İNSANLIĞIN ÖĞRETİ SÜRECİ (10)

İNSANLIĞIN ÖĞRETİ SÜRECİ (10)

İNSANLIĞIN ÖĞRETİ SÜRECİ (10)

İNSANLIĞIN ÖĞRETİ SÜRECİ (10)

 

(Seni Yaratan Rabbinin Adıyla

OKU”

O, İnsanı Bir Kan Pıhtısından Yarattı)

 

Eğitim ve öğreti insanlık tarihi kadar eskidir. Eğitimin başladığı yer hiç kuşkusuz ki ailedir. Aile ve toplumu oluşturan ailelerin eğitime verdiği önem ve değer şekillenecek olan toplumun mayasını, özünü, temelini oluşturacaktır. Toplumu ihya edecek olan da ifşa edecek olan da ailelerin ortaya koyduğu eğitim anlayışına bağlıdır. Aile içinde yetişen çocuklar toplumun geleceğidir. Geleceğini sağlam inşa etmek isteyen toplumların çocuklarını ilahi öğreti doğrultusunda yetiştirmeleri, Allah’a kul, Rasulüne ümmet olacak birer fertler olarak topluma kazandırmaları önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yeryüzüne eğitimci olarak gönderilen peygamberlerin eğitim metod ve yöntemleri, ilahi öğretiyi sürdürmek için önemli bir metoddur. Peygamber efendimizin çocuk eğitimi her birey tarafından önemle incelenmesi ve uygulanması gereken bir konudur. Bir eğitimci olarak Peygamber efendimiz öncelikle model bir insandı. Günlük hayatta aile içi yaşantısı, komşuluk ilişkileri, toplumsal hayatı, çocuklarla olan iletişimi, kişilikli ve karekterli yaşantısı, farklı düşünen, farklı yaşayan insanlara yaklaşımı ve bakış açısı ile örnek bir insandı. Kendisine inanmayan Mekkeli müşriklerin bile O’nu “el emin” olarak nitelendirmesi ve muhafazası için emanetlerini O’na teslim etmiş olmaları önemli bir husustur. Peygamberimiz; “Beni Rabbim Terbiye Etti Ve Terbiyemi Güzel Yaptı.” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 12) buyurmaktadır. Söze sadakat, doğruluk, itibar, liyakat, ahde vefa gibi kavramlar kendisini önder ve rehber olarak kabul ettiğimiz müslüman bireylerde de en üst düzeyde bulunması zorunlu olan kavramlardır. Kur’an- ı Kerimde “…Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7) buyurulmaktadır. Ve yine “Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21) buyurulmaktadır.

Peygamber efendimizin çocukların eğitiminde; onlara değer verdiğini, onlarla selamlaştığını, onların sorunlarını ve meselelerini önemseyip yardımcı olduğunu, onlarla sohbet ettiğini görüyoruz. Onların zihinlerine temel değerlerin yerleşmesinde kendisinin bu değerlerin en önemli uygulayıcısı olduğunu görüyoruz.

Peygamber efendimizin vefatından sonraki süreçte de Müslüman toplumların nesillerin inşasına ve ihyasına önem verdikleri bir gerçektir. Nesilleri önce ahlaken şekillendirdiler. Bireylerin yürüyen birer Kur’an olması yönünde eğitim ve öğretimlerini sürdürdüler. Peygamber Efendimizin; Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim (Muvatta, Hüsnü’l –Hulk, 8; Ahmet bin Hanbel, 2/381) buyurduğu gibi, emirlerine uygun hareket ettiler. Nesilleri İslamın ve imanın hamuruyla yoğurdular. İlme önem verdiler ve her alanda olduğu gibi ilmi konularda da ciddi çalışma, buluş ve icatların ortaya çıkmasına öncülük ettiler.

Toplumlar için daha önde gelen konu ise gelecek nesilleri yetiştirecek ailelerin bu eğitim ve öğreti anlayışına sahip olmalarıdır. İlahi bilgi ve eğitim anlayışına sahip olamayan ailelerin yeni nesilleri ilahi öğretiye göre şekillendirmeleri de çok mümkün olmayacaktır. Bu nedenle ailelerin bu yetiye sahip olması, yada bu yetinin onlara kazandırılması da toplumdaki eğitimli nesiller için önemlidir.

Ailede yetişen çocuklara, ailenin yetişemediği yerde yada ailenin misyonunu sürdürmede yetersiz kaldığı noktada, toplumun, toplumda belirli misyonu ve vizyonu üstlenmiş sosyal ve resmi yapılar devreye girerek eğitimi gerçekleştirmişlerdir. Biz bu yapıyı Peygamber efendimiz dönemi başta olmak üzere Müslüman devletlerin tamamında görmemiz mümkündür. Bu anlayışı sürdürürken dayandıkları temel ilkeler ise ilahi öğretiler üzerine kurulmuştur. Küçük yaştan itibaren hem dini hem de ilmi öğretim planlı bir şekilde yürütülmüştür.

Eski ulaşım imkanlarını da göz önünde bulundurursak o zamanki şartlarda uzun yolculuklar yaparak eğitim merkezlerinin bulunduğu yerlere seyahatler edilmiş. İlim öğrenmek için uzun uğraşlar ve çabalar gösterilmiştir. Verilen bu uğraşlar asla boşa gitmemiştir. Müslümanlar bu çalışmaları ile birçok dini ve ilmi eserler ortaya koymuşlardır. Günümüzde de faydalandığımız birçok icat ve buluşları gerçekleştirmişlerdir. Tıp, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, matematik ve ilme temel teşkil eden birçok alanlarda büyük gelişmeler göstermişlerdir. Müslümanların ortaya koyduğu bu çalışmalar batı dünyası tarafından asırlarca takip edilmiştir. Avrupanın birçok üniversitelerinde 18.-19 yy. a kadar ders kitabi olarak okutulmuştur.. Bugün bizim batılıların bulduğuna inandığımız birçok buluş ve icatların Müslüman bilim adamları tarafından gerçekleştirildiği, batılıların bunları sahiplenerek kendilerine mal ettikleri ve kendi icatları olarak dünyaya transfer ettikleri de bir gerçektir.

Müslümanlar Kendilerine indirilen Kur’an-ı Kerimi sadece bir din kitabı olarak algılamamışlardır. Kur’an-ı Kerim ve Hadis i Şerifler Müslümanların birçok bilimsel çalışmalarına da kaynaklık etmiştir. Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin Sünneti müslümanların bilimsel çalışmalarını, buluş ve icatlarını gerçekleştirmelerinde ilham kaynağı olmuştur.

İlahi öğretiyi ilke edinen müslümanlar eğitimleri için medreseler inşa etmişler ve bunları planlı, programlı bir şekilde sürdürmüşlerdir. İlim adamlarına önem vermişler dünyanın değişik yerlerindeki ilim adamlarına birçok imkanlar sunarak kendi bünyelerinde çalıştırmışlardır. Bu ilim adamlarının çalışmalarının da müslümanlara çok yönlü katkısı olmuştur. Medreselerdeki eğitim ve toplumun her kesimine yayılan eğitim anlayışı müslümanları ekonomik, siyasi askeri, ticari, bilimsel alanda çağlarının çok üstüne taşımıştır. Yetiştirilen nesiller de bu yapının devamlılığını oluşturmuştur.

Medrese dışında yürütülen farklı eğitim yapıları da mevcuttur. Selçuklularda Ahilik teşkilatının, Osmanlılarda Lonca teşkilatının toplumun eğitimindeki payı büyüktür. Kendi iç yapısı içerisinde mükemmel bir sistemi olan bu eğitim sistemi toplumu öncelikle ahlaki olarak eğitmiş ve küçük yaştan itibaren insanları Kur’an ve sünnet terbiyesinden geçirerek Kur’an-ın emrettiği öğretiye uygun bireyler yetiştirmiştir. Bu süreçle birlikte bizim mesleki ustalık diye ifade ettiğimiz zanaatkar yetiştirmiştir. Her insan bir meslek ve iş sahibi olmadan önce dini ve ahlaki değerlerin tezgahından geçirilmiştir.

Müslümanlar için eğitim belirli kurumlara, yapılara, alanlara hapsedilmiş bir eğitim anlayışı olmamıştır. “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.” (Nahl 43)  “…De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?...” (Zümer 9) v.b. ayeti kerimeleri Müslümanların ilme verdiği önemi artırmış ve ilim öğrenmek ibadet olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle eğitim hayatın her safhasında, her aşamasında icra edilen bir eylem olmuştur. Müslümanlar yedi den yetmişe kadar, beşikten mezara kadar ilimle uğraşmışlardır. İlmi yitik mal olarak görmüşler ve buldukları her yerde onu sahiplenmişlerdir.

Edep, ahlak, terbiye eğitimi hayatın her aşamasında kendini göstermiştir. Bu kavramları önce ailede alan çocuklar daha sonra çevrede, sokakta, mahallede, çarşıda, pazarda, alışverişte, tezgah önünde, rahle başında yani hayatın her aşamasında bu eğitimlere muhatab olmuşlardır. Onun içindir ki Müslüman toplumlar, el emin, güvenilir itibar edilir pozisyonda olmuşlardır. Elinden, dilinden ve belinden gayri müslimlerin bile emin olduğu, gayri müslimlerin bile özendiği, gıpta ettiği, övgüyle bahsettiği özlenen toplumları inşa etmişlerdir. Bu anlayış islamın yayılmasında, kıtalara uzanmasında en önemli etken olmuştur. “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saff 2) ayeti gereği müslümanlar islamı anlatarak, yapmadıkları şeyleri söyleyerek değil bizatihi islamı tam anlamıyla yaşama gayreti ile diğer toplumlara örnek olmuşlardır. Dini yaşayarak tebliğ etmişlerdir. Bu nedenledir ki tebliğlerinin etkisi ve tesir gücü yüksek olmuştur.

Müslümanların sahip oldukları Kur’an ve Sünnet doğrultusundaki yapılanma onları gıpta edilir duruma taşımıştır. Birlik ve beraberliği güçlü, dayanışma ve yardımlaşması üst düzeyde, dini ve ahlaki donanıma sahip maziden atiye bütünlük oluşturan Allah’ın emrettiği kulluğun hakim olduğu bireyleri, toplumu ve toplumları inşa etmiştir. Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” (Muhammed 7) ayeti gereği ilahi öğretiye tabi olan Müslümanlara Allah ta yardım etmiş ve yeryüzünde önderler kılmıştır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.