Ellerimiz Ne Kadar Temiz?
Yayınlanma:
Yemeklerimi, genellikle evimde yemeyi tercih ederim. Bir lokantada yemek yemem icap ettiği zaman da, dikkatimden kaçmayan bir konu var: gelen müşterilerin pek çoğu, ellerini yıkamadan masaya oturmakta; kalkanlar da ellerini yıkamadan ayrılmaktadırlar. Halbuki hemen her iş, bir kirlilik vesilesidir. İşlerinde en çok ellerini kullanan çeşitli mesleklerin sahiplerinin, çalışma süreleri boyunca ellerinin ne kadar mikrobik kirliliklere düçar olduğu ortadadır. Yaşamda, dokunulan her şeyin mikroorganizma yatağı olduğu unutulmamalıdır. El temizliği ve sağlığı, kimyasal ve fiziksel zararların önlenmesinde birinci plânda bulunan bir önlemdir. Mesai sırasında çeşitli kişilerce kullanılan âlet ve edevat; binlerce kişi tarafından kullanılıp, elden ele geçen paralar; bulaşıcı hastalıklara mübtelâ olanların çevrelerine salgıladıkları mikrobik bulaşmalar, sağlığımızı son derece tehdit ederler. Bütün bunların birer mikrop yığını ve yuvası oldukları, ilgili sağlık eleman ve kurumlarınca açıklanmaktadır. Bilhassa işi icabı bunlarla meşgul olanların, herhangi bir hastalığa yakalanmamak için, temizliğe son derece dikkat ve itina göstermeleri, ellerini, bol su ve sabunla, sık sık güzelce yıkamaları gereklidir. Hele beslenirken bunu asla ihmal etmemeleri elzemdir.
Sadece yemek vesilesiyle değil, sabah kalkınca, işten eve dönünce, tuvaletten çıkınca da eller sabunla güzelce yıkanmalıdır.
Ta ilkokulda, Mümtaz Koru Verenle Savaş Derneği’ne boynumuzdaki metal kumbaralarla yardım toplarken öğretmenimizin yaptığı şu uyarıyı hatırlıyorum: “Verem, son derece tehlikeli, bulaşıcı bir hastalıktır: Başlıca üç devresi vardır. Birinci devresi, ilâçla tedavi olunur. Geçmezse, ikinci devresinde, ameliyat edilir. Bu devreden de iyi olamayan hasta, artık çaresinin kalmadığını, bir süre sonra hayata gözlerini yumacağını fark ederek, büyük bir ümitsizliğe ve kin duygusuna kapılır. Kendisine kalmayacak dünyanın, başkalarına da yar olmaması için, intikam hisleriyle dolarak harekete geçer. Fırınlara, bakkallara giderek, sanki ekmek bakıyormuş gibi yapıp, daha önce mikroplu şalvar ve tükrüğünü sürdüğü eliyle ekmekleri yoklamaya başlar ve böylece bile bile mikrobu ekmeklere bulaştırır. Otobüse, dolmuşa biner, insanların ve bilhassa çocukların yapıştığı koltuk demirlerin; kapı ve pencerelere, telefon ahizelerine, metal ve kâğıt paralara da sürerek, ulaşabildiği her şeye, ama her şeye aynı bulaşıcılığı yapar, kirlenmeleri ve hastalığının başkalarına bulaşması için çabalar.
İşte bu ve benzeri şekil ve yollarla, hastalığın başkalarına da sirayet etmesin, başkaların da kendisi gibi hastalanmasını, ölüme yaklaşmasını gaye edinir.”
Yaşımız ilerleyip de hadîs-i şeriflerde geçen peygamberî tavsiye, sünnet ve uyarıları okuyunca, konunun önemini, ciddiyetini ve korunma yollarını daha iyi idrak etmiştik.. Her şeyde olduğu gibi el temizliğine de gayet dikkat etmek, her yemekten önce ve sonra elleri muhakkak yıkamak sünnet-i şerîftir. Kendimiz buna uymaya içtenlikle özen gösterdiğimiz gibi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi, işçilerimizi ve vesayetimiz altında bulunan herkesi, her vesile ile bu yolda eğitmek, bize düşen kutsal görevlerdendir. Bu görevi yapmayanların, dünya ve âhirette sorumlu duruma düşecekleri muhakkaktır. İşyeri sahiplerinin, yanlarında çalıştırdıkları işçilerinin sağlık durumlarını, sağlık karnelerine göre belli periyotiklerle yaptırmaları gereken, özellikle gıda sektöründe çalışanların sağlık kontrollerini ihmal etmemesi, her Müslüman, her medenî işverene düşen kanûnî görev ve sorumluluktur.
Eller yıkanırken, eli suya hemen gelişigüzel tutuvermek de yeterli değildir. Âdetâ mikrobu, bakterileri besleyip, şımartırcasına bir tutum sergileyen bu sözde yıkama şekli yerine, elleri, bol su ve sabunla güzelce, yerli yerince yıkamak, tertemiz olduğuna kani olduktan sonra güzelce durulamak ve en sonra da, nemli kalmaması için kâğıt havluyla kurulamak gereklidir. Unutmayalım ki, “temizlik, îmandandır.”
(15 Ekim 2008) tarihi, “Dünya El Yıkama Günü” ilân edilerek, bütün dünyada kutlanılıp üzerinde hassasiyetle durulmuştu. UNICEF’in araştırmalarına göre sadece el yıkamakla dünyada bir milyon çocuğun hayatının kurtulabileceği ifade edilmişti.
El hijyeni konusunda dikkat ve itina gösterilmesi gereken bir husus da, tırnakları sık sık kesmektir. Zamanında kesilmeyen tırnaklar, mikrop sığınağı görevi yaparak, akl u hatıra gelmedik hastalıklara sığınaklık yaparak davetiye çıkarır. Müslümanlar, tırnak kesimi konusunda da gayet titiz davranmalı ve başkalarına örnek ve önder olmalıdır. Bu iş, zorlamaktan ziyade inandırıp, ikna etmekle başarılır. Vaktiyle İstanbul şehremini olan Operatör Doktor Cemil Topuzlu Paşa, zabıta memurları vasıtasıyla simitçileri sık sık kontrol ettirirmiş. Çünkü merhum, doktor idi. Kirli ellerin vahametini, hijyenik ellerin nezafetini en iyi o bilirdi.
Kâinatta İlâhî bir düzen, kanun ve âhenk vardır. Biz buna, “Sünnetu’llah” diyoruz. Bunu bozan, değiştiren veya aykırı hareket eden, cezasını muhakkak görür. Kâinattaki her şey, yaratılıştan temiz, tertemizdir. Bir mukaddes emanet olarak bizlere armağan edilmiştir. Her şeyi yerli yerince, kuralına göre kullanmak, emanete ihanet etmemek, âdabına riâyet etmek ve hayatiyetine saygılı olmak, bize düşen bir idrak ve vebal konusudur. Hava, toprak ve su başta olmak üzere çevre temizliği, beden hijyeni, beden ve ruh sağlığının korunması, şartlarına en iyi şekilde riayet edilerek yaşanılması gereken nimetlerdir. Kadr u kıymeti bilindiği sürece vardır, bizimledir; saygılı davranılmadığı, kadr u kıymeti bilinmediği, korunmasına özen gösterilmediği zamanlarda ise, bizim zararımıza, felâketimize çalışan mekanizmalardır. Binanaleyh, el temizliğinden tutunuz da, bütün beden temizliğine, maddî temizliklerden tutunuz da, mânevî temizliklere varıncaya kadar her alanda, her konuda temiz, tertemiz olmalıyız. Zira gerçek müslüman, her bakımdan temiz, tertemiz; suretiyle ve siretiyle pırıl pırıl, temizlik sembolü örnek insandır.
Kirli ellerle tokalaşanlar, başkalarına yiyecek ikram edenler, hasta ziyaretinde bulunup, hasta aziz dostunun elini sıkanlar, gerçekte onlara iyilik değil, fenalık yapmaktadırlar.
Bütün bu gerçeklerden dolayı, hepimiz ellerimizin de tertemiz olmasına özen göstermeliyiz. Her yemekten önce ve sonra elleri sabunla ve güzelce yıkamak, medenî insanların bir âdeti, gerçek müslümanların ayrılmaz geleneğidir. Buna uyanlar gerçekten medenî insan ve hakîkî müslümandırlar.
Sadece yemek vesilesiyle değil, sabah kalkınca, işten eve dönünce, tuvaletten çıkınca da eller sabunla güzelce yıkanmalıdır.
Ta ilkokulda, Mümtaz Koru Verenle Savaş Derneği’ne boynumuzdaki metal kumbaralarla yardım toplarken öğretmenimizin yaptığı şu uyarıyı hatırlıyorum: “Verem, son derece tehlikeli, bulaşıcı bir hastalıktır: Başlıca üç devresi vardır. Birinci devresi, ilâçla tedavi olunur. Geçmezse, ikinci devresinde, ameliyat edilir. Bu devreden de iyi olamayan hasta, artık çaresinin kalmadığını, bir süre sonra hayata gözlerini yumacağını fark ederek, büyük bir ümitsizliğe ve kin duygusuna kapılır. Kendisine kalmayacak dünyanın, başkalarına da yar olmaması için, intikam hisleriyle dolarak harekete geçer. Fırınlara, bakkallara giderek, sanki ekmek bakıyormuş gibi yapıp, daha önce mikroplu şalvar ve tükrüğünü sürdüğü eliyle ekmekleri yoklamaya başlar ve böylece bile bile mikrobu ekmeklere bulaştırır. Otobüse, dolmuşa biner, insanların ve bilhassa çocukların yapıştığı koltuk demirlerin; kapı ve pencerelere, telefon ahizelerine, metal ve kâğıt paralara da sürerek, ulaşabildiği her şeye, ama her şeye aynı bulaşıcılığı yapar, kirlenmeleri ve hastalığının başkalarına bulaşması için çabalar.
İşte bu ve benzeri şekil ve yollarla, hastalığın başkalarına da sirayet etmesin, başkaların da kendisi gibi hastalanmasını, ölüme yaklaşmasını gaye edinir.”
Yaşımız ilerleyip de hadîs-i şeriflerde geçen peygamberî tavsiye, sünnet ve uyarıları okuyunca, konunun önemini, ciddiyetini ve korunma yollarını daha iyi idrak etmiştik.. Her şeyde olduğu gibi el temizliğine de gayet dikkat etmek, her yemekten önce ve sonra elleri muhakkak yıkamak sünnet-i şerîftir. Kendimiz buna uymaya içtenlikle özen gösterdiğimiz gibi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi, işçilerimizi ve vesayetimiz altında bulunan herkesi, her vesile ile bu yolda eğitmek, bize düşen kutsal görevlerdendir. Bu görevi yapmayanların, dünya ve âhirette sorumlu duruma düşecekleri muhakkaktır. İşyeri sahiplerinin, yanlarında çalıştırdıkları işçilerinin sağlık durumlarını, sağlık karnelerine göre belli periyotiklerle yaptırmaları gereken, özellikle gıda sektöründe çalışanların sağlık kontrollerini ihmal etmemesi, her Müslüman, her medenî işverene düşen kanûnî görev ve sorumluluktur.
Eller yıkanırken, eli suya hemen gelişigüzel tutuvermek de yeterli değildir. Âdetâ mikrobu, bakterileri besleyip, şımartırcasına bir tutum sergileyen bu sözde yıkama şekli yerine, elleri, bol su ve sabunla güzelce, yerli yerince yıkamak, tertemiz olduğuna kani olduktan sonra güzelce durulamak ve en sonra da, nemli kalmaması için kâğıt havluyla kurulamak gereklidir. Unutmayalım ki, “temizlik, îmandandır.”
(15 Ekim 2008) tarihi, “Dünya El Yıkama Günü” ilân edilerek, bütün dünyada kutlanılıp üzerinde hassasiyetle durulmuştu. UNICEF’in araştırmalarına göre sadece el yıkamakla dünyada bir milyon çocuğun hayatının kurtulabileceği ifade edilmişti.
El hijyeni konusunda dikkat ve itina gösterilmesi gereken bir husus da, tırnakları sık sık kesmektir. Zamanında kesilmeyen tırnaklar, mikrop sığınağı görevi yaparak, akl u hatıra gelmedik hastalıklara sığınaklık yaparak davetiye çıkarır. Müslümanlar, tırnak kesimi konusunda da gayet titiz davranmalı ve başkalarına örnek ve önder olmalıdır. Bu iş, zorlamaktan ziyade inandırıp, ikna etmekle başarılır. Vaktiyle İstanbul şehremini olan Operatör Doktor Cemil Topuzlu Paşa, zabıta memurları vasıtasıyla simitçileri sık sık kontrol ettirirmiş. Çünkü merhum, doktor idi. Kirli ellerin vahametini, hijyenik ellerin nezafetini en iyi o bilirdi.
Kâinatta İlâhî bir düzen, kanun ve âhenk vardır. Biz buna, “Sünnetu’llah” diyoruz. Bunu bozan, değiştiren veya aykırı hareket eden, cezasını muhakkak görür. Kâinattaki her şey, yaratılıştan temiz, tertemizdir. Bir mukaddes emanet olarak bizlere armağan edilmiştir. Her şeyi yerli yerince, kuralına göre kullanmak, emanete ihanet etmemek, âdabına riâyet etmek ve hayatiyetine saygılı olmak, bize düşen bir idrak ve vebal konusudur. Hava, toprak ve su başta olmak üzere çevre temizliği, beden hijyeni, beden ve ruh sağlığının korunması, şartlarına en iyi şekilde riayet edilerek yaşanılması gereken nimetlerdir. Kadr u kıymeti bilindiği sürece vardır, bizimledir; saygılı davranılmadığı, kadr u kıymeti bilinmediği, korunmasına özen gösterilmediği zamanlarda ise, bizim zararımıza, felâketimize çalışan mekanizmalardır. Binanaleyh, el temizliğinden tutunuz da, bütün beden temizliğine, maddî temizliklerden tutunuz da, mânevî temizliklere varıncaya kadar her alanda, her konuda temiz, tertemiz olmalıyız. Zira gerçek müslüman, her bakımdan temiz, tertemiz; suretiyle ve siretiyle pırıl pırıl, temizlik sembolü örnek insandır.
Kirli ellerle tokalaşanlar, başkalarına yiyecek ikram edenler, hasta ziyaretinde bulunup, hasta aziz dostunun elini sıkanlar, gerçekte onlara iyilik değil, fenalık yapmaktadırlar.
Bütün bu gerçeklerden dolayı, hepimiz ellerimizin de tertemiz olmasına özen göstermeliyiz. Her yemekten önce ve sonra elleri sabunla ve güzelce yıkamak, medenî insanların bir âdeti, gerçek müslümanların ayrılmaz geleneğidir. Buna uyanlar gerçekten medenî insan ve hakîkî müslümandırlar.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.