13 yıldır iktidar Fethi yeni kutluyor

13 yıldır iktidar Fethi yeni kutluyor

Duayen siyasetçi, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili adayı Temel Karamollaoğlu ile 7 Haziran seçimlerinin önemini, son aylarda Türkiye gündemine damga vuran yolsuzlukları, israfı ve Ayasofya Camiini konuştuk.

Dünyanın fiziki olarak şekillenmesinin ve İsrail’in topraklarını genişletmesi için alt yapının tamamlandığını söyleyen Temel Karamollaoğlu iç politikayla ilgili olarak, “Bunlar devletin malına yetim malına sahip çıkar gibi çıkamadılar. İsraf övünç vesilesi yapıldı. Bülent Arınç’ın açıklamaları hangi ülkede olursa olsun hükümetin pılını pırtını alıp gitmesi için yeterli. 13 yıldır iktidar fethi yeni kutluyor.” dedi.

Bu seçim çok önemli çünkü...

7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerinin önemine vurgu yapan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Temel Karamollaoğlu,  dünyanın fiziki olarak şekillenmesinin ve İsrail’in topraklarını genişletmesi için alt yapının tamamlandığını söyleyerek, “İsrail’in yayılmacılığına karşı olabilecek, direnç gösterebilecek tüm İslam devletleri teker teker ortadan kaldırıldı. Türkiye de maalesef bu noktada bu değişikliklerin meydana gelmesinde en büyük rolü oynadı” diye konuştu.

İstanbul yeni mi fethedildi?

Artık sıkıştılar; bugüne kadar yaptıkları; milletin sadece gönlüne hitap eden söylemleri yetmiyor; israfı örtemiyorlar, yolsuzluk derinleşti, rant her yeri sardı...  Her şeye rant olarak bakıyorlar.  Şimdi bunun üstesinden gelmek için bir adım atmak isteyebilirler. Biz Ayasofya’nın cami olarak açılmasını istiyoruz. Farklı maksat ve telafisi mümkün olmayacak yanlış adımların da karşısında dururuz.

Olumlu tek adım atılmadı

Karamollaoğlu; “Türkiye, İslam âlemiyle ilgili olumlu tek bir adım atamadı. İran’la da aramızın giderek limonileşmesi; Irak’taki zulme destek verilmesi, Suriye’deki bu kargaşanın temelinde Türkiye’nin tavırlarının olması; Mısır’daki zulmü önleyememesi, Libya’da bir kargaşanın meydana gelmesine ön ayak olması, şimdi de Yemen’de meydana gelen hadiselerde yne maalesef emperyalist güçlerle aynı cephede bulunması tüm bu söylediklerimizi teyit ediyor” dedi.

Yetimin Hakkına Sahip Çıkmadılar

Devletin malına yetim malına sahip çıkar gibi çıkamadıkları gibi israfı da övünç vesilesi yaptıklarını söyleyen Karamollaoğlu, “Sayın Bülent Arınç’ın israf itirafı ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında yaptığı açıklamalar, gerekse Maliye Bakanı’nın israf hakkındaki açıklamaları gerekse de Ekonomi Bakanı’nın yaptığı açıklamaları hangi ülkede olursa olsun hükümetin pılını pırtısını alıp gitmesi için yeterli. Ama her ne hikmetse bunlar gündemde bile değil birdenbire söylendi ve gitti” ifadelerini kullandı.

Ayasofya camidiir cami olarak açılması gerekir

Milli Görüş olarak siyasi hayata atıldığımızdan beri hep şu iki konu gündemimizde oldu. Bunlardan birisi Kudüs, diğeri de Ayasofya Camii. Bu iki konuda da Milli Görüş’ün bugüne kadar birçok mücadelesi oldu. Bundan sonra da Kudüs kurtulana kadar, Ayasofya Camii de cami olarak açılana kadar mücadelemiz devam edecek.

Sayın Karamollaoğlu, 7 haziran seçimlerinin Türkiye ve İslam âlemi açısından önemi nedir?

Her seçim önemli ama bu seçim şundan dolayı çok önemli; içinde bulunduğumuz döneme baktığımız zaman dünyanın fiziki olarak şekillenmesinin adımlarını daha yakın duyduğumuzu görüyoruz. Ne demek istiyorum? Dünyanın yeniden şekillenmesi demek, dünyada etkili olan güçlü ülkelerin yani; Amerika, Avrupa, Rusya, Çin başta olmak üzere, dünya kaynaklarını yeniden paylaşma, buralara hâkim olma aynı zamanda da stratejik noktaları kontrol altında tutmak için bir takım girişimlerin artık sonuna gelindiği bir dönem demek istiyorum. Tabi bütün bunları söylerken Ortadoğu, yani bizim bulunduğumuz bölgede ise en önemli hadise Siyonist İsrail’in kendi inançları doğrultusunda “Arzı mev’ud”a yerleşme ve burayı emniyet altına alma döneminin de içine girmiş olduk. İsrail maalesef bütün yaptığı zulmü ve hukuksuzluğu Amerika’nın ve Avrupa’nın desteğiyle yapıyor. Çünkü İsrail alenen uluslararası hukuku çiğniyor. Kontrol edilemeyen bir havaya büründü. İsrail’in sınırlarını genişletmesi, Türkiye üzerinde de bir tehdit oluşturması manasına geliyor. Bunun alt yapısı bitti, çünkü şuana kadar İsrail’in karşısına, bu yayılmacılığına karşı olabilecek, direnç gösterebilecek tüm İslam devletleri teker teker ortadan kaldırıldı. Irak ortadan kalktı. Libya bölündü. Suriye tam manasıyla bir kaosun içine sürüklendi. Mısır’da yapılan darbe İsrail’in en büyük destekçisi olarak Sisi’yi iş başına getirdi. İsrail’in karşısında direnç gösteren, İsrail’e ilk defa askeri yenilgi tattıran Hizbullah zayıflatıldı. Destekçisiz bırakıldı. Türkiye de maalesef bu noktada bu değişikliklerin meydana gelmesinde en büyük rolü oynadı. Bugünkü yöneticilerimize bakarsak, Ortadoğu’nun lideri olma havasına kendisini sokuyorlar; ama bugüne kadar Türkiye İslam âlemiyle ilgili olumlu tek bir adım atamadı. Irak’taki zulme destek verilmesi, Suriye’deki bu kargaşanın temelinde Türkiye’nin tavırlarının olması; Mısır’daki zulmü önleyememesi, Libya’da bir kargaşanın meydana gelmesine ön ayak olması, şimdi de Yemen’de meydana gelen hadiselerde yine maalesef emperyalist güçlerle aynı cephede bulunması tüm bu söylediklerimizi teyit ediyor.

- Bölgemizin bir kırılma noktasında olduğunu söyleyebilir miyiz?

Ortadoğu’da yaşanan karışıklıklara bakarsak bunu net görüyoruz. Ayrıca İran’la da aramızın giderek limonileşmesi; Türkiye’nin izlediği yanlış politikaları gözden geçirdiğimizde şu an bir kırılma noktasında olduğumuz görülüyor. Batı şimdi İslam ülkeleri arasında bir taraftan etnik kavga çıkartarak öteki taraftan da mezhep kavgalarını körükleyerek İsrail’in önünü açıyor. Türkiye bu oyuna bir yerde dur demesi lazım. Türkiye’de bu gerçekleri gören, bu gerçekler karşısında tedbir alabilecek bir hükümete ihtiyaç duyulduğu için de bu seçimler çok önemli. Burada şunu da vurgu yapmamız lazım; ne olacak değişse? diye akıllara bir soru gelebilir. Çok şeyler değişir. Bir, uzun vadede de olsa ekonomik olarak güçlenmek; sanayide ve teknolojide büyük bir hamlenin içine girmesi gerekir. Ama bugün için daha da önemli şu an birbiriyle kavgalı olan bütün ülkeleri bir araya getirip barıştırma görevi, Türkiye’nin üzerine düşen bir görevdir. Bu kargaşanın Türkiye bir parçası olmamalı. Türkiye çözümün parçası olmalı. Allah (C.C.) muhafaza etsin ama üzülerek söylüyorum; Türkiye, Batı’nın bir uzantısı gibi Avrupa Birliği’nin emellerini ve İsrail’in emellerine paralel hale getirecek bir politikanın sahibi olmamalı. Bu da baştakilerin bunu idrak etmesiyle mümkün olur. Biz dört yüz yıldır kavga etmediğimiz İran’la şimdi yeniden kavgalı hale gelmeye başladık. Oynanan oyunları görmeliyiz.  Bunun da tek çıkar yolunun, Milli Görüş zihniyetinin tekrardan Türkiye’de iş başına gelmesiyle mümkün olacağına biliyoruz, inanıyoruz.

Dünyada huzurun sağlanması için en önemli unsur hukuktur

Sayın Karamollaoğlu, saadet partisi olarak iş başına geldiğinizde dış politika, ekonomi ve hukuk alanında nasıl bir politika izleyeceksiniz?

Hukuk bir ülkede ve dünyada huzurun sağlanması için en önemli unsurdur. Her şeyden önce herkesin itibar edeceği uyacağı bir hukuk sisteminin oluşması lazım. Bu aynı zamanda ahlaki bir zorunluluktur. Biz Milli Görüş olarak bu hareketi kırk küsur sene önce başlatırken ahlaki ve manevi değerlerin ihya edilmesini birinci mesele olarak gördük. Çünkü ahlaki ve manevi değerleri yüksek olmayan toplumlar büyük girişimleri başarıyla yürütemez. Her toplum için bu geçerli. Onun için bizim ahlaki ve manevi değerleri ihya etmemiz, ama bu arada da bunun ayrılmaz bir parçası olan hakkı ve hukuku üstün tutmamız lazım. Hem yurt içinde hem bölgemizde hem de dünyada adaleti tesis etmemiz lazım. İkincisi, biz böyle bir hedefi gözeterek yola çıkıyorsak güçlü olmamız gerekir. Güç ise ekonomik olarak, sanayisi ve teknolojisi gelişmiş, üreten bir ülkeyle olur. Bunun için biz iktidara gelirsek yahut mecliste olursak; sanayide, teknolojide, üretimde ve en önemlisi de unutmayalım tarımda mesafe kat etmeyi en önemli mesele olarak gündeme alacağız. Ve bu konuda iktidar olamazsak bile iktidara baskı yapacağız. Burada bir önemli bir husus var. Bizim vaatlerimiz arasında Türkiye’de yaşayan yeterli gelire sahip olmayan, asgari ücretliler, çiftçiler, emeklilerin geçimlerini sağlayacak bir gelire sahip olmalarını sağlamak. Bunu yapmak istediğinizde herkes kaynak soruyor. Bu kesimlerin geçimlerini sağlaya bilmek için sanayileşme ve kalkınmanın muhakkak gerçekleşmesi gerekli. Ayrıca bu da yetmez milli geliri de adil bir şekilde paylaştırmayı sağlamanız lazım. Tüm bunları yaptığınızda göreceksiniz ki hem ülke kalkınıyor. Hem de insanlar refaha kavuşuyor. Hatırlayacak insanlar biz bunu daha önce kısa bir dönem iktidara geldiğimizde gerçekleştirdik. Bunlar da yetmez tabi. Çünkü Türkiye seksen milyona yaklaşan nüfusuyla önemli bir ülkedir. Hangi sanayi tesisini kurmak isterseniz isteyin yeterli talebe sahip olan bir nüfusa sahiptir. Amma bazı stratejik yatırımlarda bizim gibi ülkelerin bir araya getirilmesinde zaruret vardır. Bunu yapmanın yolu da İslam Birliği’nden geçer. D8 bunun ilk adımıdır. Şimdi bunları geliştirmemiz ve İslam Birliği’yle birlikte geri bırakılmış, kaynakları sömürülen ülkeleri bir araya getirmemiz şart. Bu hem ülkemizde hem bölgemizde hem de dünyada huzurun sağlanmasının temel adımlarından birisidir. Bu dış politikayı ciddi bir şekilde etkileyecektir. Manevi sahada ahlaki sahada atacağımız adımlar diğer taraftan ekonomik sahada atacağımız adımlar ve dış politikada atacağımız adımlarla bunların hepsi bir bütünlük arz eder. Onun için biz meseleye yaklaşırken sadece tek bir açıdan bu problemlerin çözülebileceği fikrine kapılmayız. Yani asgari ücreti arttırdık bitti iş öyle şey olmaz. Asgari ücret artar yarın enflasyon daha fazla artar yine geçinemezsin. Bu bir sistem içinde ele alınmalı. Bundan dolayı biz diğer bütün partilerden farklıyız. Meselelere bakış açılarımız ve yaklaşımlarımız farklı. Ve insanımız bu dönem Saadet Partisi’ne beklediğimiz, emarelerini gördüğümüz desteği verdiğinde de meclise gireceğine kesin gözüyle bakıyoruz.

Saadet partisi bu seçimde herkesin tahmininden öte bir başarı sergileyecek

Yapılan anketlerde alınan sonuçlar saadet Partisi’nde birleşen milli İttifak’ın barajı sorunu olmadığını gösteriyor. Aynı zamanda bu ittifak toplum nezninde de büyük kabulde gördü. Sizin aldığınız geri dönüşümler nasıl?

Evet, bu ittifakın birkaç tane önemli tarafı var, bunlardan bir tanesi de şu: Dikkat edin şu anda Meclis’te dört tane parti var; ama mecliste hiç huzur yok. Sürekli kavga var; sürekli ağız talaşı var; hatta yumruklaşmaya kadar gidiyor. Bunun için Meclis’e yeni bir ses yeni bir nefes gelmeli. Milli İttifak bunun için önemli. Herkesi itidale davet etsin. Biz bunu meclise girmeden başardık. İki ayrı parti bir araya geldik hedeflerimizi belirledik. Birlikte hareket etmeye karar verdik daha meclise girmeden. Yani bu şu kanaati pekiştirmek için çok önemli ille de kavga etmeye ihtiyacımız yok. Oturup konuşarak da meselelerimizi çözebiliriz. Biz bunu millete gösterdik. İkinci bir husus! Birliktelik sağlanınca da vatandaşta da bir ümit doğdu. Eskiden Saadet’e oy versen acaba oyum yanar mı? Endişesi vardı. Bu birliktelikle bu da ortadan kalkmış oldu. Bunu sokakta görüyoruz. Açıkça insanlar size destek vereceğiz diyor. Üçüncü bir husus ise biz bu birlikteliğimizle ortaya koyduğumuz hedeflere bir bakın bir de diğer benzerlik varmış gibi gözükse de temelde biz çok farklı ve daha iddialıyız. Aynı zamanda da gerçekçiyiz. Her seçimde insanlar son gün bile karar verebilir. Öyle bir hava var ki millette ümitsizlik var. Sadece iktidara karşı değil bu ümitsizlik muhalefet partilerine karşı da var. Milletin hiçbir sorununa çare üretemediler ki. Sadece milleti kutuplaştırıyorlar. Bu da ülkedeki huzuru bozuyor. Vatandaş bunların al birini vur ötekine diyor. İşte burada Saadet Partisi ciddi bir alternatif olmuş oldu. Şimdi meclise yeni bir nefes girdiği zaman belli projeler ve stratejilerle bu ülke nasıl yönetilir konusunda bir yeni oluşum var bu da millete ümit veriyor. Onun için bu seçimleri çok önemsiyoruz. Saadet Partisi bu seçimde herkesin tahmininin ötesinde bir başarı sergileyecek inancındayım.

Bursa milletvekili adayı olarak, Bursa ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Bursa ile ilgili şunu söyleyeyim. Bursa bir sanayi şehri. Bursa’ya eskiden beri gidip gelirim.  Allah (C.C.) rahmet eylesin babam bile Bursa’da metfun. Bu yüzden Bursa’yla bir yakınlığımız var. Ama Bursa elli yıl önceki güzelliğini kaybetmiş. Maalesef iş başına gelen belediyeler rant gözlüğüyle imarı düşündükleri için Bursa’nın yeşil alanlarını ve tarım alanlarını mahvetmişler. Ancak Bursa’da çok gayretli bir teşkilatımız var. Büyük Birlik Partisi’yle de bir araya geldiğimizde, bunun tabanda çok büyük bir karşılık bulduğunu gördüm. Yani adeta taştan su çıkarır gibi bir çalışma sergiliyorlar. Hem hanım kardeşlerimiz hem gençlerimiz. Tüm olumsuzluklara rağmen her gün sokaklarda vatandaş Saadet ekiplerini görüyorlar. Televizyonlarda da gayret ediyoruz görünmeye ama o yetmiyor Bursa’nın her yerinde bu ittifak konuşuyor. Herkeste bir ışıldı var. Yani sizin bu çalışmanız bir netice verecek beklentisi var. Halkta büyük bir teveccüh var Saadet Partisi’ne karşı.

Bunlar devletin malına yetim malına sahip çıkar gibi çıkamadılar

Bursa ile ilgili ranttan bahsettiniz tam burada şunu sormak istiyorum sayın karamollaoğlu, Bülent Arınç’ın açıklamalarının üstü çabuk örtüldü bu konuda ne söylemek istersiniz?

Şimdi hakikaten gerek Sayın Bülent Arınç’ın açıklamaları, gerekse Maliye Bakanı’nın açıklamaları gerekse de Ekonomi Bakanı’nın açıklamaları hangi ülkede olursa olsun hükümetin pılını pırtını alıp gitmesi için yeterli. Ama her ne hikmetse bunlar gündemde bile değil birden bire söylendi ve gitti. Unutturuldu. Fakat ben bütünüyle insanların zihninden bu söylemlerin unutulduğunu düşünmüyorum. İnsanlar bunu hatırlıyor ve ona göre kararını verecek inancındayım. Bir başbakan yardımcısı delilleriyle ortaya çıkacağım diyor. Sonra da sürçü lisan ettiysem af ola. Öyle demeyle af olunmuyor. Benim Belediye başkanlığım dönemimde insanlara verdiğim üç vaadim vardı. Bir, bize vazife verirseniz biz bunu partizanca kullanmayacağız. İki, işi ehline vereceğiz. Üç en önemlisi bize emanet etiğiniz devlet malına, parasına yetim malına sahip çıkar gibi sahip çıkacağız. Bu arkadaşların birbiri hakkında söyledikleri şunu gösteriyor. Devletin malına yetim malına sahip çıkar gibi çıkamadılar. Kendileri söylüyor biz söylemiyoruz.

İsraf övünç vesilesi yapıldı

Bülent bey’in “israfı önlesek insanlardan vergi almazdık” dedi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Şimdi bu arkadaşlar bize kaynak nerden bulacaksınız diyor. Bir, Türkiye’de planlı kalkınma dönemini bu iktidar bitirdi. Bunu yeniden geri getireceğiz. Planlı olmayınca neyin nerde olduğunu bilmiyorsun. İki, maalesef hangi seviyede olursa olsun bunun şayiası bile kötüdür yolsuzluk arttı. Bunu önleyeceğiz. Üç, israf hiç bir zaman bu kadar zirveye tırmanmadı. Adeta israf övünç vesilesi olmaya başladı. Bazıları da onu çıkıp küçümsüyor. Çerez parası gibi görüyor. Biz öyle görmüyoruz. Hakikaten Bülent Bey’in dediğine başka kaynaklarda var elbet ama kâmil manada belediyelerde ve devlet kademelerinde israf önlensin bizim tahmin edemeyeceğimiz kadar geniş imkânlarımızın olduğu görülür. Burada şunu da ifade edeyim; “Bu bizim için çerez gibidir” diye tarif ediyor Bakan. Şunu unutmasınlar; israf için Peygamber Efendimiz (S.A.V.) “Abdest alırken, akarsudan bile abdest alsanız israf etmeyiniz” buyuruyor.  Bu hadis-i şerif israfı ölçüsünü ne kadar önemli olduğunu görmek bakımından dikkate almamız gereken bir husustur. Abdest alırken bile israf etmeyin buyuran bir Peygamber (S.A.V); devlet malı hususunu buradan düşünün.

Ayasofya bir kilise değil, Hıristiyanların bunu artık herkesin kabul etmesi lazım

Saadet Partisi’nin hafta sonu İstanbul ve bursa mitingleri var. Ayrıca pazar günü Ayasofya Cami’nde sabah namazı kılınacak. Birde tabi Cumhurbaşkanı’nın katılacağı İstanbul’un fethi programı var. Tüm bunları değerlendirir misiniz?

Gerçekten geçmişte İstanbul’da efsane mitingler gerçekleştirdi Milli Görüş hareketi.  Bu hafta sonu hem İstanbul’da mitingi hem de Bursa mitingi aynı anda icra edilecek. Bunun da son bir hafta içinde bir doping etkisi oluşturacağına inanıyorum. Ayasofya Cami’ne gelirsek! Şunu söyleyeyim, Milli Görüş olarak siyasi hayata atıldığımızdan beri hep şu iki konu gündemde oldu. Bunlardan birisi Kudüs, çünkü Kudüs İsrail tarafından işgal edilmişti ve İslam âleminde ona karşı bir tepki vardı biz bu tepkiyi her sene bütün İslam âlemlerinden gelen temsilcilerle Konya’da dile getirmiştik. Öbürü de Ayasofya Camidi. Ayasofya Camii fethin simgesidir. Bu güne kadar çoktan cami olarak açılması icap ederdi. Ama maalesef hiçbir hükümet bu başarıyı gösteremedi. Şimdi 13 yıldır tek başına iktidar var. Yarın açarlarsa biz yine memnun oluruz; ama yarın açarlarsa kusura bakmasınlar bu millet tarafından seçim rüşveti görülür. Yine de buna rağmen açmaları gerekir. Fakat buraya dikkat! Ayasofya camidir cami olarak açılması gerekir. Çünkü bu başka şeye benzemez. Yani Fatih sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettiği zaman bir sürü kiliseler vardı. Hiç birine dokunmadı. Ayasofya Cami’ni fethin sembolü olarak cami yapmıştır. Ve kendi parasıyla bedelini ödeyip vakıf haline getirmiştir. Ama maalesef bugün; dünya bilmem nesidir, şu sudur busudur diye Ayasofya Camii kapalı tutuluyor. Ayasofya bir kilise değil, Hıristiyanların gelip ibadet edecekleri bir yer değil bunu artık herkesin kabul etmesi lazım. Ayasofya Camii’ni elimizden almak isteyenler, Ayasofya Camii için başka planlar düşünebilir buna bizim müsaade etmememiz lazım. Şimdi 30 Mayıs’ta Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’a geldiğinde Ayasofya Camii’ni adeta bir seçim rüşveti olarak açarlarsa, kusura bakmasınlar ama bunun benim gözümde bir itibarı olmaz. Yeni mi uyandılar, 13 yıldır iktidardalar. İktidar 13 yıldır var ama fethi yeni kutlamaya kalkıyorlar. Fetih yeni mi oldu. Bu neyin göstergesi biliyor musunuz?  Artık sıkıştılar bu bugüne kadar yaptıkları icraatlar milletin sadece gönlüne hitap etmek için yaptıkları söylemler artık yetmiyor. İsrafı örtemiyorlar. Yolsuzluk derinleşti. Rant her tarafı sardı hiçbir şeye rant olmadan bakamıyorlar. O halde bu böyle olmaz. Şimdi bununda üstesinden gelmek için bir adım atmak isteyebilirler. Ama buna rağmen biz yine de Ayasofya Camii’nin açılmasını isteriz. Memnun oluruz.

Zulmü önleyemedikten sonra “van minüt” demişsin bana ne

Sayın karamollaoğlu, seçimler öncesi son günlerde van minüt gibi bir çıkış olur mu?

Evet olabilir. Ama “van minüt” sadece “van minüt” olarak kaldı. İsrail’in üzerinde tırnağın ucu kadar bir etkisi olmadı. Ama “van minüt” sadece “van minüt” olarak kaldı. İsrail’in üzerinde tırnağın ucu kadar bir etkisi olmadı. Siyonist İsrail’in zulmünü engelleyecek bir adımı olmadı.  Sürekli olarak pis ayaklarıyla Mescid-i Aksa’yı çiğniyorlar,  Gazze’yi sürekli olarak bombalıyorlar, kimseye oranın yeniden inşası için izin vermiyorlar. Ambargo hâlâ sürüyor. Şimdi yine “van minüt”e benzer bir tutum olursa bu bizi üzer. Çünkü biz hükümetlerinin daha şahsiyetli daha tutarlı, daha olgun adımlar atmasını bekleriz. Bakalım bu nasıl olacak bunu da göreceğiz. Şimdi üzerinde durulmuyor amma bu zulmü işleyen atmış yıldır katliamları aralıksız devam eden Siyonist Cumhurbaşkanı’nı mecliste alkışlattılar. Bunu ne millet unuttu ne biz unuttuk, unuturuz da ne de tarih unutur. O zulmü önleyemedikten sonra “van minüt” demişsin bana ne.

Son olarak seçmene neler söylemek istersiniz?

Bu seçimler hakikaten çok önemli bir dönemde yapılıyor. Biz seçmenlerimizin söylediklerimize kulak vermelerini, dinlemelerini düşünerek oy kullanmalarını arzu ediyoruz. Bizim söylediklerimiz, iktidarın ve diğer parti mensuplarının söylediklerine dikkat ederek oylarını kullansınlar. Birde bunlar geçmişte iktidara geldiler mi? Geldiklerinde neler yaptılar? Diye geçmişi de bir dikkate alırlarsa o zaman isabetli bir oy kullanabileceklerini zannediyorum. Tek isteğimiz bu. Saadet Büyük Birlik ittifakı ülkemiz için bir kısmettir diye düşünüyorum. İnşallah, Saadet Partisi’nin göz ardı edilmesine ve engellenmesine rağmen halkımızın bizi meclise taşıyacağına inanıyorum. Ve seçimin vatanımız, İslam âlemi ve dünya için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Dursun Ali Bulut milligazete

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.