"Kalkınma Yaygın Olmalı..."

"Kalkınma Yaygın Olmalı..."

Saadet Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı Av. Mahmut Sami Büyükyılmaz, Merhaba Gazetesi Siyasetin Nabzı sayfasında bunları yazdı.

Saadet Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı Av. Mahmut Sami Büyükyılmaz'ın yazısı şu şekilde:

"Kalkınma Yaygın Olmalı..."

İletişim çağındayız. Hiç bir şey gizli saklı değil. Dünyanın diğer ucundaki bir insan hangi şartlarda yaşıyor, anında hepimizin haberi oluyor. Son 30 – 40 yılda teknolojide yaşanan gelişmeler haliyle bütün bir yaşamı etkiliyor. 

Bütün insanlar rahatı konforu istiyor. Kolay para kazanmak, iyi giyinmek, gezmek, lüks konaklarda oturmak, lezzetli yemeklerden tatmak, sağlıklı yaşamak istiyor. Herkes tvreklamlarındaki, dizilerdeki gibi bir yaşam hayal ediyor. Bu mümkün mü? Tam öyle olmasa da ona yakın bir hayatı yakalamamız mümkün. Neden olmasın ki?

Milli Görüş olarak bundan 40-50 yıl önce attığımız adımlar, o günden bu tarafa aynı azim ve kararlılıkla devam ettirilmiş olsaydı, bugün hepimiz böyle bir hayatı veya ona yakın bir hayatı yaşıyor olacaktık. Buna tüm samimiyetimle inanıyorum. Geçmişte 1974 ve 1977 yıllarında iktidar ortağı iken ülkenin her bir tarafına, her ilçesine bir fabrika kurmak için Rahmetli Erbakan Hocamız Ağır Sanayi Hamlesini başlatmış, bunun bir kısmını kurmak ve hayata geçirmek için büyük uğraşlar vermiş, bir kısmını hayata geçirebilmiş bir kısmı da yarım kalmış, sonraki iktidarlar tarafından önemsememiş kimi yıkılmış, kimine de hiç başlanmamış.

51 yıldır bizler geçmişten günümüze bütün Milli Görüş partileri, bugün Saadet Partisi olarak yatırımların bütün bir ülke sathına yayılması, en ücra köşelerde bile insanımızın bir şeyler üretmesi, hem ülke kalkınmasına faydasının olması hem de kendi rahatı-konforu açısından bir gelirinin olması, yukarıda belirttiğimiz standartlarda yaşaması açısından bir düzen kurmak için mücadele ettik. Hâlâ da ediyoruz.

Biz istiyoruz ki insanımızın doğduğu topraklara yakın, bugünkü modern dünyaya uygun bir şekilde çalışabileceği bir iş imkanının olduğu, köyünü topraklarını terk etmeden burada çalışıp iaşesini kazandığı, kazandıklarını o bölgede harcayıp kendi topraklarının kalkındığı, köylerimizin bile belli oranda şehirleştiği, Yaşanabilir bir Türkiye olsun. Maalesef köylerimizle şehir yaşantısı arasında uçurum var.

Bugün bırakın uzak ilçelerimizi, beldelerimizi, köylerimizi; şehir merkezimize bağlı taşradaki yakın mahallelerimiz bile perişan durumda. Bakımsız ve terk edilmiş. Birçok kişi köyünü terketmiş, şehre yerleşmiş. Köyünde ağa olan insan, şehre gelince fakir duruma düşüyor. Ya çocuklarının okulu için, ya eş baskısı neticesinde şehre göç ediyor. Köyünde, ilçesinde çiftçi olan kişi, şehirde vasıfsız duruma düşüyor. Eğer iş bulabilirse asgari ücretle çalışıp evini geçindirmeye çalışıyor. Ya apartmanların bodrumlarında ya da çatı katında sağlıksız şartlarda yaşamaya çalışıyor.

Bununla beraber köylerin, ilçelerin boşalması, şehirlerde yoğunluğa, kira artışına, hava kirliliği, hayat pahalılığı, geçim zorluğu, trafik, güvenlik, insanların birbirine yakın olmalarına rağmen yalnız kalmalarına, sosyal patlamalara, gibi birçok problemi de beraberinde getiriyor. Bugünlerde her yönüyle önemi daha da iyi anlaşılan tarımsal üretim sekteye uğruyor. Boşalan tarım arazileri küresel şirketlerin çarkına dahil oluyor. Her köşesi cennet olan ülkemizin, şehrimizin kalkınması sekteye uğruyor.

 

Konya’mız Allah'a şükür, sanayi açısından kendini geliştirmiş bir şehir. Ancak bugün Türkiye’de yapılan yanlışın aynısı Konya’mızda da yapılıyor. Sanayi Konya merkezinde birikmiş. Hatta merkezde de bir bölgede toplanmış. Sanayici kendi imkanları ile büyümeye çalışıyor. Üretim adına büyük bir devlet yatırımı yok. En son Konyalı sanayicilerle ortak Aselsan yatırımı yapıldı. O da yine getirilip organize sanayi bölgelerinin yanına sıkıştırıldı. Halbuki bu fabrika 2-3 ilçenin ortak noktası başka bir yere yapılıp o bölgenin de kalkınması sağlanabilirdi.

Özellikle “merkez sağ" denilen, toplumun gözünü boyayan, temelde ülke faydasına değil de kendilerine ve yandaşları için ülke imkanlarını kullanan iktidarlar yanlış politikaları yüzünden ülke bu hale gelmiştir. Konuşurken “Yerli ve Milli” vurgusu yapılırken, icraata gelince ithalatın en alasını yapıyorlar. Bugün en basit bir meselede bile dışa bağımlı olmadığımız hiç hammadde yok. Tarım ülkesi olmamıza rağmen et, tahıl ürünleri bile yurtdışından ithal ediliyor. Sanayi hammaddesi ise tamamen dışa bağımlı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan ve daha sonra 1960 sonrası Devlet Planlama Teşkilatı’nın kurulmasıyla kurumsallaşsan planlı, programlı, rantabl, etkin ve yaygın kalkınma anlayışı ile yapılan  (Sümerbank, Etibank, Et Balık Kurumu, SEK...) yatırımlar ülkenin her yöresine, o yörenin kullanılabilir yer altı ve yer üstü zenginlikleri ve insan kaynakları gözetilerek yapılmış olan tesisler özelleştirme adı altında birer satılıp kapatılmıştır. Ve maalesef özelleştirmelerin büyük bir kısmı Ak Parti iktidarı döneminde yapılmıştır.

Tüm bunların neticesinde bugün geldiğimiz noktada karşımıza çarpık kentleşme ve bunun doğurduğu kötü sonuçlar ve sorunlar olarak çıkmıştır. Ülkemizdeki toplam şehir nüfusunun üçte biri  İstanbul, Ankara ve İzmir’de toplanmış; Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke nüfusunun yüzde seksenden fazlası köylerde otururken bugün kırsal nüfus yüzde yedi seviyelerine kadar düşmüştür. Hem Türkiye genelinde hem de şehrimizde de sanayileşmenin yaygınlaşması gerekiyor. TORKU markası bu manada yaptığı çalışmalar şehrimiz açısından takdire şayan. Yatırımlarını bir yerde toplamak yerine ilçelerimize yayıyor. Oralarda bir istihdam, hem tarımsal hem de sanayi üretimi gerçekleşmiş oluyor. Tebrik ediyoruz. Ancak sadece TORKU ile bitmez bu yetmez. Bunun bir devlet politikası olması gerekir.

Önümüzde Beyşehir ilçemizin iki mahallesi Huğlu ve Üzümlü var. Gidin bakın. Dağların arasında hammaddeye uzak, yedek parça ve tedarikçilere uzak, ulaşım zor. İşletme tanımlarına aykırı. Ama bugün av silahlarında dünyada söz sahibi. Helal olsun. Tebrik ediyoruz. Oradaki insanlar hem fabrikalarda çalışıp hem de tarlalarını ekip dikebiliyorlar.

Netice olarak bir çok imkanın içerisinde, imkansızlıklar içinde kıvranıyoruz. Varlık içinde yokluk çekiyoruz. Birileri bize ölümü gösterip, hastalığa razı etmeye çalışıyor. Halbuki sağlıklı yaşamak mümkün. Ancak iyi niyetli gerçekten ülkesi milleti için çalışan insanların iş başına gelmesi ile bu mümkün. Biz yine de bütün zorluklara rağmen doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Vesselam.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum