Akademisyen'in Beyaz Zambaklar Memleketi

Bundan elli yıl önce, İmam – Hatip Okulunda öğrenciyim. Hepsi de büyük ideal ve yüce mefkure sahibi çok değerli hocalarımız. Mezunlarımızın ileride, memleket yüzeyinde çeşitli alanlarda yapacakları büyük hizmetleri yakından bilen kıymetli şahsiyetler. Bizi buna göre yetiştiriyorlar. Hocalarımızdan bir tanesi bilhassa kitap okumaya ve okutmaya çok, ama pek meraklı. Orta kısımdayız. Geniş ve zengin bir kütüphanemiz var. Seviyemize göre kitaplar tavsiye ediyor. Birkaç hafta sonra da, okuyup-okumadığımızı kontrol ediyor. O günlerde hocamızın tavsiyesi üzerine alıp okuduğum bir kitap, bu gün de hatırımda. “Beyaz Zambaklar Memleketinde”. Bilenleriniz, okuyanlarınız vardır; küçük boy, altmış, yetmiş sayfalık, bir cep kitabı. Aradan elli yıl geçti. Hatırımda kaldığı kadarıyla, kitabın konusu şöyle; bu günkü güzel Finlandiya o zamanlar çamur deryasıdır. Pozitif ilimlerde dünya çapında değer ve şöhret olan bir akademisyen, bir gün karar verip, üniversite hocalığından vazgeçip, onca imkânlarını bırakıp, köy çocuklarını yetiştirmek için, ülkenin çok geri kalmış bir köyünün ilk okul öğretmenliğine talip olur.. Onun bu kararı basında büyük sansasyon meydana getirmiş. Hemen hepside ve bu enteresan haberi okuyan dostları da, onun bu kararını hayretle karşılayıp, kınamışlar. Dostlarından ve meslektaşlarından, “Bir insan, zengin ve konforlu akademik hayatın imkân, fırsat, getiri ve rahatlıklarını bırakır da, ücra bir köyde köy öğretmenliğine iner mi” deyip ayıplarken, onun aklî dengesinin bozulduğundan şüphe edenler bile olmuş.. Ama akademisyen, kararından dönmemiş; yılmamış, yorulmamış, her gün amacına ulaşmak için kulaç sallamış.. Yetiştirdiği ideal yüklü öğrencileri zamanla önemli mevkilere gelmişler. Öğretmenlerinin çizdikleri rotayı takip ederek, yurt ve milletin yükselmesine çaba sarf etmişler. Köy öğretmeni akademisyen, gönül ve ideal birliği yaptığı öğrencileriyle böylece yıllar sonra emeline erişmiş, idealini gerçekleştirmiş, memleketi Finlandiya’yı, güllük gülistanlık bir ülke haline getirmiş.
Kitabın anafikri bu. Bundan sonra hocamızın, “Necme Necefî”nin, “Kalkborusu” diye dilimize çevrilmiş bir kitabını da tavsiye etmişti. Onu da okumuştum. Hem de büyük zevk ve heyecanla.. Her hafta birimizin evinde oturarak, bir konuda bilgi teatisinde bulunmak, görüş ve düşüncelerimizi ele almak için kurduğumuz yedi kişilik arkadaş gurubumuzda, küçücük aklımızla, millet ve memleketimize hizmet için ne hayaller kurmuş, ne plânlar hazırlamıştık.. Bu kültür baranası olarak, Yüksek İslâm Enstitüsü’nde henüz öğrenci iken, kimimiz şehir dururken kasaba vâizliğine, kimimiz eliboş gezmek varıken, müftülüğe başvurarak “Fahrî Vâizlik Vesikası” alıp, nerde boş cami kürsüsü; hocası gelmeyen minber var ise çıkıp, halkımıza, hocalarımızdan ve tavsiye ettikleri kitaplardan edindiğimiz güzel, faydalı, ileri, yüksek fikirleri, anlayacakları şekilde anlatmaya özen göstermiştik..
Şu yazıma başlarken o kitabı bulup, satırlarına gözgezdirerek o feyizli, bereketli günleri tekrar yaşamak istedim. Kütüphanemde bir hayli aradım ama, bulamadım. Rafların neresinde kaldı bilmiyorum. Öğretmenlik günlerimde bir öğrencime armağan etmemişsem, bir gün bir yerden çıkar elbet.
Bir mütefekkir, “Çocukların eğitimini bana verin, dünyanın dönüşünü değiştireyim.” diyor. Önüne konulan kaba dökülerek, onun şeklini almak durumunda ve çağında bulunan yavrularımıza, nezih, çağdaş ve ideal kalıplar sunmak ne kadar önemli. Gençlerin, öğrencilik yaşındakilerin, yüksek, nezih; köklü ama çağdaş ideallere; “Kökü mazide olan âti” ilkesine ne kadar ihtiyaçları var.. Onların göz ve gönüllerini, o taze yaşta, yurt, millet ve insanlık konularında yüce duygu ve düşüncelerle beslemek; daima ileriye, daha güzele, daha iyiye yönlendirmek ne kadar önemli.. İşte (“milli” değil,) “millî” eğitimin ve öğretimin amacı bu.
Yeni eğitim ve öğretim yılının başladığı şu günlerde.. Onbinlerce yavrumuz, annesinin gagasına doldurup getireceği yeme ağzını açmış yuvada bekleşen yavru kuşlar misali, öğretmenlerinin kendilerine sunacakları bilgileri bekliyorlar. Hem de büyük bir iştahla, arzu ile.. Mubarek ve mukaddes mesleğin müntesibi; sadece elleri değil, ayakları da öpülesi aziz öğretmenlerimizin, onlara taşıyacakları bilgiler ve kazandıracakları görgüler, yarınki Türkiyemiz’in gücü, enerjisi demektir.
 Yeni ders yılı, bütün öğrencilerimize hayırlı ve uğurlu olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Bir Oğuz Beyi İçin Var mısınız?

13 Ekim 2011 Perşembe 18:28

Atlı Tramvaydan, Yeni Hızlı Trene

12 Ekim 2011 Çarşamba 19:13

Gazel Ayları: Eylül - Ekim

09 Ekim 2011 Pazar 17:50

Gurbetin Azizlikleri

05 Ekim 2011 Çarşamba 18:38

Mehmet Öndersiz Yıllar

26 Ağustos 2011 Cuma 15:26

Merhum Ağazâde Osman Efendi Hocamız

24 Ağustos 2011 Çarşamba 17:20

Enstitü Müdürümüz Veli Ertan Bey

07 Ağustos 2011 Pazar 23:40

Ellerimiz Ne Kadar Temiz?

29 Haziran 2011 Çarşamba 17:37