Sır perdeleri aralanıyor

Sır perdeleri aralanıyor

Kanıt adlı polisiye dizinin konsept ve hikaye danışmanlığını yürüten Prof. Dr. Sevil Atasoy, kusursuz cinayetlerin sır perdelerinin nasıl aralandığını Merhaba'ya anlattı

RÖPORTAJ: RASİM ATALAY

[email protected]

 

Sır perdeleri aralanıyor

'Hiçbir cinayet kusursuz değildir' diyerek cinayetlerin sır perdesinin nasıl aralandığını gösteren program yapımcısı ve biyokimya uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, sır cinayetlerin nasıl çözüldüğünü anlattı. Sevil Atasoy, Konya'nın suç oranları ile ilgili de çarpıcı açıklamalar yaptı

Bir televizyon kanalında yayınlanan 'Kanıt' adlı programla, işlenmiş cinayetlerin sır perdesinin nasıl aralandığını gösteren ve milyonları ekrana kilitleyen program yapımcısı ve biyokimya uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, geçtiğimiz hafta Konya'ya geldi. Konya'da Merhaba Gazetesi'ni ziyaret eden Prof. Dr. Sevil Atasoy, gazetemiz Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Rasim Atalay ve Spor Yazı İşleri Müdürü Recep Çınar'ın, çalışamaları, yaptığı programlar, bu programların geri dönüşleri, olayların perde arkasına nasıl geçildiği, sır cinayetlerin nasıl çözüldüğü, üzerinde çalışılan projeler ve Konya'nın suç oranı ile ilgili yönelttiği soruları yanıtladı.

SEVİL ATASOY KİMDİR?

Sevil Atasoy, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyesi olan Türk bilim kadını. Prof. Dr. Şemsi Gök ve Dr. Ferda Gök'ün kızıdır. Alman Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi'nde yüksek tahsilini tamamladı "Tıp Bilimleri" doktorası yapan Sevil Atasoy, biyokimya uzmanı oldu. Türkiye'de, DNA delilleri ve kriminal laboratuvarların gelişmesine katkısı nedeniyle "Yılın Bilim İnsanı Ödülü"ne lâyık görüldü. 2005 - 2010 arasında Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Üretiminde Tahminler Daimi Komisyonu üyeliği ve Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu başkanlığı (2010) yaptı. 1980-1993 yılları arasında T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesi başkanlığını üstlenen Atasoy, 1988-2005 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nün müdürlüğünü yürüttü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde öğretim üyeliği yaptı. İngilizce, Almanca ve Fransızca bilen Atasoy, Hürriyet Gazetesi'nin Pazar ekinde "Delil Avcısı" adlı sayfada 250 kadar gerçek suç öyküsü yayınladı. Okan Bayülgen'le birlikte yürüttüğü Muhabbet Kralı adlı talk show programıyla İsmail Cem ödülünü aldı. Temmuz 2010'dan itibaren Kanal D'de yayınlanan Kanıt adlı polisiye dizinin konsept ve hikaye danışmanıdır. Uluslararası Adli Bilimler Merkezi'nin ortağı, Teşvikiye Laboratuvarı ve Atasoy Danışmanlık şirketlerinin sahibidir. Prof. Dr. Sevil Atasoy Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu Eski Başkanı. Kurulduğu günden bu yana kurula başkanlık eden tek kadın ve tek Türk...
Kendisi bir Konya aşığı...

  • Sevil hanım öncelikle Konya'ya hoşgeldiniz. Kendi ilgi alanınız olan suç konusu üzerinden bakacak olursanız Konya'yı nasıl değerlendirirsiniz?

- Konya'ya çok sık gelip giderim. 15 yıl öncesi ile şimdi arasında çok ciddi bir fark var. İnsanda bıraktığı ilk izlenim çok büyük ve temiz. Çok genç nüfus var. Bu heralde üniversitelerden kaynaklanıyor olsa gerek. Güzel yemek yeniyor. Suç oranı çok garip benim penceremden bakıldığı zaman. Sayıca az ama şiddet dozu yüksek suçlar oluyor. Hiç beklemediğiniz vahşet örneklerini de görebildiğiniz bir yer. Belki de çok büyüklüğü ve zor ulaşılan yerlerinin olması ve kozmopolit bir yapıya sahip olmasının etkisi var. Alkole bağlı trafik kazalarının yaşanıyor olması benim dikkatimi çekiyor. Ağır trafik kazalarına sıklıkla rastlanıyor. Benim de rastlamış olduğum kazalar vardı. Çok hızlı araba kullanılıyor. Herhalde yolların büyük ve düz olmasından kaynaklanıyordur. Şerit değiştirilerek araba kullanılıyor, tahmin etmediğiniz yerde insanlar sizi solluyor. Beklemediğiniz yerde insanlar yola atlayabiliyor.

  • Peki sizce şehir merkezi ve şehirlararası yollarda sıklıkla trafik kazalarının meydana geliyor olması sizce neye bağlı?

- Konya aslında kurallara uyma noktasında bence biraz sıkıntılı. Burada altındaki araba çok iyi oluyor, belli ki ekonomik gücü yüksek bir toplum. Sinyalizasyon ve ışık sayısı bana göre az. Bu da trafik kazalarının artmasında etkili olmuş. Gözüne kestiren ben geçerim diyor. Halbuki altındaki alete güvenmemek lazım. Çevreyollarında yapılan akıllı kavşaklar aslında akıllıca yapılmış ama bilinmediği için büyük kazalara neden oluyor. Şimdi düz ova mantığında yerleşim yerleri Amerika'da çoktur. Arazi büyük oldukça şehir de genişliyor. Yani şehir bir noktada sıkışmıyor. Şehrin merkezinde dahi geniş ve hız yapmaya müsait olan yollar yapmak mümkün. Orada trafik lambaları yolun kenarına değil de daha büyük lambalarla yolun ortasına gerili olan tellere monte ediliyor. Dolayısı ile çok uzaktan trafik lambalarını görmek mümkün olabiliyor. Sürücü de buna göre hızını ayarlayabiliyor. Burada ikaz lambaları son dakikada fark ediliyor. Bence Amerika'daki bir şehri tetkik etmek lazım bu işi nasıl çözmüşler diye. Burada da görev yerel yönetimlere düşüyor.

ZAYIFLAYIM DERKEN, BAĞIMLI OLABİLİRSİNİZ!

  • Suç konusunu konuşurken kaçakçılık, hırsızlık, cinayet ve benzeri konuları da gözardı etmemek istiyoruz. Konya'yı dışarıdan bir gözle izlediğiniz zaman genel olarak hangi suçlarda öne çıktığını söyleyebilirsiniz?

- Bir kere uyuşturucu konusunda giderek artan bir yapı var. Konya'da da her yerde olduğu gibi kullanımı artıyor. Bu doğal bir şey. Hiçbir toplum bundan muaf değildir. Her yerde görülen bir hastalık bu. Konya'nın geleneksel olarak daha muhafazakar ve mütedeyyin olması, bu değerlere sahip çıkması aslında etkili olabilir. Ama şehir dışarıdan çok göç aldığı zaman bu yapıyı koruyamıyor. Yeni gelenlere bunu anlatmak kolay olmuyor. Konya bir kavşak noktasında olduğu için bence biraz da şanssız bu açıdan. Her yıl sonunda polis bildiğiniz gibi her şehrin yapılan uyuşturucu istatistikleri yayınlanıyor. Ne kadar ne yakalandı gibi. Ama genç nüfusun yoğun olduğu yerde bunun artmaması mümkün değildir. Ama artan eroin, esrar gibi şeylerin kullanımı değil. Reçeteye bağlı ilaç kötüye kullanımı da çok önemli birşeydir. Özellikle üniversite öğrencileri bunu tercih ediyor. Gidip de kokaini, eroini almıyorlar, zararsız olduğunu zannettikleri kırmızı ve yeşil reçeteye tabi olan bu ilaçları kullanıyorlar. Bu ilacı da her zaman bulmak mümkün. Uyku ilacı, psikolojik ilaçlar adı altında var. Bunun yine kaçakçıları vardır, el altından satanlar vardır. İlaç fiyatları da tabi ki giderek azaldığı için ulaşmak da daha kolay bir hal aldı. Yani bunun karaborsa üç beş katına da çok rahatlıkla ilaç satılabilir. Sonra ikinci bir şey, doğal ürünleri, doğal bazı maddeleri zararsız zannetmek gibi yanlış bir kanı var. Yani internet sitelerinden satılan bir sürü madde var. Bunların hepsi doğal görünüyor. Zayıflatıcısından kas geliştiricisine kadar hepsi. Bunların aslında önemli bir bölümünün içinde kimyasal maddeler var. Doğal yazıyor ama içindeki ilacın niteliği üstünde yazmıyor. Çünkü o otun işe yarayabilmesi ve daha çok satabilmesi için bunun içine kimyasal koyuyorlar ki bu bağımlılık da yapıyor. Mesela zayıflama ilaçları ekstazinin de içinde bulunduğu çeşitli maddeleri içeriyor ve iştah kesiyor. Anfetamin koyuyorlar, çünkü imal etmenin çok az bir maliyeti var. Bu da ciddi bir bağımlılık yapıyor. Bilmeden, zayıflamak için aldığınız bir madde sizi farkında olmadan madde bağımlısı hale getirebiliyor. Bunlar farkındalık ve eğitim isyeten konulardır.

  • Peki biraz da yapımını üstlendiğiniz ve bu yıl 4. sezonunda olan Kanıt adlı diziden bahsedelim. Kanıt'a geri dönüşler nasıl oluyor? Halkın ilgisi nasıl?

- Kanıt 93 bölüm yayınlandı. Bu yıl 4. sezonunda. Bu sezon yine çok sayıda dizi girecek kanallarda. Bunların yarısı gidecek. Bir televizyonda bir dizinin var olabilmesi için izlenir olması gerekir. Yani Kanıt'ın yayından kalkmamış olması ne kadar izleyicisinin olduğunun göstergesidir. Kanıt zaten reyting rakamlarına bakıldığı zaman ilk 10 içerisinde oluyor. Halkın ilgi gösterdiği, farklı konuların ele alındığı, adli bilimlerin ve sır gibi görülen cinayetlerin nasıl aydınlatıldığını anlatan bir dizi olduğu için hem faydalı, hem de izlenir bir dizi.

  • Konya'dan Kanıt'a bir konuyu taşıyacak olsaydınız, ne olurdu?

- Çok yakın bir zamanda Akşehir'de bir seri katil çıkmıştı o konuşulabilir bir konu. Yine bundan çok kısa bir süre önce Sille Barajı'nda baba ve iki çocuğunun ceseti bulundu. Yine bir kanala atılmış bir ceset vardı. Konya'da bu tür olaylarla maalesef karşılaşabiliyoruz. Veya yaşlı insanları öldüren birisi vardı. Bu tür konular üzerinde sıklıkla çalıştık zaten. Bir olay zincirlemesi ve iyi bir otopsi yapılırsa, kusursuz cinayet olmaz. Bunları yapamıyorsunuz da her cinayet kusursuzdur.

  • Kanıt abla olarak biliniyorsunuz Türkiye genelinde. Size izleyicilerinizden fikir verenler oluyor mu?

- Bir çay bahçesinde karşılaştığımız bir servis elemanı, bir misafir veya yolda yürürken karşıdan gelenler hatta otomobilin içinde otururken dahi fark eden çok oluyor. Genellikle söylenenler güzel birer iltifat. Çok güzel beğenerek izliyoruz diyorlar ama biz bundan ziyade gelecek önerilere de açığız. Kanıt'ın ele almış olduğu cinayetler hiçbir zaman öyle kolay çözülebilen, çabuk akla gelebilen cinayetler değil. Ama cinayetlerin yüzde 90'ı kolay çözülür. Öncelikle öldürülenin bir düşmanı var mı diye baktığınızda bunu kolay bulursunuz. Bu insan neden öldürülmüş olabilir sorusuna yanıt aranır öncelikle. Bu motif bulunduğunda kimin yapmış olabileceği de kolay anlaşılır. Kanıt'ta daha çok karışık olan, daha fazla katil şüphelisi olan ama hiçbir zaman da ikrarla yani ben yaptım diyen bir insanın suçlanmadığı veya görgü tanıklığıyla, ben gördüm bu öldürdü diye yakalanmadığı, sadece delillere dayanarak yakalandığını anlatan bir dizi. Yani bize ilginç bir kanıt, bu cinayeti de şöyle aydınlattılar diye bir teklif olursa onları da değerlendiririz.

  • Peki bu dizide canlandırdığınız konuların senaryosu nasıl oluşuyor? Gerçek hayattan hikayeler mi bunlar?

1980'lerin başından bu yana kendi mesleğim olan biyokimyayı adli tıpta nasıl değerlendirim diye düşünerek çalışan birisiyim. Tabi çok uzun yıllar da İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nün kuruluşunda ve başında bulundum. Şimdi tabi ki hayatın bu alanının içinde bulunduğunuz zaman gerçek suç olaylarını da yakınen biliyorsunuz ve dünyada olup bitenleri de takip ediyorsunuz. Kanıt, her bölümü bir gerçek olaya dayanan dizi. Bu tek bir olay veya sadece Türkiye'de meydana gelmiş bir olay olmayabiliyor. Hikayeleri yazan kızım Selin Atasoy, deliller konusunda bana danışıyor. Ben cinayetin nasıl olabileceğini, nasıl zanlıların yakalandığını, tanıklarını vesaire gerçek olaydaki ayrıntıları söylüyorum. Ama fikir olarak ondan çıkıyor. Zor bir şey elbette her hafta farklı hikayeler yazmak. Fakat kafa yorunca oluyor.

  • Peki Sevil Hanım, teknolojinin sürekli geliştiği bir zaman dilimindeyiz. Bu teknolojik gelişmelerin suçluların bulunmasında, olayların çözülmesinde nasıl bir etkisi var?

- Teknoloji elbette ki olumlu bir etki oluşturdu. Yani örneğin bundan 10-15 yıl öncesine kadar bir zanlının ifadesi alınırken, bu ifade ses kaydına alınmıyordu. Bazen zanlı kendisini çok iyi kamufle edebilir ancak onun sesini dinleyerek gerçek suçlu olup olmadığını anlamak mümkündür. Diğer taraftan olaylara daha kısa bir sürede müdahale edilebiliyor. Emniyet teşkilatının altyapısı sağlam. Belirlenen bir adres saatlerce aranmıyor, anında bulunuyor. Daha sağlıklı sonuçların alınabileceği raporlara ulaşılabiliyor. Yani teknoloji faili meçhul olayların çözülmesinde faydalı bir metadır.

  • Peki bu doğrultuda bakacak olursak, eski Başbakanlardan Turgut Özal'ın ölümüyle ilgili bir dönem çok şey konuşulmuştu. Zehirlenerek öldürüldüğü söyleniyordu. Şimdi bu konuda bir çalışma yapılamaz mı?

- Bununla ilgili olarak Semra hanım ve oğlu çok seneler önce, ilk zehirlenmiş olabilir şeklindeki kaygıları ortaya çıktığında benimle görüşmek istemişlerdi ve konuştuk. Mezarın yeniden açılabileceğini ve bazı zehirlerin bulunabileceğini kendilerine söylemiştim. Kendi ellerinde saç var Semra hanımın da söyledi bunu. Önce onun analiz edilmesi gerektiğini halen söylüyorum. Açılsa ne bulunur diye sıklıkla soruluyor bana. Üzerinden yıllar geçmiş cenazelerin toprak altında ne kadar kalacağını ve ne zaman çürüyeceğini önceden bilmek mümkün değildir. Bu durum toprağın niteliğine bağlıdır, içindeki bakteri miktarına, hangi mevsimde gömdüğünüze, ne kadar derine gömdüğünüze göre değişir. Açmadan anlayamazsınız. Kendi kendine mumyalanmış cenazelere bile rastlamak mümkündür. Velev ki açtınız, kurşun, arsenik, cıva gibi ağır metalleri de bulmanız mümkün olabilir. Hiçbir cinayet kusursuz değildir. Bunu hep söylüyoruz. Ama zaman hep aleyhimize işliyor. Eğer burada bir şüphe varsa zamanı daha fazla harcamadan açmak lazım mezarı. Bu şekilde bulunan çok cinayet, aralanan çok sır perdesi var. Bu konular zaman zaman gündeme gelebiliyor. Mesela şu an Arafat için aynı şey konuşuluyor. Arafat'ın eşi İsviçre'de bir laboratuarda inceletmiş elbiselerini. Çok yüksek miktarda radyoaktif madde bulunmuş üzerinde. Radyoaktif bir madde yuttuğunuz zaman sizi öldürür. Şimdi bir kanun değişikliği ile devlet büyükleri öldükten sonra yakınlarına sormadan da otopsi yapılacak.

  • Merak ettiğimiz bir konu daha var. Bir taraftan kurgusal olarak yapılan çalışmaları insanlara anlatırken, diğer taraftan da bilimsel çalışmalar yapıyorsunuz. Emniyet ile bazı olayların çözümü için birlikte çalıştığınız zamanlar oluyor mu?

- Zaman zaman Emniyet teşkilatı yardım alıyor. Tanıdığım cinayet masası çalışanları var Türkiye'nin değişik yerlerinden. Bunlar arayıp fikir sorarlar. Benzeri bir örnek var mı diye istişare ederler. Şöyle ki bazen polislerin düşündüğü ile otopsi uyuşmaz. Otopsideki bulgu polisin aklına yatmaz. O başka bir şey olabileceğini düşünür. Başka alternatifler var mı diye sorarlar. Polisle adli tıp arasında farklı kanaatlar olmuş olabiliyor. Özellikle bu durumlarda bizimle iletişime geçiyorlar. Biz de tabii ki yapabileceğimiz bir şey varsa yapıyoruz.

  • Sevil Hanım son olarak, tüm Türkiye'de olduğ gibi Konya halkı da Kanıt'ın yeni bölümlerini merakla bekliyor. Yeni sezon ne zaman başlayacak?

- Biz gerçekten Konya'nın ve Konyalının ilgisinden çok memnunuz. 10 Eylül Pazartesi gününden itibaren Kanıt yeni bölümleriyle izleyicilerle buluşacak.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum