Borcu borçla çeviriyoruz

Borcu borçla çeviriyoruz

Prof. Dr. Ahmet Ay, "Özel sektörün dış borcu çok fazla. 2014'ün birinci çeyreği itibariyle kamu sektörünün toplam dış borcu 117 milyar dolar, özel sektörün dış borcu ise 264 milyar dolar. Borcu borçla çeviriyoruz. Kur riski arttı. Dikkatli olmalıyız" dedi

 

RÖPORTAJ: KERİM ATICI 

TASARRUF SEFERBERLİĞİ BAŞLATILMALI

Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ay Merhaba'ya ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye'nin tasarruf yapamadığını belirten Ay, "Bir tasarruf seferberliği başlatılmalı. Cari açık temel bir sorun. Katma değeri yüksek ürün üretemiyoruz. Gelişmiş ülkelerin bir iPhone'dan elde ettiği katma değeri biz 10 ton buğdaydan çıkaramıyoruz" diye konuştu.

BAĞIMSIZ KURUMLARA KARIŞIYORLAR

Faiz tartışmalarına değinen ve Türkiye'nin zamanını faiz tartışmalarına ayırmasını tuhaf bulan Prof. Dr. Ay, " BDDK ve Merkez Bankası gibi bağımsız kurumlarımız yeterince çalışmıyor. Kararlarında etkin olamıyorlar. AK Parti, 2007 yılına kadar bağımsız kurumlara karışmadı. Ama 2007'den sonra hükümet karışmaya başladı. İnsanlar bugün Merkez Bankası'na şüpheyle bakıyor" diye konuştu.

 

17-1.20141013102021.jpg

**Altın yatırımcısını üzdü. Dolar güçleniyor. Altın, Avro ve dolardaki son durum nedir? Vatandaş hangi alana yatırım yapmalı?

-Altın, Euro ve Dolar'daki iniş ve çıkışı bir çok etken etkiliyor. Son dönemde altın yatırımcısına kaybettirdi. 'Altın güvenli liman mı?' sorusu sorulmaya başlandı. Ama 'tek çiçekle bahar gelmez' diye bir söz var. 2008 krizinin etkileri devam ediyor. Sonucun ne olacağı tam tahmin edilemiyor. Ekonominin geleceğiyle ilgili ciddi tartışmalar var. Euro zayıflarken Dolar güçleniyor. Doların güçlenmesinde bir çok değişken var. Doları biz basmıyoruz. Dış ticaretimiz ise ağırlıklı olarak Dolar üzerinden yapılıyor. Doların fiyatı dışarıdan belirleniyor. ABD Merkez Bankası'nın faiz artırımı kararı doların yükselmesinde etkili oldu. ABD ekonomisini kendisi doların değerini belirliyor. ABD ekonomisi en canlı ekonomi olma özelliğine sahip. Uluslararası konjonktür var. Bu da ABD'ye yük yüklüyor. Mesela Suriye krizinin çözümü ABD'den bekleniyor. Ekonomileri krizlere giriyor. Bu da bazı hastalıkları gün yüzüne çıkardı. Avrupa Birliği'nin içerisinde bulunan 27 ülkenin ekonomisi bir değil. Bazı ülkelerinin ekonomisi canlı iken, bazıları da krizlerle boğuşuyor. Bu nedenle Euro'da Dolara karşı zayıflıyor. Dünya ticaretinin genel yapısına baktığımızda yaklaşık 18 trilyon dolarlık bir ihracat var. Bunun 6,5 trilyon dolarını Avrupa Birliği ülkeleri yapıyor. AB bu 6,5 trilyon dolar ticaretin 5,5 trilyonunu kendi içerisinde yapıyor. Bu da AB'nin dinamik olduğunu ortaya koyuyor.

KRİZLERİN FATURASI AĞIR OLDU

**Türkiye'nin komşularından Suriye ve Irak iç savaşla boğuşuyor. Ortadoğu'ya ihracatta düşüş yaşanıyor. Karadeniz'in öbür ucunda ise Ukrayna krizi baş gösterdi. Krizlerin ekonomiye etkisi ne oldu?

-Siyasal gelişmeler Türkiye ve dünya ekonomisini çok etkiliyor. Türkiye'nin kuzeyindeki ve güneyindeki siyasi gelişmeler ekonomiye birebir yansıyor. Rusya-Ukrayna krizinin içerisinde AB de var. Geçen gün bir rapor yayınlandı. Raporda, eğer Ukrayna üzerinde Avrupa'ya akan doğalgaz kapatılırsa Avrupa'nın büyük bir krize gireceği belirtiliyor. Euro'nun zayıflamasının bir nedeni de bu. ABD, Suriye krizi noktasında bir çok müttefiki bir araya getirdi. Krizler başımızı ağrıtacak. Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısını kimse tam olarak bilmiyor. Hükümet de bilmiyor. 1.6 milyon mülteci var diyorlar. Bu şuna benzer; Türkiye'nin 300-400 milyar borcu var demeye benzer. Çünkü 300 ila 400 milyar arasında 100 milyar var. Bu önemli bir rakam. Bunlar kayıtlı mı değil mi? Bunlar kışın nasıl barınacak. Mülteciler güvencesiz şekilde istihdam sektöründe de faaliyet gösteriyor. Bazı illerde de ırkçı saldırılar da var. Net bir sayı yok. Sınırlarda giren çıkan belli değil. Bu tür etkenler iç ekonomiyi etkiler. Suriye'ye 40 milyon dolar ihracatımız vardı.

CARİ AÇIĞIN ÖNÜNE GEÇİLEMİYOR

**Faiz oranları ülke ve dünya gündemini uzun bir süre meşgul etti. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

-Ekonomideki küçük bir hastalık herkese yansıyor. Faiz oranlarının artırılacağı söylentisi bile sıkıntı yaratıyor. Türkiye'de yapısal önlemler alınmadı deniliyor. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda bu sıkıntı var. Çünkü bu ülkelerde sıcak paraya dayalı bir finansman durumu var. Örneğin Türkiye'de yüzde 20 civarında yatırımımız var. Tasarruf oranı ise yüzde 12. Yatırım ile tasarruf oranın arasındaki farkı da dışarıdan finanse ediyoruz. Bu da cari açık demektir. Yaklaşık olarak 50 milyar dolarlık bir cari açığınız varsa, 50 milyarlık sıcak paraya ihtiyacınız var demektir. Güney Amerika ülkelerinden Arjantin ve Brezilya, Türkiye bu ülkelerde bu sıkıntı var. Çünkü 2000-2007 arasında ciddi manada finansman vardı. Bu birazda 1980'leri hatırlatıyor. 1970'lerde ciddi manada petrodolarlar birikmişti. Ülkeler açığını burda kapatıyor. Uluslararası finansman daralıyor.

ORTADOĞU PAZARINA GÜVENİLMİYOR

**Tasarruf oranının yüzde 12 olduğunu belirttiniz. Tasarruf yapmak için hangi adımlar atılabilir?

-Her ülkenin finansmana ihtiyacı var. Günü kurtarmak için değil, uzun vadeli önlemler almalıyız. Tasarruf oranlarını arttırmalıyız. Bizde tasarruf yok. Kendi kaynağımıza dönmeliyiz. Dışarıdan kaynak bulmak kötü bir şey değil. Ama bu kaynaklara elinde sonunda ödeme yapacaksınız. Bazen kendimizi ayrıştırıyoruz. Yetkililer, uluslararası kuruluşların yaptığı açıklamaların bizi ilgilendirmediğini ifade ediyor. Bizi belki ilgilendirmiyor ama yabancı sermayaye etkiliyor. Uluslararası finans bu tür risklere göz yummuyor. Ukranya krizi ve Suriye krizi ülke ekonomimizi çok etkiliyor. Ukranya krizi 2 nedenle bizi etkiliyor. Rusya komşumuz, Ukranya bitişiğimiz. Ayrıca Ukranya'da Türk nüfusu da var. Belki bu kriz İngiltere'yi etkilemiyor. Ama biz doğalgaz da aldığımız için bizi çok etkiliyor. Irak ve Suriye'de faaliyet gösteren IŞİD de bizi çok etkiliyor. Suriye ile 900 kilometrelik bir kara sınırımız var. Bunu nasıl kontrol edeceğiz? ABD bile Meksika sınırını kontrol edemiyor. Sınırdan giren çıkan belli değil. Şuna yatırım yapın deme şansımız yok. ABD ekonomi noktasında yeni hamleler yapacak. Faizler yükselebilir. İhracatımız da daralıyor. Irak ve Suriye'ye, Ortadoğu ülkelerinin bir kısmına ihracat yapamıyoruz. İhracatımızın en önemli kısmını AB'ye yapıyorduk. AB'ye ihracat önemli. Çünkü Ortadoğu pazarının ne olacağını kestiremiyorsunuz. Kriz döneminde biz Ortadoğu pazarına açıldık. Bu sayede krizden etkilenmedik. Ama bu pazara güvenilmiyor.

ÖZELİN DIŞ BORCU ÇOK FAZLA

**Geçtiğimiz ay 'ekonominin patronu' ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dış borca dikkat çekti, ekonomiyle ilgili kaygılarını dile getirdi. Babacan'ın sözlerini nasıl yorumluyorsunuz? Türkiye'nin dış borcu ne kadar? Bu borç nasıl kapatılır?

-Ali Babacan iyi bir iktisatçı ve herkes tarafından da seviliyor. Babacan, Türkiye açısından bir şans. Dış dünya tarafından çok tanınıyor. Türkiye'nin kamu noktasında büyük bir dış borcu yok. Yani devletin ciddi bir borcu bulunmuyor. Ama özel sektörün dış borcu çok fazla. Bu borç devletin mi değil mi diye soruluyor. Bu borçlar kamu, hazine garantili. Türkiye'nin büyümesinin altındaki etken özel sektör. Ama özel sektörde dış kaynak çok fazla. Bugün dolardaki bir aşırı artış özelin belini büker. Bu ciddi bir risk. Biz 1994 krizini yaşadık. O krizin sebepleri buydu. O dönem ucuz döviz getirdiler, yüksek faizle sattılar. Borcu borçla çeviriyoruz. 2014'ün birinci çeyreği itibariyle resmi rakamlara göre kamu sektörünün toplam dış borcu 117 milyar dolar. Bunun 97 milyar doları uzun vadeli. Merkez Bankası'nın ise 5 milyar dolar borcu var. Burda bir sorun yok. Ödenebilir. Özel sektörün dış borcu ise 264 milyar dolar. 2002'ye göre kamu kesiminin dış borcu 64 milyardan 117 milyara çıkmış. Özelin borcu ise 43 milyardan 264 milyara çıkmış. Özel kesimin dışarıdan borç alma kabiliyeti yükseldi. Kur riski arttı. Devlet kendi üzerinden alıp özele veriyor. Devlet bu kur riskini bir şekilde finanse etmeli. Kamu kesimi dengesini sağladık diye övünüyoruz. Ama ekonomi kamudan ibaret değil. Büyümemizde özelin etkisi büyük. Büyümenin kaynağı özel kesim. Ama risklere de dikkat etmeliyiz.

TASARRUF OLMADAN OLMAZ

**Cari açık ülke ekonomisinin belini büküyor. Cari açığın kapatılmasıyla ilgili yeterli adım atılıyor mu? Açığın kapatılması için neler yapılabilir?

-Cari açığı sürekli konuşuyoruz. Bazı vatandaşlar ve ekonomistler 'cari açıkla yaşamaya alıştık' diyor. Cari açık temel bir sorun. Kalkınmayı ilgilendiriyor. Tasarruf yapamıyoruz. Cari açık yurt içi üretim ile tüketim arasındaki farktı. Bu yapısal bir sorun. O zaman bu sorunu çözeceksiniz. Cari açıkta dış ticaret yapısına bakmamız lazım. Genelde ara ve yatırım mallarını ithal ediyoruz. Bunların yüzde 80'ini ithal geliyor. Bu ithalatı öyle ya da böyle yapacağız. Döviz kazanacağımız işler yapmalıyız. İthalat ihracattan çok fazla. İhracatı artırmalıyız. Bunun üzerinde kafa yormalıyız. Petrol ve doğalgazı, ara ve yatırım mallarını almayalım demiyoruz. Bir çok ülkeye ihracat yapıyoruz. İhracatta mal ve ülke çeşitliliğimiz arttı. Konsantrasyon kat sayımız yükseldi. Ama katma değeri yüksek ürünü üretemiyoruz. Gelişmiş ülkelerin bir iPhone'dan elde ettiği katma değeri biz 10 ton buğdaydan çıkaramıyoruz. Yüksek teknolojili ürünlere yönelmeliyiz. Bizim ihracatımızda yüksek teknoloji ürünlerin oranı yüzde 3. Böyle gidersek 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşamıyoruz. Eskiden AB'ye biz yakındık. Maliyet avantajımız vardı. Ama Çin coğrafi olarak uzak olmasına rağmen ürettiği mallar AB'ye hızlı ve ucuz bir şekilde ulaşıyor. Rakiplerimiz de çoğaldı. Türkiye'de ciddi manada bir tasarruf seferberliği yapılmalı. Harcama işimize geliyor. Vatandaş harcıyorum ama mutlu oluyorum diyor. Bu durumdan vatandaş da, satıcı da, siyasetçiler de memnun. AVM kültürü yerleşiyor. Evlerimiz mağazaları andırıyor. Tasarruf yapmazsanız ekonomiyi döndüremezsiniz. Çin'de tasarruf oranı yüzde 40. Biz de yüzde 12. Yatırımımız yüzde 20 civarında. Bu aradaki farkı nasıl finanse edeceksiniz. Ekonomi gelişiyor diyorlar. Ekonomi borçla gelişiyor. Devlet bir ara tasarruf için bireysel emeklilik politikaları devreye soktu.

**Ara eleman sorunun çözümü noktasında hangi adımlar atılıyor?

-Ara eleman sıkıntısını da çözemedik. Bu sıkıntının çözümü noktasında hiçbir plan ve projemiz yok. Her ilde üniversite açıyoruz. Üniversiteyi açtığınız anda ara elemanın önünü kapatıyorsunuz. Meslek yüksek okulları pek tercih edilmiyor. Eğitim durumumuz düşük. Okula devam etme oranı bizde 6-7. Avrupa'da bu oran 13-14. Biz okullaşma oranımız da son yıllarda arttı. Kamu kesimi dengesini sağladık. Maliye Bakanlığı bunu başardı. Ama başka noktalar sos veriyor.

'MERKEZ BANKASI'NA ŞÜPHEYLE BAKIYORUZ'

**Geçtiğimiz aylarda Merkez Bankası ile Hükümet arasında faiz kavgası baş gösterdi. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

-Zamanımızı faiz tartışmaları ile harcıyoruz. Tuhaf geliyor. Enerjimizi daha farklı alanlara yönlendirmeliyiz. BDDK ve Merkez Bankası gibi bağımsız kurumlarımız yeterince çalışmıyor. Kararlarında etkin olamıyorlar. 2001 krizinden sonra ekonominin büyümesinin altında bu kurumların etkin olması var. AK Parti, 2007 yılına kadar bağımsız kurumlara karışmadı. Ama 2007'den sonra hükümet karışmaya başladı. Uzun süre Merkez Bankası'nın bağımsızlığını ve faiz oranlarını tartıştık. Bu kavga ne hükümete ne de Merkez Bankası'na yaradı. İnsanlar Merkez Bankası'na şüpheyle bakıyor.

**Yabancı Sermaye Türkiye'ye nasıl bakıyor. Bank Asya tartışmasının dışarıda yansıması nasıl oldu?

-Bank Asya tartışması da ekonomiye zarar veriyor. Banka Asya tartışması not edilir. Biz tartışmanın özünü biliyoruz. Türkiye'ye yatırım yapacak kuruluşlar bu tartışmaları önemser. Şüpheler oluşur. Yatırımcı güven ister. Yarın başınıza neyin geleceğini bilmediğiniz bir yere yatırım yapmazsınız. Yatırımcılar 'can ve finans güvenliğim var mı' der. Yatırımcı, Başbakan ve Cumhurbaşkanının kararıyla alınacak bir hakkın olduğu yere gitmek istemez. Bank Asya'nın durumuna BDDK karar verir. Ama siyasiler etkiliyor. Yabancı sermaye de, doğrudan yatırım yerine daha çok pörtfy yatırımlarına geliyor.

 

Ahmet Ay kimdir?

Prof. Dr. Ahmet Ay, 1965 yılında Meram'a bağlı Hasanşeyh köyünde doğdu. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. 1988 yılında Selçuk Üniversitesi (SÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) İktisat Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak akademik hayata başladı ve 2001 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Bu süre içerisinde SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Politikası Ana Bilim Dalında 1994 yılında yüksek lisans eğitimini, İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Ana Bilim Dalında ise 2001 yılında doktora eğitimini tamamladı. 2001-2008 yılları arasında SÜ İİBF İktisat Bölümünde yardımcı doçent olarak görev yaptı. 2008 yılında doçent, 2013 yılında ise profesör olmaya hak kazanan Ahmet AY’ın çok sayıda ulusal ve uluslararası akademik çalışması bulunuyor. Evli ve dört çocuk sahibi olan Prof. Dr. Ahmet Ay halen İktisat Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyor.

KERİM ATICI - MERHABAHABER.COM

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum