ESKİDEN NEREDE NE VARDI?

ESKİDEN NEREDE NE VARDI?

Selçuklu Devletinin payıtahtı, ârifler yurdu, evliyalar şehri Konya; önemli ilim merkezlerinin başında yer alıyor.

Peygamberimizin (s.a.v), Mekke’den ayrılarak yerleşmeye karar verdiği 3 belde-i muhayyere arasında Medine ve Şam ile birlikte Konya’yı da zikrederek şeref bahşetmiş bulunuyor. Hacı Veyis zade Mustafa Kurucu hocaefendi, birçok önemli şahsiyetin bu topraklarda medfun olduğunu ifade ederek, sık sık Konya’nın yerin altından idare edildiğini söylerdi. Bunlardan birisi de ruhaniyetiyle beldemize rahmet ve bereket saçan mânevî mimarlardan Sadreddin Konevî’dir. Hicrî 605’de (Miladî 1207) dünyaya gelen ve hicrî 673 (Miladî 1274) Muharrem ayının 16. Pazar günü kuşluk vakti vefat eden bu büyük Horasan eri, Muhyiddin-i İbnü’l Arabî’nin eğitimi altında yetişmiştir. Şer’i ve tasavvufî ilimlere vakıf bulunan ve hadis öğretimi ile tanınan Konevî ile Mevlâna, aynı devirde yaşamış 2 büyük ilim ve hikmet sahibi olarak saygı ve sevgi dolu çok iyi dost olmuşlardır.
Hüsameddin Çelebi, ağır hasta iken Mevlâna’ya vefatında namazını kimin kıldırmasını istediğini sorunca Hz. Pîr, derin muhabbet hissiyle dolu olduğu Şeyh Sadreddin’in kıldırmasını vasiyet eder. Nihayet vakit gelip, vefat vâkî olunca Sadreddin Konevî, Gönüller Sultanı’nın cenaze namazını kıldırmak için ilerlediği sırada birden hıçkırarak kendinden geçerek düşüp bayılır. Bunun üzerine namazı Kadı Sirâceddin kıldırır.
Mevlâna’nın vefatından sonra 8 ay kadar yaşamış olan Sadreddin Konevî, onun ölümüne çok üzüldüğü  
İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi’nde Konevî’nin vasiyeti ile ilgili olarak şunları yazıyor:
“Beni; fıkıh kitaplarında zikredildiği gibi değil, hadis kitaplarında yazıldığı şekilde yıkayınız. Şeyhim Muhyiddin-i İbnü’l Ârabî’nin elbisesini giydiriniz, sonra beyaz bir izar ile kefenleyiniz. Lahdime Şeyh Evhadüddin Kirmani’nin seccadesini seriniz. Kabrimin üstüne hiçbir mâmure  ve dam yapmayınız. Yalnız eseri gaip olmaması için sağlam bir taş yapınız. Öldüğüm gün özellikle hasta ve âmalar olmak üzere erkek kadın, zayıf ve miskinlere bin dirhem, Kemâl el-Mülazim Şeyh Muhammed en-Nahcivanî’ye yüz dirhem verilsin. Ayrıca, dostlara her biris inin hak ettiği ölçüde paylaştırılsın.
Ziyaüddin Mahmud’a ve Bedreddin Ömer’e selâmımı söyleyerek, hatıra olarak bir elbisemi götürmelerini vasiyet ederim. Onlardan her birine üzerinde namaz kıldığım seccadelerden götürsünler. Kızım Sekine’ye namaza ve diğer farzlara devam etmesini, istiğfarla ilgilenmesini ve Allah’a karşı hüsnü zan beslemesini vasiyet ederim. Kardeşlerim ve dostlarım. Beni salih dualarınızla zikredin. Son olarak şunu söylüyorum: Kendim ve sizin için Allah’tan bağışlanma dilerim. Allah’ım beni b ağışla ve bana merhamet et. Kuşkusuz Sen günahları örten ve merhamet edensin”
Büyük dedesinin ismi Yusuf, dedesinin ismi İshak olan Sadreddin Konevî’nin vefatından sonra aynı yılda bugünkü türbesi, cami ve kütüphanenin inşa edildiğini kitabesinden öğreniyoruz. Cami ve türbe 1899’da Vali Mehmed Ferit Paşa zamanında esaslı şekilde tamir edilmiş bulunuyor. Eskiden caminin duvarlarını süsleyen kıymetli çinilerle, oymacılık sanatının şaheser birer örneği olan pencere kapaklarının daha sonra İstanbul Âsar-i Atika Müzesine gönderilerek, çinili köşkte teşhir edildiği kaydediliyor.
Askerî Hastane’nin önündeki yol açılmadan önce Sadreddin Konevî’nin türbesine Karayolları lojmanı ile hastanenin arasındaki yoldan gidiliyordu. Bilindiği gibi, bu yoldan sağa dönünce Turgutoğlu emirşah zade emir Pir Hüseyin bey’in hicrî 835’de yaptırdığı kümbet yer alıyor. İbrahim Hakkı Konyalı, Sadreddin Konevî’nin torunlarından öğretmen İbrahim Demirtaş ve yaşlı kişilerden burada üçü büyük, üçü küçük altı sanduka bulunduğunu öğrendiğini, ancak Konya Tarihi’ni yazdığı 1944’de hiçbir sanduka kalmadığını ve depo olarak kullanıldığını bildiriyor. Cami ve türbenin önünden batıya devam ederek İstasyon’a çıkan yol eskiden Meram yolu olarak kullanılıyordu. Sadreddin Konevî mamuresinin yanında duvara yapışık olan çeşme ise Konya kalesinin kapısının önünde olduğu için “Kapu çeşmesi” adını taşıyordu. Zamanla Askeri okul olan hastanenin avlusu içinde kalan türbenin çevresinde mezarlık oluştuğu, ancak kaldırıldığı için günümüze ulaşmadığı eski fotograflardan anlaşılıyor. Bugün ise, Konevî’nin türbesinin güney karşısında apartmanların önünde duvarla çevrilmiş küçük bir bölümde 10’a yakın kabir bulunuyor.
Yıllar önce Karayolları sosyal tesisinin bahçesi olan, daha sonra lojmanlar inşa edilen geniş alan eskiden, İdmanyurdu’nun eski yöneticilerinden, Konyaspor’un eski futbolcusu Hikmet Deniz’in kayınpederi Ferit Hotamışlı’nın babası ve geçtiğimiz günlerde vefat eden Belediye eski başkanlarından Yılmaz Kulluk’un kayın pederi demir tüccarı Mehmet Hotamışlı’ya ait, yola bakan çift kanatlı kapıdan girilen açık demir deposu olarak kullanılıyordu. Turgutoğlu sokak ise, Konya’da parke taş döşenip, aydınlatma armatürleri ile aydınlatılan örnek sokak olarak tanınıyor.

NAİL BÜLBÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.