Caner Özcan
Yayınlanma:
Konyaspor, fiziksel olarak düştü görüntüsü verse de matematiksel olarak şansını devam ettiriyor ya, başkanından yöneticisine, teknik adamından oyuncusuna kadar herkeste bir rahatlama, yaptık olmadı havası var.
Nasıl olsa Konyaspor maç kazanamasa da Buca ve Sivas’ın puan ve maç kaybetmesiyle zor da olsa her hafta kalan şansını bir kez daha yeniliyor. Bir anlamda yeşil-beyazlı oyuncular ve teknik adam Yılmaz Vural her hafta şans zarı atıyor, ya tutarsa diye. Tutuyor da üstelik. Sivas ve Buca’nın geçtiğimiz hafta maç kazanması durumunda Konyaspor’da stres iki katına çıkacaktı. Ancak onlar da kazanamayınca yeşil-beyazlılar boyu kısalan ligde henüz her şey bitmedi dedi.
Yılmaz Vural son basın toplantısında ‘geçtiğimiz hafta bize teselli oldu, rakiplerimizin kaybetmesi bizleri sevindirdi’ demiş. Rakiplerin puan kaybetmesi elbette önemli sayın Vural ama sizin ve takımınızın sahada ne yaptığına bakmak lazım. Kendi evinizde, hiçbir mazerete sığınmadan kendi ayarınızda, kuvvetinizde bir takımla oynuyorsunuz. Maçın başında yenen bir gol ve doksan dakika sonuç ve pozisyon üretmekte inanılmaz zorlanan futbolun acemi ayakları.
O zaman sormazlar mı adama sen Konya’ya konuşmaya mı geldin, takım çalıştırmaya mı?
Yılmaz Vural geldiğinde, onun teknik adamlık serüvenine bakarak bazı çekincelerimi sıralamıştım. Birçok takım değiştirdi Yılmaz Vural, teknik adamlık kariyeri saha kenarındaki hareketleriyle konuşuldu, çalıştırdığı takımlarda tek başarısı büyük takımlara karşı alınan geçici başarılı sonuçlardı.
2006-2007 sezonunda bir ara dokuzuncu sıraya çıkan Antalyaspor’un küme düşmesi ve bu gelişmelerden önce, ‘Antalyaspor küme düşerse etek giyerim ‘ sözleri ve sonra yaşananları bir gözünüzün önüne getirin.
Yılmaz Vural’ın teknik adamlığı maalesef budur, bu kadardır. Haftalar önce Kasımpaşa’daki görevinden rahatsızlığı nedeniyle ayrılan Yılmaz Vural’ı hem de 120 bin euro peşin, 240 bin euro 3 taksit halinde ödenmek üzere Konyaspor’un başına kurtarıcı diye getirmenin bu nedenle hiçbir izahı yoktur. Takım süper ligde de kalırsa alacağı 400 milyar da cabası. Bırakın Yılmaz Vural gibi adamları evlerinde televizyon izlesin. Taraftarı ve Konyaspor’a inananları bu nedenle daha fazla üzmeyin…
Yılmaz Vural üzerinden Konyaspor değerlendirmemize devam edelim.
İlk yarıda Konyaspor, Beşiktaş ile 2-2 berabere kaldıktan sonra Shuster altmışların futbolunu oynuyor diye Konyaspor’u ve Türk futbolunu acımasızca eleştirmişti. O zamanlar Shuster’e Türk futbolunu anlamak yerine her hafta takımlarımızı eleştirmesine kızmıştım.
Konyaspor o gün İstanbul’dan beraberlikle döndüğünde galibiyeti de kaçırmıştı, dimdik ayaktaydı. Konyaspor bugün 60’ların futbolunu oynasa yine kazanabilir. Üstelik 60’ların futbolunu oynamak suç değil ayıp değil. Kadron müsaittir. Defans yaparsın, kontratakla gol ararsın. Yenemesen de yenilmezsin. Ama Konyaspor öyle bir görüntüdeki, oyuncu maçtan önce teslim olmuş bitse de gitsek havasına bürünmüş, teknik adam şaşkın ne yapacağını bilmiyor, çünkü takımı tanımıyor.
Yılmaz Vural teknik adamlığının sonbaharında tam anlamıyla destan yazmak istiyorsa bahsettiği 30 puanın 20’sini almak zorundadır. Ne yapıp edip Çalımbay’ın Sivas’ı ile Aybaba’nın Buca’sını Bank Asya’ya göndermek zorundadır. Bunu yaparsa rüştünü ispat eder, yapmazsa kendi ipini kendisi çekmiş olur.
Sivas ve Buca’dan da iyi sonuç gelince haftalık günah çıkarma ve günü kurtarma derdine giriyor.
Ankaragücü mağlubiyet sonrası takıma 30’ar bin para cezası verilirken, oyunculardan Barbaros Bahadır Barut kadro dışı bırakıldı. Sadece Barbaros mu takımın suçlusu?
Böyle zamanlarda günah keçisi de ilan etmek kolaydır. Oysa ki bütün iş kenetlenmek de ve tek yumruk olmakla mümkündür. Hem devre arası ve sezon başı ucuz diye adı sanı duyulmamış futbol acemilerini Konyaspor’a bela edeceksin hem de zor anlarda birini günah keçisi ilan ederek işin içinden çıkacaksın. Bu para cezaları ve kadro dışı oyuncuya sadece tehdit olur ve olmayan güveni de bir anda kaybettirir. Konyaspor şu günkü halinden sadece bütün futbolcuların inanmasıyla çıkabilir. İnanmak ta onlara güvenerek olur, ceza vererek değil.
Nasıl olsa Konyaspor maç kazanamasa da Buca ve Sivas’ın puan ve maç kaybetmesiyle zor da olsa her hafta kalan şansını bir kez daha yeniliyor. Bir anlamda yeşil-beyazlı oyuncular ve teknik adam Yılmaz Vural her hafta şans zarı atıyor, ya tutarsa diye. Tutuyor da üstelik. Sivas ve Buca’nın geçtiğimiz hafta maç kazanması durumunda Konyaspor’da stres iki katına çıkacaktı. Ancak onlar da kazanamayınca yeşil-beyazlılar boyu kısalan ligde henüz her şey bitmedi dedi.
Yılmaz Vural son basın toplantısında ‘geçtiğimiz hafta bize teselli oldu, rakiplerimizin kaybetmesi bizleri sevindirdi’ demiş. Rakiplerin puan kaybetmesi elbette önemli sayın Vural ama sizin ve takımınızın sahada ne yaptığına bakmak lazım. Kendi evinizde, hiçbir mazerete sığınmadan kendi ayarınızda, kuvvetinizde bir takımla oynuyorsunuz. Maçın başında yenen bir gol ve doksan dakika sonuç ve pozisyon üretmekte inanılmaz zorlanan futbolun acemi ayakları.
O zaman sormazlar mı adama sen Konya’ya konuşmaya mı geldin, takım çalıştırmaya mı?
Yılmaz Vural geldiğinde, onun teknik adamlık serüvenine bakarak bazı çekincelerimi sıralamıştım. Birçok takım değiştirdi Yılmaz Vural, teknik adamlık kariyeri saha kenarındaki hareketleriyle konuşuldu, çalıştırdığı takımlarda tek başarısı büyük takımlara karşı alınan geçici başarılı sonuçlardı.
2006-2007 sezonunda bir ara dokuzuncu sıraya çıkan Antalyaspor’un küme düşmesi ve bu gelişmelerden önce, ‘Antalyaspor küme düşerse etek giyerim ‘ sözleri ve sonra yaşananları bir gözünüzün önüne getirin.
Yılmaz Vural’ın teknik adamlığı maalesef budur, bu kadardır. Haftalar önce Kasımpaşa’daki görevinden rahatsızlığı nedeniyle ayrılan Yılmaz Vural’ı hem de 120 bin euro peşin, 240 bin euro 3 taksit halinde ödenmek üzere Konyaspor’un başına kurtarıcı diye getirmenin bu nedenle hiçbir izahı yoktur. Takım süper ligde de kalırsa alacağı 400 milyar da cabası. Bırakın Yılmaz Vural gibi adamları evlerinde televizyon izlesin. Taraftarı ve Konyaspor’a inananları bu nedenle daha fazla üzmeyin…
Yılmaz Vural üzerinden Konyaspor değerlendirmemize devam edelim.
İlk yarıda Konyaspor, Beşiktaş ile 2-2 berabere kaldıktan sonra Shuster altmışların futbolunu oynuyor diye Konyaspor’u ve Türk futbolunu acımasızca eleştirmişti. O zamanlar Shuster’e Türk futbolunu anlamak yerine her hafta takımlarımızı eleştirmesine kızmıştım.
Konyaspor o gün İstanbul’dan beraberlikle döndüğünde galibiyeti de kaçırmıştı, dimdik ayaktaydı. Konyaspor bugün 60’ların futbolunu oynasa yine kazanabilir. Üstelik 60’ların futbolunu oynamak suç değil ayıp değil. Kadron müsaittir. Defans yaparsın, kontratakla gol ararsın. Yenemesen de yenilmezsin. Ama Konyaspor öyle bir görüntüdeki, oyuncu maçtan önce teslim olmuş bitse de gitsek havasına bürünmüş, teknik adam şaşkın ne yapacağını bilmiyor, çünkü takımı tanımıyor.
Yılmaz Vural teknik adamlığının sonbaharında tam anlamıyla destan yazmak istiyorsa bahsettiği 30 puanın 20’sini almak zorundadır. Ne yapıp edip Çalımbay’ın Sivas’ı ile Aybaba’nın Buca’sını Bank Asya’ya göndermek zorundadır. Bunu yaparsa rüştünü ispat eder, yapmazsa kendi ipini kendisi çekmiş olur.
Sivas ve Buca’dan da iyi sonuç gelince haftalık günah çıkarma ve günü kurtarma derdine giriyor.
Ankaragücü mağlubiyet sonrası takıma 30’ar bin para cezası verilirken, oyunculardan Barbaros Bahadır Barut kadro dışı bırakıldı. Sadece Barbaros mu takımın suçlusu?
Böyle zamanlarda günah keçisi de ilan etmek kolaydır. Oysa ki bütün iş kenetlenmek de ve tek yumruk olmakla mümkündür. Hem devre arası ve sezon başı ucuz diye adı sanı duyulmamış futbol acemilerini Konyaspor’a bela edeceksin hem de zor anlarda birini günah keçisi ilan ederek işin içinden çıkacaksın. Bu para cezaları ve kadro dışı oyuncuya sadece tehdit olur ve olmayan güveni de bir anda kaybettirir. Konyaspor şu günkü halinden sadece bütün futbolcuların inanmasıyla çıkabilir. İnanmak ta onlara güvenerek olur, ceza vererek değil.





Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.