İnsanlığın bitmeyen imtihanı: Salgınlar

İnsanlığın bitmeyen imtihanı: Salgınlar

Dünya 2020 yılına büyük bir salgınla girdi. Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan koronavirüs kısa sürede tüm dünyaya yayıldı 700 binden fazla insanın hayatına mal Covid-19 virüsü yaşam tarzımızı baştan sona değiştirdi

Salgın hastalıklar insanlık tarihinin başladığı günden bu yana hep olmuştur ve olmaya da devam edecektir. İspanyol gribinden tutun da vebaya kadar onlarca hastalık milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Dünya 2020’de Covid-19 virüsü ile tanıştı. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan bu gizemli virüs 700 binden fazla insanın hayatına mal oldu. Türkiye’de 6 binden fazla insan Covid-19 salgını yüzünden hayatını kaybetti. Salgında Türkiye’den önemli isimler de hayatını kaybetti. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve eşi, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, İlahiyatçı Ömer Döngel gibi önemli isimler Covid-19 salgınında hayatını kaybetti.

ÇİN’DEN DÜNYAYA YAYIN KABUS

Büyük kayıplar verilse de insanlık bugüne kadar başına gelen en korkunç salgınları atlatmayı ve türünü devam ettirmeyi başardı. En son Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan Koronavirüs salgını tüm dünyaya yayıldı. Salgın Çin’de çıkmasına rağmen en çok ABD, Brezilya ve Rusya’yı olumsuz etkiledi. ABD, 170 binden fazla insanını salgında kaybederken, 2 milyondan fazla insana virüs buluştu. Brezilya da salgından nasibini aldı. 70 bine yakın Brezilyalı hayatını kaybetti. Rusya’da ise 2 milyona virüs bulaştı. 10 bin civarında Rus vatandaşı hayatını kaybetti.

3-2.jpg

YAŞAM TARZIMIZ BAŞTAN SONA DEĞİŞTİ

Covid-19 virüsü ile Türkiye’de ve dünyada insanların yaşam tarzı baştan sona değişti. Türk toplumunda tokalaşma ve kucaklaşma tarihe karıştı. İnsanlar artık eskiye göre birbirine daha mesafeli hale geldi. Misafirlik kültürü dü büyük ölçüde kan kaybetti. Türk ve İran toplumları da Batılı ülkeler gibi mesafeli bir toplum haline gelmeye başladı. Salgınla birlikte sosyal mesafe kavramı ile tanıştık. Maske ve dezenfakten gibi ürünler artık evimiz başköşesinde yerini aldı. Hayatında maske takmayan insanlar maske ile tanıştı. Salgının yayılması ile birlikte maske zorunlu hale geldi ve maske vücudumuzdan hiç çıkmamaya başladı.

EVDE ÇALIŞMA MODELİNE GEÇİLDİ

Salgınla birlikte iş hayatında da önemli değişiklere şahit olduk. Evden çalışma modeli yaygınlaştı. Birçok kurum 3 ay boyunca evden çalışmayı tercih etti. Yeni dünya düzeninde “home-office“ modeli Türkiye’de de kabul görmeye başladı. Kuaförlerin 2 ay boyunca kapalı olması nedeniyle insanlar evde traş olmaya başladı. Traş makinalarının satışlarında rekor artışlar yaşandı. Tatil tercihleri değişti. 5 yıldızlı oteller yerine ev kiralama yöntemine gidildi. Yurtdışı ziyaretlerinde rekor düşüşler yaşandı. Uzaktan eğitim modeline geçildi.

3-3.jpg

KONYA’DA ARTAN VAKALAR KORKUTTU

Türkiye’de 11 Mart’ta başlayan pandemi süreci en çok İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve Bursa gibi büyükşehirleri etkiledi. Pandemi sürecinin ilk günlerinde vakalardaki artış karantina süreci ile büyük oranda düşmüştü. Fakat 1 Haziran’da yasakların kalkması ile Konya’da vakalar yeniden hortladı. Özellikle asker uğurlama, düğünler ve cenaze törenlerine katılımın yüksek olması ve sosyal mesafeye dikkat edilmemesi yüzünden Konya’da vakalar ciddi şekilde arttı. Vakalar son günlerde İstanbul’u yakaladı. Konya’da atık sularda Covid-19 virüsünün tespit edilmesi endişeleri daha da artırdı. Konya bu konuda İstanbul’u bile geride bıraktı. Virüsle mücadelede başarılı bir tablo çizen Konya, yasakların kalkması ile birlikte büyük sorun yaşadı.

İşte insanlık tarihini şekillendiren en ölümcül salgın hastalıklar:

ANTONİNUS (GALEN) SALGINI

MS 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bilinen ilk büyük veba salgınlarından biri.

Araştırmacılar yaşanan hastalığın çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek sebebi hala belirsizliğini koruyor. Salgın, Roma İmparatorları Lucius Verus ve Marcus Aurelius Antoninus'un da hayatını kaybetmesine sebep olurken imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30'unu yitirmişti.

3-1.jpg

JUSTİNYEN VEBASI

541 yılında Konstantinopol'de İmparator Jüstinyen tahtta otururken Avrupa'da başlayan bir salgın önce Mısır'a oradan Filistin'e, Suriyeye ve oradan da Anadolu'ya ulaştı. Jüstinyen Konstantinapol'a tüm giriş çıkışları kapattıysa da salgın hastalık askeri birliklerin şehre getirdiği malzemeler arasında yer alan fareler yoluyla girdi. Farelerin tüyleri arasına gizlenen ve bir milimetreden küçük 'Xenopsylla' isimli uçucu bir böcek, midesinde 'Pasteurella pestie' denen ölümcül veba bakterisi taşıyordu. Bu böcekler uçarak çevrede bulunan diğer farelerin tüyleri arasına yerleşip hızla üredi.

İnsan vücudunun herhangi bir noktasına konup ısırarak veba mikrobunu aktaran böcekler hastalığı bulaştırdıkları kişilerin birkaç gün içerisinde ölmesine neden oldu. Bir hafta içinde veba şehirde hızla yayıldı ve ölümler başladı. Sarayın çevresi askeri birliklerce karantinaya alındı. Başlangıçta günde birkaç yüz olan ölü sayısı, kısa süre sonra binlere ulaştı. Mezar yerleri dolunca, ölüler denize atılmaya başlandı. Hastalık normal seyrini sürdürdü ve zamanla kendiliğinden yok oldu ancak o zamana kadar dönemin en kalabalık şehirlerinden olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti. Salgın iş gücü ve asker sayısını kaybeden Bizans'ın zayıflamasına ve saldırılara açık hale gelmesine neden oldu ki bu durum Avrupa tarihini kökten değiştiren gelişmelerin yaşanmasına vesile oldu.

KARA VEBA

1346 - 1353 yılları arasında meydana gelen Kara Veba salgınının 75 ila 200 milyon arasında insanı öldürdüğü düşünülüyor. Tam sayıları bilmek mümkün olmasa da özellikle Avrupa nüfusunun bu yıllarda yüzde 30 ila yüzde 60 oranda azaldığı belirtiliyor. Yaşanan kıyım sonrası toplumda tanrının ve kilisenin sorgulanmasına sebep olan Kara Veba salgınının dinde reformun ve hayatın pek çok alanında rönesansın başlamasının başlıca nedenlerinden biri olduğu biliniyor.

AMERİKAN YERLİLERİNİN SUÇİÇEĞİ İLE KARŞILAŞMASI

15. yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı keşfetti. Amerika kıtasındaki yerliler ile temas eden Avrupalı kaşifler beraberlerinde getirdikleri virüs ve bakterileri buradaki insanlara bulaştırdılar. Suçiçeği hali hazırda Avrupa'nın üçte birini öldürmüştü ancak bağışıklık sistemleri Avrupalılar gibi gelişmemiş olan ve ilaçları da yetersiz kalan Amerikan yerlilerinin hiçbir şansı yoktu. Milyonlarca insan öldü ve o dönem yerli nüfusun yüzde 90'ı yok oldu. Bu durum Amerika kıtasının Avrupalılarca kolonileştirilmesini son derece kolaylaştırdı. 19. yüzyılın başına kadar toplamda her iki Amerikan yerlisinden biri Avrupa'dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü.

COCOLİZTLİ SALGINLARI

16. Yüzyılda 'Yeni İspanya' adı verilen bugünkü adıyla Meksika olan bölgede görülen birkaç farklı hastalığın aynı dönemde oluşmasıyla yaşanmış salgın felaketi 'cocoliztli salgınları' olarak anılıyor.

Bugün yapılan incelemeler sonucunda balıklarda bulunan salmonella bakterisi kaynaklı olduğu düşünülen salgınların 1520 - 1576 yılları arasında toplamda 15 milyona yakın insanı öldürdüğü, Maya uygarlığı için sonun başlangıcı olduğu ve yıllar içerisinde günümüz Venezuela'sından Kanada'ya kadar yayıldığı sanılıyor.

YEDİ FARKLI KOLERA SALGINI

Uygarlık tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşandı ancak bunlardan en ölümcül olanı üçüncüsü olan ve 1852 - 1860 tarihleri arasında meydana gelen salgındı. Koleranın başlıca sebebi içme sularının kirlenmesi ancak sebebin bu olduğu üçüncü salgına kadar anlaşılamadı.

Uzun dönemler boyunca insan dışkıları ve atıkları aynı zamanda içme ve pişirme için kullanılan su kaynaklarına döküldü. Bunun büyük bir felaket haline geldiği yer ise o tarihlerde Hindistan oldu.

Bugün bile dünyanın en kirli nehirlerinden biri olan Ganj nehri 2011'de yapılan bir çalışmaya göre 100 mililitresinde 1,1 milyar dışkı bakterisi barındırıyor. Bu oran içerisinde yıkanabileceğiniz en kötü suda olması kabul edilebilecek oranın 500 bin katı. Hindular bu nehirde yıkanmanın kutsal olduğuna inanıyor ve günlük işlerinde nehir suyundan azami şekilde istifade ediyorlar. Bu nedele kolera bu bölgede sıklıkla karşılaşılan bir hastalık türü. Ne var ki, 19.yy'da yaşanan büyük salgın ile kolera tüm Hindistan'a oradan Afganistan'a ve Rusya'ya yayıldı. Resmi kayıtlara göre sadece Rusya'da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan salgın oradan Avrupa'ya ve Afrika'ya son olarak da Amerika'ya ulaştı. Kolera bulaşan her 5 kişiden 1'inde tehlikeli derecede ishal görülüyor. Hızla tedavi edilmezse bu kişilerden yarısı hayatını kaybediyor. Yedi kolera salgınında toplamda ölen insan sayısı tam olarak bilinmese de bunu milyonlarla ifade etmek mümkün. Üçüncü salgın ile doktorlar koleranın nedenini buldu ve o tarihten sonra içme suyunun arıtılması ve kaynatılması gerektiği bilgisi dünyada yaygınlaştı.

ÜÇÜNCÜ VEBA SALGINI

1855 - 1859 yılları arasında Çin'de başlayarak dünyaya yayılan ve sadece Çin'de ve Hindistan'da bile 12 milyon insanın ölümüne neden olan bu salgına Jüstinyen Vebası ve Avrupa'nın Kara Vebası ardından 'Üçüncü Veba' denildi. Etkileri bir asır kadar süren salgın Amerika kıtasına uzak doğudan gelen farelerle taşındı. Daha önceki vebalardan farklı olarak ilerlemiş olan tıp bilimi bu hastalığın incelenmesine ve tedavi edici ilaçlar oluşturulmasına imkan sağladı. Bunların başında da antibiyotikler geldi.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDAKİ TİFÜS SALGINI

1914 - 1918 yılları arasında Tifüs bakterisini taşıyan bitlerin neden olduğu salgın savaşın beraberinde getirdiği bir olguydu. Avrupa ve Asya'da 25 milyon kişi hastalandı ve özellikle Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan hayatını kaybetti. Batılı ülkeler salgına neyin neden olduğunu daha hızlı anladı ve bitlerden kurtulmak üzere önlemler alındı. Doğu ülkeleri ise daha geç önlem aldı ve bu nedenle dünyanın bu kısmında çok daha fazla sayıda insan hayatını kaybetti.

1918 İSPANYOL GRİBİ SALGINI

Birinci Dünya Savaşı'nı takip eden yıllarda 500 milyon insana bulaşan H1N1 influenza virüsü neden olduğu yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ila 100 milyon arasında sağlıklı insanın ölümüne neden oldu. Bu sayı birinci ve ikinci dünya savaşlarında ölen insan sayısının toplamından kat kat daha fazladır. Bu virüsü diğerlerinden ayıran şey saldırdığı bünyenin bağışıklık sistemi ne kadar güçlüyse ateşin de o kadar yüksek meydana gelmesiydi. İspanyol Gribi tarihteki en büyük felaketlerden biri olarak kayıtlara geçti.

1957 ASYA GRİBİ SALGINI

Çin'de başlayan Influenza-A virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insana geçen bir hastalık olduğu düünülüyor. Asya Gribi olarak adlandırılan hastalık 4 milyona yakın insanın canına mal oldu. Aynı bulunan bir aşı ile salgının önüne geçildi. Bir yıl içerisinde 40 milyon kişi aşılandı.

Asya Gribi kitlesel aşılanmanın önemini ve etkisini gösteren en önemli örneklerden biri haline geldi.

HIV (AIDS) VİRÜSÜ

20. yüzyılın ortalarında maymunlardan insana geçtiği anlaşılan HIV virüsünün saptanabilen ilk örneği 1959'da Kongo'da görüldü. Ne var ki, teşhisi ve adı ancak 1980'lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın hayatına mal olan virüsü kesin tedavi edebilecek bir çözüm hala bulunmuyor.

 

İBRAHİM BÜYÜKEKEN

3-6.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum