ESKİDEN NEREDE NE VARDI?

ESKİDEN NEREDE NE VARDI?

Yaşı 70in üzerinde olanlar şehrimizdeki gelişmelerin yakın şâhidi konumunda. Bilhassa uzun ayrılıktan sonra Avrupadan kesin dönüş yapanlar yaşanan değişimin farkına daha iyi varıyor.

Şehrin yayıldığı çevre bir yana, çarşı-pazar da geçmişi hatırlatan görüntüler giderek azalıyor. Meselâ, sayfada yer alan fotoğrafta çarşıdaki işyerlerinin neresi olduğunu hatırlayabilen acaba çıkacak mı? Eskiden Arnavut kaldırımı denilen gelişigüzel döşenen caddenin taşları tezat teşkil etse de köşedeki kemerli 3 mağaza ve devamında yer alan dükkânların taş işçiliğindeki mükemmelliğe bakın. Burada şimdi, Aziziye Camii’nden Sultan Selim Camii ve Mevlâna Müzesi’ne kadar uzayan Türbe Caddesi üzerindeki, altı otopark olan hurma, şeker, zemzem, hac malzemesi, turistik ve hazır giyim eşyası gibi mallar satılan çok sayıda dükkânın yer aldığı Mevlâna Çarşısı bulunuyor.
Fotoğrafta 1950 öncesindeki görüntüsüyle kepenkgi yarı kaldırılmış, yağ tenekeleri ve kaldırımda zeytin çuvalları olan köşedeki dükkânda Paşa Mehmet, esnaflık yapardı. Yanındaki kepengi kapalı olan dükkân belediye tartı aletleri ayar yeri, üçüncü taş kemerli işyeri Singer dikiş makinaları mağazası idi. Sonra sıra ile Şükrü Kızılok’un berber dükkânı, Enver Tengirşek, Ali ve Yusuf Akçay’ın açtıkları, yiyecek ve ihtiyaç maddeleri satılan Konya’nın ilk marketi olan YİMA mağazası, Kurucu Meclis üyesi Mehmet Varışlı’nın ağabeyi Yavuz kunduracısı Ahmet Varışlı’nın dükkânları vardı. Sıranın sonunda da Cahit Solaklar, buz ve Meram Gazozu’nu imâl ediyordu. Bisiklet Federasyonu eski başkanlarından Hürrem Solaklar’ın ağabeyi olan Cahit Solaklar, buzdolabının henüz icat edilmediği yıllarda Konya’nın buz ihtiyacını karşılıyordu. Seyyarlar esnaflar sattıkları dondurmanın yapımı, limonata ve gazozu soğutmak için buradan kalıp hâlinde buz alarak kullanırdı.
Solaklar, 1957 yılında işi bırakınca boşalan yeri kiralayan Hasan ve Hüseyin Gücüyener, burada “Azim Matbaası” nı açarak, “ÖzDemokrat” gazetesini çıkarmaya başladılar. Seçim zamanlarında “Akyokuş” ve “Mengene” gibi siyasi amaçlı gazetelerin de basıldığı matbaada kurşun satırlar hâlinde dizgi yapan şehrin ilk İntertyp’i kurulmuştu. İstanbul’dan getirilen bir mürettibin yeni sistemle gazeteyi hazırlayışını birkaç gazeteci gece 01’e kadar ilgiyle izlemiştik. Azim Matbaası’nın sonunda girişi olan, bağcıların getirdiği üzümler satıldığı için halkın “Üzüm Pazarı” dediği alandaki yıkılan Mollaoğlu Medresesi’nin yerine de Konya’nın ilk sebze hali ve komisyoncu dükkânları yapılmıştı. Taş mimarî örneği bu yapıların arkasında kalan kısmı peynir pazarı olarak kullanılırken, Aziziye Camii’ne bakan batısına da, 1954’de Demokrat Parti’den Milletvekili seçilerek İmar ve İskân Bakanı olan Rüştü Özal’ın 1950-1954 arasındaki Belediye Başkanlığı sırasında modern işyerleri yapıldı. Restore edilen bu yapıların yanından dönünce peynir pazarı girişine Süleyman Öztemel, Konya’nın ilk şarküterisini açmıştı. Bilindiği gibi, bu taş dükkânlar silsilesi bir ara restore edildi, son olarak da Türbeönü’nden itibaren geniş alanda yer alan diğer yapılarla, Askeri Hastane ve sonra Sırrı Sandıkçı’nın müdürlüğünü yaptığı Elektrik Şirketi olarak kullanılan ve “Yanan hal” olarak anılan binan ile altındaki dükkânlar yıkılarak otopark ve üzerine Mevlâna Çarşısı inşa edildi.
Üzüm Pazarı’nın girişinden sonra sırasıyla bakkal Nuri ağa, sandalcı Hacı Süleyman, Ferah kunduracı Ali Onulduran, sonra zabıta memuru olan kunduracı Ethem, Mevlevî sikkelerini yapan Ali Sapmaz, kunduracı İsmail Büyükalim, kitapçı Abdurrahman Etik, bakkal Nuri Meydan, kasap Abdurrahman ve Aziz Kapçık, lokantacı Arif ve kunduracı Mehmet Yazıcı’nın dükkânları bulunuyordu. Aziziye Camii’nin köşesinden itibaren fotografta sağa dönülen köşeye kadar olan işyerleri de kasap Yalak Ali’nin Kâzım ve Mehmet, saatçi Kâzım, bakkal Balıkçılar, İbrahim Baldan’ın Ehli Tabiat lokantası, lokantadan boşalan yerde halıcı Kaplanlar, ilk kâğıtlı şekeri yapan Nuri Atıcı ve Davganalı Halil Efendi hocanın dükkânlarıydı.
1940’lı yılların ortalarında Aziziye Camii’nin doğusunda, 5-6 basamak taş merdivenle çıkılan tek katlı bir zabıta karakolu olduğunu hatırlarım. Şimdi küçük bir dinlenme alanı olan burasının eski fotoğraflarında kadınlar pazarı olduğu ve ahşap 2 katlı zabıta merkezi bulunduğu görülüyor, bu nedenle günümüze kadar “İhtisabın altı” (Pazar nizamını kontrol eden kuruluş, belediye) olarak anıldığı anlaşılıyor. Hayra Hizmet  Vakfı’nın inşa edildiği yerde kasap Nazif, 2 manav dükkânı ve Aziziye Camii güneyinde Ahmet Efendi Çarşısının yerinde ise Panos, Kirkor, Gençlerbirliği’nde futbol oynayan ve halen İstanbul’da yaşayan Markar Özararat’ın babaları Artin ustanın dökümhanesi ile Ahmet Efendi hamamının erkekler girişi vardı.
Şehrimizde attar, demirci ve sobacı, marangoz, tuzcu, sarraf, tenekeci, kunduracı, sıhhi tesisatçı gibi bazı meslek grupları uzun yıllardır faaliyet gösterdikleri alanları koruyor. Buna karşılık derici, çarıkçı, keçeci, mutaf, çıkrıkçı, semerci, nalbant, saraç, at cambazı ve yorgancıların çarşı içinde toplu hâlde olduğu alanlar artık tarihe karıştı. Meselâ manifaturacı ve kumaşçıların ağırlıkta olduğu Bedesten de artık bahis konusu değil. Yakın zamana kadar hazır giyimden perdeye, tuhafiyeden çeyize, bisikletten kırtasiyeye kadar çok çeşitli emtianın satışı yapılan bedestenin üzerinin eskiden kapalı olduğunu belirten yaşlı insanlar hayatta idi. Zaten, bedestenin anlamı sözlükte “Kumaş, mücevher ve benzeri şeylerin alınıp satıldığı kapalı çarşı, bezesten” olarak belirtiliyor. Allah ömür verirse, yaşı müsait olanlar zaman içinde şehrimizde gerek çarşı, gerek mesken alanlarında meydana gelecek değişikliğin kıyaslamasını daha rahat yapabilecekler.

NAİL BÜLBÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.