. Şimdi 20 üniversitede bu bölüm açıldı. Her sene de üniversiteler bu bölümü açmaktadır. Bizim bölüm açıldığında kitaplarımızı bile kendimiz getirdik. Sıfırdan bir bölüm kuruldu. Antalya ve İstanbul’da kurulmuş olsaydı en azından iletişim kurma imkanı daha fazlaydı ama Konya’da bunu gösterdik. İnternet ve Rusça yayın kitaplar yoktu. Kaliteli bir eğitim ile bütün negatif olguları pozitife çevirerek öğrencilerimizi tam donanımlı yetiştirdik.

**Öğrenciler Rusça’yı öğrenmekte zorluk çekiyor mu?

-Kontenjanımız 30’dan 40’a yükseldi. Rusça zor bir dil olduğu için zorluk oranı oldukça yüksek. Japonca ve Çince’den sonra en zor dil olarak biliniyor. Bundan dolayı yılda yaklaşık 15 civarında öğrenciyi mezun oluyor. Rusça dediğim gibi öğrenmesi çok zor bir dil ama öğrenci istediği takdirde bunun hakkından gelebiliyor. Öğrencilerin imkanı oldukça fazla. İnternet ve kitaplar oldukça çoğaldı. Bunu avantaja çeviriyorlar. Geçmiş yıllarda hazırlık yoktu. Şimdi hazırlık açıldı ve Rusça’nın altyapısını hazırlıkta öğreniyorlar. Bu da hem öğrenci hem de bizim için kolaylık sağlıyor.

**Öğrencilerin Rusça’yı öğrenme aşamasında en çok zorlandıkları konu nedir?

-Bölüme başlayanlara ilk olarak alfabeyi geliştirmesini sağlıyoruz. Öğrencilerin yarısından fazlası alfabeyi görünce korkuyor. Çünkü Rusça Kiril Alfesi’nden oluşuyor. Ama öğrenciler zamanla buna alışıyorlar. Gramer açısından da Rusça zor. Tamamen anlayabilmek için çok çalışmak gerekiyor. Türk öğrencilerin gelenek haline getirdikleri sınavdan sınava çalışma sistemi bu bölümde de devam ediyor. Rusça’yı öğrenebilmek için ders dışında 1-2 saat çalışması gerekiyor. Sınavdan bir gün önce çalıştıkları için öğrenciler başarısız oluyor. Geçmiş yıllarda Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne lisedeki dil bölümünden mezun olan öğrenciler geliyordu. Şimdi lisedeki bütün bölümden öğrenciler kazanıyor. Öğrencilerde temel eğitim olmadığı için çok zorlanıyorlar. Çünkü İngilizce ve Rusça’nın gramer yapıları birbirine benziyor. O yüzden İngilizce üzerinden anlatabiliyorduk ama şimdi böyle bir şey kalmadı. 1 dil öğrendikten sonra ikinci bir dili öğrenmek çok daha kolay oluyor.

KAZAKİSTAN’DAKİ EĞİTİM SİSTEMİ DAHA GELİŞMİŞ

**Size göre Kazakistan’daki eğitim sistemi ile Türkiye’dekini karşılaştırdığınızda nasıl bir sonuca ulaşırsınız?

-Kazakistan’daki eğitim sistemi oldukça güçlü. Eğitim sisteminin temelini Sovyetler Birliği oluşturduğu için öğrenciler daha disiplinli yaklaşıyorlar. Kazakistan’da derslerde neler öğretileceğine okulun bölümü karar veriyor. Ama burada YÖK belirliyor. Hangi bölümde hangi konuların işleneceği müfredata göre belirleniyor. Aynı zamanda sınavda sorulacak sorular sadece hocaya bağlı değil. Bölüm kurulu da belirliyor. Not sisteminde de farklar var. Burada Rus Dili ve Edebiyatı 20 üniversite var. Her üniversitenin her bölümünün müfredatı farklı. Öğrenciler yatay geçiş yaptığında hiç görmediği dersleri almak zorunda kalıyor. Kazakistan’da ise biraz daha farklı. Öğrenciler yatay geçiş yaptıklarında kapasitesini zorlayacakları dersleri almıyorlar. Bundan dolayı Kazakistan’ın oturmuş bir eğitim sistemi var.

KAZAKİSTAN EKONOMİDE ÖNE GEÇTİ

**Bir Kazak olarak Konya’da hayatınızı devam ettiriyorsunuz. Yaşam standartları açısından da Kazakistanı ve Türkiye’yi kıyaslarsak hangi ülke daha gelişmiş durumda?

-20 yıl önce Türkiye’ye geldiğimizde çok başkaydı ama şuandaki durumları kıyaslarsak Kazakistan büyük bir gelişme kaydetti. Ekonomi olarak oldukça güçlendi. Türkiye’ye ilk geldiğimiz yıllarda Türkler, Kazakistan da, “Ayda 50 dolara mı çalışıyorsunuz?” diyorlardı. Bu para Türkiye için hiçbir şey ifade etmiyordu. Şimdi ise durum tam tersine döndü. Yaşam standartları ve ekonomik refah açısından Kazakistan öne geçti. Ben böyle deyince neden Türkiye’de yaşamaya devam ediyorsun diyorlar ama artık düzenimi burada kurdum. Kazakistan’da sıfırdan bir hayat kurmak zorundayım ve bu da benim için oldukça zor. Ailem Kazakistan’da yaşadığı için dönmeyi düşündüm ama yeniden düzen kurmak istemiyorum. Bunun için hayırlısı diyerek devam ediyorum. Kazakistan ile Türkiye’nin yüzyıllara dayanan bir ortak tarihi var. Dili ve yaşayış şekilleri çok benzerlik gösteriyor. Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde de Türk hocalar çalışıyor. Artık Türkiye’den Kazakistan’a çalışmak için gidiyorlar. Özellikle inşaat sektörü Kazakistan’da hızla büyüyor. Bu da Türkiye’nin dikkatini çekiyor.

**Peki sizin için Konya ne ifade ediyor? Konya’nın diğer şehirlerden ne gibi farkları var?

-Ben Konya’yı her açıdan seviyorum. Sakin bir şehir ve ulaşımı kolay. Türkiye’nin ortasında olduğu için Türkiye’nin birçok büyükşehirine de yakın. Konya’nın insanlarını da sıcak kanlı. Türkiye’de akademisyen olarak başka bir şehire gitme imkanım vardı ama ben Konya’yı terk edemedim. Kalabalık şehirleri de sevmiyorum. Kazakistan’daki doğduğum şehirde de deniz yoktu. Bundan dolayı Konya bana yakın geliyor. Konya dini açıdan Türkiye içerisinde farklı bir ülke gibi Konya’yı bu yönüyle Kazakistan’daki Çimkent kentine benzetiyorum. Orada da Ahmet Yesevi’nin türbesi var. Manevi açıdan kuvvetli bir şehir olduğunu düşünüyorum.

Jannet Meyermanova kimdir?

Kazakistan, Almatı’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Almatı’da tamamladı. 1992 yılında El-Farabi Kazakistan Devlet Üniversitesinin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1994 yılından beri S.Ü. Edebiyat Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünde Öğretim görevlisi olarak çalışan Meyermanova, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsünün Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalında yüksek lisansını tamamladı. Halen aynı Enstitü bünyesinde Türk Dili Anabilim Dalında doktora eğitimini de devam etmektedir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.