Fransızlar artık iflah olmazlar. Çünkü onların ışığı ilânihaye söndü.  Yani onların ışığı nihayete kadar, sonuna kadar söndü. Göreceksiniz inşallah yakında Müslümanlar, Endülüs Emevi Devleti’nin Fransa’nın içlerine kadar akınlar düzenledikleri gibi akınlar düzenleyecektir.

 Fransızlar, tarihte açtıkları yaraları henüz tedavi edemedikleri halde şimdi tarihten gelen gururu ve tahaddiye (meydan okumak) kıyamı (kalkışması) sebebiyle Kur’an-ı Kerim’de geçen bazı ayetlerin çıkartılmasını isteyecek kadar cüretkârlıkta bulundular.

11 Mayıs 2018 günü Fransa’da, aralarında eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, üç eski başbakan, Yahudi ve Hıristiyan cemaat temsilcileriyle yazarların da bulunduğu 300 kişinin imzasıyla yayımlanan, Kur'an-ı Kerim'den “şiddet ve Yahudi karşıtı fikirleri yaydığı iddiasıyla bazı ayetlerin çıkarılması” yönünde bir bildiri yayınlamıştır.

 Bu bildiriyi, ajanslar yayınladığı zaman aklıma Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili (s.268) adlı tefsirine düştüğü şu not aklıma geldi:

Napoleon Bonapart, Mısır’a geldiği zaman muharebelerindeki temayüzüne (üstünlüğüne) güvenerek ve bunları bir mucize zannederek “Ben Muhammed’i severim o da benim gibi büyük bir kumandan idi fakat ben daha büyüğüm” demişti.  Bu gururu, bu tahaddiye varan kıyamı nihayet “AKKA” kalasından başlayarak kırılmaya yüz tuttu, nihayet söndü gitti ve o zamandan beri Fransızlar onun açtığı yaraları tedavi edemediler.

Bu çirkin bildirinin, 14 Mayıs’a yakın bir tarihte yayınlanması tesadüfî değil, bir projenin sonucudur. Adım adım haç tarafından hilal kuşatılmak istenmektedir. 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonuç vermeyince, güneyden kuşatılmak istendi, Türkiye, Afrin’e girince akamete uğradı. Şimdi de bu çirkin bildiriyi yayınladılar.

Türkiye gereken tepkiyi göstermiştir. Biz de bir katkıda bulunmak için bu yazıyı kaleme aldık, inşallah faydalı olur. Dünya bilsin ki, yakında bunun hesabı sorulacaktır, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Fransa’nın gurur ve küstahlığı, ateşin odunu yaktığı gibi kendini bir daha yakmıştır. Fransa, Napoleon Bonapart’ın açtığı yaraları henüz tedavi edememişken,  şimdi tekrar büyük bir yara açması bu ülkenin iflah olmamasının açık ve net bir delilidir.

İnşallah yakında göreceğiz, küstah Fransa, “AKKA” kalasından başlayarak kırılmaya yüz tuttu gibi Afrika’dan başlayarak kırılmaya başlayacak, Ortadoğu’dan da çekilecek, nihayet sönüp gidecektir; kıyamete kadar da belini bir daha doğrultamayacaktır. Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)’sun, Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istediği gibi kral Fransuvalar Türkiye’den yardım isteyeceklerdir.

ABD’ de  şunu bilsin ki, Kudüs, Batı’nın ileri karakolu durumunda olan İsrail’in hiçbir zaman başkenti olmayacaktır. Çünkü İslam âlemi fetret dönemini artık tamamlamış, yavaş yavaş harekâta geçmiştir. Bunun örneği  “Afrin Zeytin Dalı Harekâtı”dır.

Bu köşemden dünyaya ilan ediyorum: ABD’nin, 14 Mayıs’ta büyük elçiliğini Kudüs’e taşıma kararı alması,  o günün, Kudüs Zeytin Dalı Harekâtı’nın başlangıcı olacaktır.  Söz konusu çirkin bildiriyi yayınlayan Fransızlar da bu harekâtın akabinde adalet önüne inşallah çıkartılacaktır.

 Ey ümmet-i Muhammed! Allah’ın rahmetinden hiçbir zaman ümidimizi kesmeyelim. Bakın, şer gibi olan bir şeyde hayır olabilir, hayır gibi olan bir şey de şer olabilir.

 Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:  “Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”  (Bakara, 216)

İbrahim Hakkı şöyle der:

Hak şerleri hayr eyler

Zannetme ki gayr eyler

Arif anı seyr eyler

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hoşça kalın.