Gana'da sömürü  düzeni sürüyor

Gana'da sömürü düzeni sürüyor

Yıllarca İngiltere sömürgesi olan Gana'da resmi dil İngilizce. Halkın büyük bir kısmı ise İngilizce yerine kendini yerel dilini konuşmayı tercih ediyor. İngilizler, Gana'yı ekonomik, siyasi ve kültürel alanda sömürgeleştirmiş

ABDULLAH ÜSAME CERAN'IN GANA İZLENİMLERİ-2

Başkent Accra’dayken Kumasi bölgesinde kullanılan Twi dilindeki bazı temel şeyleri öğrenmiştik. ama hiç kullanmadık. İngilizce anlaşabilmek için yetiyordu. Resmi dil İngilizceydi ama tabi herkes İngilizce bilmiyordu. Okula gidenler ve turizm sektöründe çalışanlar İngilizce biliyor kalanı sadece yerel dilleri biliyordu. Gana’da sahurları Türkiye’den aldığımız konserve ve hazır çorbalarla yapıyor, iftarları da zengin tropikal meyvelerle yapıyorduk. Ertesi gün Kumasi’de köye gitmek üzere yola çıktık. Yolda marketten köydeki çocuklara dağıtmak üzere paket paket şeker aldık. İlk durağımız Ninehini köyüydü. İlk defa köydeki çocuklarla buluşacağımız için heyecanlıydık. yüzlerce çocukla yarım saatte 5 saatlik enerji harcamıştık, çocuklar inanılmaz enerjikti. Şeker ve oyuncak verdik, sevinçleri görülmeye değerdi. İkinci durağımız Ahiresu köyüydü. Kumasi’nin en güzel köyü olduğunu gitmeden öğrenmiştik. Köyde Mehmed Zahid Kotku hazretleri anısına yaptırılan cami içindeki halakayı ziyaret ettik. Halaka, Gana’daki Müslümanların evlatlarına verdiği -gayri resmi- eğitim sistemiydi. Burada Kur'an öğretilen çocuklar her açıdan yetiştiriliyordu. halakaya girdiğimizde çocuklar koro halinde “talaâl bedru” söylüyordu.

110-1024x678.jpg

AFRİKA'NIN BATISI'NDAN MÜSLÜMAN NESİL YETİŞİYOR

Coşkularını anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Afrika’nın batısındaki köylerde Müslüman neslin yetişmesine şahit oluyorduk. Daha sonra bir başka köye tebliğ yapmaya gitmek üzere Ahiresu’dan ayrıldık. Gana’da her köyün bir kralı oluyordu. Kralların köylülerin malları üzerinde herhangi tasarruf hakkı yoktu ama köyle ilgili önemli kararları krallar alıyordu. Bir de tabi köylüler krallara inanılmaz hürmet ediyor, önünde eğiliyorlardı. Kralın Müslüman olması tüm köyün müslüman olması anlamına gelebileceği için krala tebliğ etmek üzere kralın huzuruna ulaştık. Kral ve kraliçe bizim buralarda olsa beğenmeyeceğimiz orada ise en ihtişamlı meskenlerden olan makamında bizi kabul etti. Kral İngilizce bilmiyordu. Bizle beraber gelen bir yerli söylediklerimizi tercüme ediyordu. Sonuna kadar dikkatle dinlediler. Kral yumuşak huyluya benziyordu. Bize geldiğimiz için teşekkür etti. Bizim daha çok kişiye ulaşmamızı dilediğini söylediğinde bir an acaba Müslüman mı oldu diye tereddüt ettik, yanıldığımızı anlamamız çok sürmedi. Köydeki çocuklarla oyunlar oynadık, onlara şekerler verdik. Geç saatlere kadar çocuklarla vakit geçirdikten sonra kalacağımız yere gitmek üzere köyden ayrıldık. Ertesi gün Tamale’ye ulaşmak üzere Kumasi’den ayrıldık. Tamale-Kumasi yolunun büyük bir kısmı çok bozuktu 350 kilometrelik yol beş saat sürmüştü. Yol boyu yine yemyeşildi ama bitki örtüsünün değiştiği hissediliyordu. Tropikal iklimden geçiş iklimine geçmiştik. Tamale’ye indikten sonra bir baktık ki biz resmen çöle inmişiz. İç Anadolu’yu aratmayan bir kurak hava bizi karşıladı. Tamale gideceğimiz yerler arasında en kuzeydeydi. Kuzeye gittikçe dönencelere yaklaşılıyor, iklim değişiyordu. En güneydeki, Atlas Okyanusu’na kıyısı olan Accra’da gördüğümüz serin tropikal iklimden eser kalmamıştı. İndiğimizde valizlerimizi alarak taksi çevirdik. Gana’da taksiler eşek gibi kullanılıyordu. Ha durdu ha duracak yol boyu stres yaşıyorduk. Yolda bir polis taksiyi durdurmuştu. Ne olduğuna anlam vermeye çalışıyorduk ki taksici ruhsatın arasına sıkıştırdığı parayı polise uzatarak yoluna devam etti. Taksi şoförüne polisin kendisini neden durdurduğunu sorduğumuzda sebepsiz yere ceza yazmak için durdurduğunu, rüşvet vermediği taktirde ceza yazacağını söyledi. Canlı canlı şahit olmak üzücüydü. Sonunda Tamale’deki vakıf merkezine ulaşmıştık. Vakıf, konaklamaya elverişli değildi. Değil yatak ne minder ne de halı vardı. Banyo da yoktu. Biz de kalacak yer aramaya koyulduk. Oteller çok pahalı olduğu için guest home bulduk ve eşyalarımızı yerleştirdik. Sonrasında eğitim kurumlarını ziyaret etmek için yola çıktık. Gana’da sokaklarda bizdeki kediler, köpekler gibi kuzular öylece yolun ortasına yatıyorlardı. kendilerine yaklaşan arabaların sesine hiç aldırış etmiyorlardı. İlk durağımız bizdeki meslek lisesine tekabül eden bir liseydi. Ziyaret ettiğimiz okul müdürü başta bizi Türk hükümetinin gönderdiğini zannetti ve Türkiye’deki liselerle Gana’daki liseler arası Avrupa’daki Comenius projesi benzeri bir öğrenci değişim programı talebinde bulundu. Farklı bölgelerde dört beş okulu ziyaret ettik. Ziyaretleri hep taksiyle yapıyorduk ve ziyaret süresince taksici arabada bekliyordu. Gana’da benzin bizdekinin yarı fiyatıydı ve otomobil de çok ucuzdu. Bir de taksiciler pek rasyonel hareket edemiyorlar, biraz parayı görünce hemen atlıyorlardı ama aslında yaptıkları akıllı adamın yapacağı iş değildi. Bilmedikleri yerler sorulduğunda müşteri kaçırmamak için bildiklerini söylüyorlar bir saat dolandırdıktan sonra on dakikalık yolculukla kazanabilecekleri parayı alıp ayrılıyorlardı.

dsc_0027-1024x663.jpg

28 ŞUBAT SÜRECİNİ YAŞIYORLAR

Okul ziyaretleri boyunca idarecilerden bilgi aldık. Okullarda hem öğrenciler hem öğretmenler başörtülü çalışabiliyorlardı. Ama İslamic School’larda okuyan öğrencilerin teoloji harici fakültelerde okuma imkanı yoktu. Bu yönüyle bizdeki 28 Şubat sonrası dönemi yaşıyorlardı. Gana’da halkın resmi verilere göre yüzde 25’i gayrı resmi verilere göre ise yüzde 40’ı Müslümandı. burada İngiliz kontrolündeki Hristiyan hükümetin stratejisi, müslümanların yaşamlarına müdahale etmiyor görünüp Müslüman talebelerin hukuk, siyaset, tıp gibi etkin bölümlere girmelerini engelleyerek sosyal, siyasi, iktisadi hayatta aktif olmalarının önüne geçmekti. Süreç içinde kapasiteli Müslüman öğrencilerin İslamic School’lara talebi azalıyor ve Hristiyan okullarına kayıyorlardı. Hristiyan okullarında ise yoğun bir Hristiyanlık propagandasına maruz kalıyorlardı. sistematik bir şekilde yürütülen bu çalışmalar sonucu birçok Müslüman öğrenci Hristiyan oluyordu. nitekim başta adı Muhammed olan Gana Devlet Başkanı John Mahama da bu yolla Hristiyan olmuş. İngiliz kontrolündeki Hristiyan hükümetin izlediği eğitim politikası bizdeki darbe sonrası baskı rejimininkinden daha sinsiceydi. Bu tespitleri yapacak kadar bilgi topladıktan sonra hava kararmaya yakın köylülerle iftar yapmak üzere eğitim kurumlarından ayrıldık. Köye vardığımızda tüm köylüler bizi karşılamak için toplanmıştı. Hem seviniyorlar hem şaşırıyorlar, enine boyuna bizi inceliyorlardı. Köylülerle birlikte iftarımızı yaptık. İftardan sonra köyden ayrılıp istirahat etmek üzere Guest Home’a geçtik. Günün yorgunluğuna bir de ertesi günün yoğun geçecek olması eklenince bu satırları yazar yazmaz yatmak kaçınılmaz olmuştu. Sabah erken vakitte yola koyulduk. açıkta kalan yerlerine güneş kremi sürmeden evden çıkan kimse akşam arkadaşları tarafından tanınamıyordu.  Tamale il milli eğitim müdürüyle görüşmek üzere makamına vardık. İslami okulların problemlerini konuştuk. Oldukça bizden ve samimi bir görüşme gerçekleşti. İkinci durağımız belediyenin eğitim daire başkanıydı. Kendisinden Müslüman öğrencilerin durumuyla ilgili bilgi aldık. Ayrıca Hristiyan okullarını konuştuk. Bize katoliklerin çok baskıcı olduklarını ve okullarında uyguladıkları baskı sonucu kimi öğrencilerin intihar ettiğini söyledi. Kendisini ertesi gün vakıf merkezinde yüz civarı Müslüman öğretmenle gerçekleştireceğimiz iftarımıza davet edip yanından ayrıldık.

dsc_0109-1024x696.jpg

MÜSLÜMAN ÖĞRENCİLER ÖRGÜTLENİYOR

Gana’daki tüm okullarda teşkilatı bulunan bir Müslüman öğrenciler birliği Muslim Students Association vardı ama müslüman öğretmenler derneği yoktu. İşte bu iftar programıyla Tamale Müslüman öğretmenler derneğinin temellerini atacaktık. Resmi kurumlardan sonra tüm Gana’da ve Batı Afrika’da yaygın olan Ticaniye tarikatinin şeyhini ziyaret ettik ve şeyhin yanında bir zikire katıldık. Kendisine sorulması üzerine bize silsilesini ve icazet belgesini gösterdi. Kendisinden dua isteyerek yanından ayrıldık. İftardan hemen önce köye ulaştık. Tüm iftarları halkla beraber yapmaya çalışıyorduk. İftar vaktini beklerken çocuklara şeker ve balon verdik. Balon verdiğim bir çocuk ikinci balonu verirken elindeki balonu göstererek kendisinde olduğunu söyledi. Bu hareketi çok hoşuma gitmişti. Gana’da iftarlar biraz farklıydı. Su ve meyveyle oruçlarını açıyorlar sonrasında akşam namazını kılıp tekrar sofraya oturuyorlardı. Maliki oldukları için namazları hep ilk vaktinde ve cemaatle kılıyorlardı.

GANA İZLENİMLERİ -3

GANA İZLENİMLERİ-1

 

19.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.