Cennet Ucuz Değil…
Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile
Adam aldatmaksa maksat aldanan yok nafile…
Kaç hakiki Müslüman gördümse makberdedir…
Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir…
Ne güzel ifade etmiş milli şairimiz.. Kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin Rabbimiz. Hakikaten müslümanlığı yaşamak şöyle dursun çevremizde her an insanlığa sığmayacak söz, fiil ve davranışları gözlemlemekteyiz. Hele bu duygu ve davranış hezeyanlarının içinde öyle bir tanesi var ki kişiyi insan olmanın ötesinde hayvanlardan bile daha aşağı bir mertebeye çekmekte adeta şeytanlaştırmaktadır. Bu his haset yani kıskançlıktır…
İblisin Hz. Adem’i kıskanması kıskanan şeytan olduğu halde üzücü ve normal kabul edilemeyen bir hadise iken müminin mümini kıskanması son derece tuhaftır. Efendimiz (a.s.m) bir baba şefkatiyle ümmetini şeytanın bu tuzağından uzak tutmak istemiş hasetten her fırsatta bizleri korumaya çalışmıştır. Buna hadisleri delildir. Bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur kainatın mürşidi:
“Haset; ateşin odunu yeyip bitirdiği gibi bütün iyilikleri yer bitirir.” Bu hadisten anlaşılacağı üzere haset sahibi kişi sermayesi her ne kadar çok olursa olsun sonunda iflas etmeye mahkumdur.
Yine bir başka hadis-i şerifinde şöyle der efendimiz (s.a.v): “İki aç kurdun sürüye verdiği zarar, içinde kıskançlık ve mal hırsı bulunan kişinin dinine verdiği zarardan daha fazla değildir.”
Hadisleri çoğaltmak mümkün. Hasetle ilgili hadislerin en mühimi belki de şudur: “Haset ile iman bir kişi de bir arada bulunmaz.” Birilerinin sahip olduğu nimete üzülüp o nimetin o kişilerin ellerinden gitmesini arzulayan kişi haset etmektedir. Birilerinin sahip olduğu nimete üzülmediği halde aynı nimete kendisi de kavuşabilmeyi arzulayan kişi ise gıpta etmektedir. Efendimiz bizlere iki kişinin gıpta edilebileceğini haber verir: Bu iki kişi
- Hikmet ve Kur'an talibi olup bunları diğer insanlara da öğreten kişi
- Mal sahibi olup malını Allah yolunda Allah için infak eden kişi…
Efendimiz (a.s.m) bu iki kişi dışında kimseyi gıpta etmenin bile doğru olmayacağını vurgularken beyt-i hüda olan kalplerimizde Hüda'nın kullarına karşı kıskançlık gibi bir duyguyu yeşertmek, büyütmek ve sonra da o duygunun esiri olmak hiç mümin olan kula yakışır mı? Üstelik kıskançlık öyle bir duygu ki sahibini yeyip bitirir hatta uykularını kaçırırken Allah’ın bir ihsanıdır belki de ki kıskanılanın üzerindeki nimet arttıkça artar. Tabii kıskanılan N. Fazıl'ın “Verirler ben acizim kudret senin dedikçe, Verenin şanı büyük sen iste istedikçe” dizelerinde belirttiği gibi Rabbi'ne dayanıp güvenen, vereceğini bilerek yalnız O'ndan isteyen ve kalbinde kötü duygulara yer vermeyen bir kişi ise.
Kişinin kendine yapabileceği en büyük kötülük başkalarını kıskanmaktır. Zira kıskandıkça kıskandığının Allah’ın kullarından mümin bir kul olduğunu unutur ve adeta onun başına gelebilecek bir felakete sevinebilecek onun üzüntüsüyle ferahlayabilecek bir düzeye İNDİRMİŞTİR gönül dünyasını…
Halbuki Kur’an okuyan bir kişi bilir ki bir müminin başına gelecek bir musibete sevinip iyiliğe üzülmek kafirlerin en önemli vasıflarındandır. Allah (c.c) Al-i İmran suresi 120. ayette şöyle buyurmaktadır:
“Size bir iyilik dokunduğunda bu onları tasalandırır, başınıza bir musibet gelse sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız onların hilesi size zarar veremez. Şüphesiz ki Allah çepeçevre kuşatandır.”
Kişi bilmelidir ki sahip olunabilecek nimetlerin tümü (zenginlik, güzellik, soy-sop, çoluk-çocuk, sağlık, ilim…) Allah’tandır. Veren de Allah'tır almaya muktedir olan da… O halde kimin nimetini kimden kıskanır insanoğlu… Ne diye birbirine dünyayı zindan eder ve hakkı var mıdır Allah (c.c)'ın eşrefül mahlukat dediği bir canı kıskanmaya hiç yok yere üzmeye, incitmeye…
İnsan olalım önce… Müslümanlık gölge misali gelir peşinden. Yok ben ille de… diyorsak Müceddid-i dem-i bekanın (baki zaman müceddidi) sözünü hiç aklımızdan çıkarmayalım.
- Cennet ucuz değil, cehennem luzumsuz değil…





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.