Güçlü: “Ben insanların güzel dualarına tâlibim”

Güçlü: “Ben insanların güzel dualarına tâlibim”

3 Mayıs’ta 66 yaşına giren Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, sanal âlemdeki meraklılara kendi hayat hikâyesini anlatırken “Trafikte olsun, hekimlikte olsun benim insanlara yaklaşımın nasıl çok beddua alırım değil,

3 Mayıs’ta 66 yaşına giren Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, sanal âlemdeki meraklılara kendi hayat hikâyesini anlatırken “Trafikte olsun, hekimlikte olsun benim insanlara yaklaşımın nasıl çok beddua alırım değil, nasıl çok dua alırıma dönüktür” dedi.Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, bu haftaki Salı Kültür Sohbetleri’nde, 3 Mayıs’ta 66 yaşına basması dolayısıyla kendi hayatını anlattı.

Sille’deki malikânesinde gerçekleştirilen sohbette Dr. Mustafa Güçlü, doğumunun resmen 66’ıncı, fiilen 67’inci yıldönümünde yaş gününü pastayla jest yaparak kutlayan Mustafa Sinan Ümit’e ve dostlarına teşekkür etti. Kendi yaş günü anısına, 3 Mayıs Türkçüler Bayramı anısına ve kültür dünyasında kendisi merak edenler adına; “Mustafa Güçlü kimdir?” sorusuna cevap teşkil etmesi adına kendi hayatından kesitler sundu.

KAYI AŞİRETİNİN SARIKEÇİLİLER OYMAĞINDANIZ

Sanal dünyada kendisini merak edenlere “67 sene sonra ilk defa kendimi anlatıyorum” diyerek söze başlayan Dr. Güçlü, “Ben, dayımın adam vurduğu gün doğmuşum. Benim Abdurrahman dayım çok yiğit bir adamdı. Cömertti, cesurdu ve çok kavgacıydı. Son derece ali-cenap ve yardımsever bir insandı. Ben 1 Ocak Mekke’nin fethi gününde doğmuşum, 3 Mayıs’ta da kaydolmuşum” dedi. Güçlü, sohbetinde şunları söyledi: “Bizim Çeşmelisebil köyünün ihtiyarları, “Oğlum biz Horasan’dan gelmişiz. Ertuğrullardanız…” diye söze başlarlardı. Dolayısıyla biz, Oğuzların (Türkmenlerin) yani Müslüman Türklerin Oğuz boyunun, Kayı aşiretinin Sarıkeçililer oymağından bir aileyiz. 1890’da Kuyuluzebir’e yerleşmişiz. Ondan önce 1850’lerde Aydın’da yaşıyoruz. Daha sonra Manavgat tarafına gidiyoruz. Hacı İbrahim dedemizin liderliğinde 1883’lerde Konya taraflarına gelerek Akşehir’in Tuzlukçu nahiyesinin Kundullu Köyü’ne, sonra aşiret Ilgın’ın Haremişuhut köyüne gidiyor. Onun oğlu Hacı Süleyman dedemiz burada vefat ediyor. Onun oğlu Hacı hasan dedemiz de aşireti alıp 1883’de Çeşmelisebil’e, sonra 1890’da Kuyuluzebir’e geliyor. Zebir kelimesi “sıkıntı” demek. Kendi köyümüzün diğer köylerle olan ihtilaf meselesi ise, 1476’da ilk Osmanlı Hutbesi’nin okunduğu Dursun Fakih mescidini 300 altın karşılığında tekrar onaran dönemin Garnizon Komutanı Tahir Paşa tarafından çözülüyor. Dedelerimden biri Çanakkale’de, diğeri ise Kutü’l-Âmare’de şehit oluyor.”

Babasının adının Hasan, annesinin ise Esma olduğunu ve babasına, savaşa ve kavgaya hazır anlamına gelen “Cebel Hasan” dendiğini belirten Güçlü, doğan iki çocuğun öldüğünü ve abisi Sami Turgut’dan sonra dördüncü çocuk olarak kendisinin doğduğunu, Rukiye Melahat’tan sonra Sabahat Emine, Hatice Nebahat ve Nevzat Musa’nın doğduğunu söyledi. Beş çocuktan tek isimli kendisinin olduğunu kaydeden Güçlü, ikinci isim olarak kendine, dedesinin adı olan Osman’ı koyduğunu belirtti. 1961’e kadar hayatının köyde geçtiğini ve ilkokulu köyde okuduğunu ve atlar içerisinde kıratın abisinin, doru atın ise kendisinin olduğunu belirten Güçlü, “Abim babamın oğlu, ben de annemin oğluydum. Babam ile annem kendi aralarında bizi paylaşmışlar” dedi.Annesinin gördüğü rüyayı köyün aksakallıları tarafından “Bu çocuk çok dua alacak” şeklinde yorumlandığını ve bu rüyadan dolayı etkilenerek hayatının en önemli kararını o zaman aldığını söyleyen Güçlü, “O zaman ben dua alacak işler yapmalıyım, diyerek kendim bir karar aldım. Ben trafikte Türkiye ortalamasının üstünde karşı tarafa yol veririm. Benimle yolculuk yapan arkadaşlar bunu bilirler. Karşıdaki adamın dua etmesi için ona jest yaparım. Mesela hekimlik yaparken de hastanın parası yok ve maddi gücü elvermiyorsa, benim dua almam lazım. Para önemli değil diyerek pek çok hastayla akçeyi hiç konuşmadan dua hatırına mesleki hizmetim olmuştur. O hastalarım bugün bile aradan 20-30 sene geçmesine rağmen beni arayıp, sana hâlâ dua ederiz diyen hastalarım çok olur. Dolayısıyla yaklaşımın nasıl çok beddua alırım değil, nasıl çok dua alırıma yöneliktir. O rüyanın bendeki etkisi böyle oldu. Bu şekilde tezahür etti” dedi.

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum