Ney, sükûtu anlatır  Neyzen, sükûtu yaşar

Ney, sükûtu anlatır Neyzen, sükûtu yaşar

Konya'da, gönlüne düşen tasavvuf ateşiyle 40 yıldır ney yapan ve üfleyen Ali Erol, “Ney ile lise yıllarında tanıştım o gün bugündür ney ile uğraşıyorum. Bu zaman kadar 5-6 bin ney yapmışımdır” dedi

Lise döneminde ney ile tanışan ve daha sonra Konya Büyükşehir Belediyesi Ney kursunda eğitim alan Ali Erol, Konya Musiki Derneği’nde sanatını icra ediyor. Ali Erol aynı zamanda bu sanatın gelecek kuşaklara da aktarmak için ney yapımını da öğrendiği kaydediyor. Neyzen Ali Erol, Kültür ve Turizm Bakanlığı Geleneksel ve Kültürel Kaybolmaya Yüz Tutmuş Meslekler Listesi’nde de usta olarak yer alıyor. Yaklaşık 25 yıldır kendi atölyesinde ney üreten sanatçı, sazlıklardan getirttiği ya da bizzat topladığı özel kamışları üç yıl kurumaya bıraktıktan sonra işlemeye başlıyor. Kamışların neye dönüşen hikâyesini Merhaba Şehir Dergisi’ne aktaran Neyzen Ali Erol, “Dokuz boğumdan oluşan kamışları uzun ve zahmetli bir sürecin ardından şekillendirdikten sonra belli ölçülerde yedi nota deliği açarız. Ardından parazvaneleri ve manda boynuzundan yapılan baş paresi takılan kamışın akordunu da yapılarak neye dönüştürürüz. Sabır gerektiren uzun bir sürecin ardından kamış nefese dönüşür. Bu sürecin ardından ney üflenmeye hazır olur. Bu aşamalar insanı rahatlatan aşamalardır” diyor.

 

LİSE YILLARINDA NEY İLE TANIŞTIM

Ney ile tanışma hikâyesinin lise yıllarına dayandığını kaydeden Neyzen Ali Erol, “Ney ile Konya İmam Hatip Lisesi’nde öğrenciyken tanıştım. O dönemde okulda musiki derslerini veren rahmetli Zekai Kaplan hocamız vardı. Onun sayesinde ney ile tanıştım. Hocamız bizdeki yeteneği fark edince kendimi bu alanda buldum. Aslında benim musiki ile hiç ilgim yoktu. Fakat hocam beni klasik eserlerle tanıştırdı. Klasik diyebileceğimiz eserleri o dönemlerde okurduk. Gerek tasavvuf musikisi, gerekse şarkı formunda olan eserleri hocamızdan öğrendik. Hatta mezuniyetimizde okulumuzun spor salonunda mini bir konser bile vermiştik. Ben de o konserde ney üflemiştim. Daha yeni yeni neyden ses çıkarabiliyordum ama hocamız bana güvenerek çık üfle diyerek çok güzel bir cesaret vermişti bana” şeklinde konuştu.

NEY İLE HZ MEVLANA SAYESİNDE TANIŞIYORUZ

Neyin milattan 5000 yıl önce Sümerler tarafından bulunmuş bir enstrüman olduğunu ve şu anda tüm dünya orkestralarında kullanıldığını belirten Erol, sözlerine şöyle devam etti: “Neyin tarihçesi çok eskiye dayanır. Sümerlerce 5000 yıl önce bulunduğu kaydedilir neyin. Fakat bizi asıl ilgilendiren Hazreti Mevlana ile birlikte Mevlevi Musikisine dâhil oluşu ve Mesnevi'nin ilk 18 beytinde Neyden bahsedilmesi. Ney esasında bu coğrafyaya ait bir kültürdür. Türkiye’nin yanında İran, Irak, Suriye gibi birçok bölgede kullanılan bir enstrümandır ney. Nitekim bizdeki çalış tekniği farklı ve özeldir. Bizdeki üfleme tekniği tamamen tasavvuf ve Türk musikisine göredir. Öyle ki ney, tasavvuf musikisinin temel taşıdır.’’ Ali Erol ayrıca ‘’Ney kamıştan üretilir. Kargı denilen kamış türü ney yapımında ana malzemedir. Kargı dediğimiz malzeme Sıcak iklim bölgelerinde yetişir. Çoklukla Hatay, Adana, Antalya gibi bölgelerde yetişmektedir. Milyonlarca kamışın içerisinden yalnızca 3-5 tanesinden ney çıkar. Öyle ki bazen binlerce kamışın içerinden sadece biri ney için uygundur’’ ifadelerine yer verdi.

HER BİR NEY FARKLI ÖZELLİKLERİ BARINDIRIR

Ney yapmak için toplanan her bir kamışın farklı bir özelliği olduğuna değinen Erol, ‘’Ney yapımı için özel kamışlar toplanır. Biz bu kamışları toplayanlardan satın alıyoruz. Kamışlar dokuz boğumdan oluşur. Kamışları seçeriz ve kuruması için bekletiriz. Kuruduktan sonra eğriyse, ateşe tutarak düzeltiriz. Ardından delik yerlerini tespit ederiz. Daha sonra perdelerini açarız ve içini boşaltırız. Aslında bu süreç bir hesap kitap işidir. Bir de her kamış kendi içinde farklı çalışma ister. Yani bir tane sabit belirleyip bütün kamışları o şablona göre açamazsınız. Neyde iç hacim önemlidir. Kamışların kalınlığı da aynı olmaz. Bunların yanında Neyde herhangi bir fabrikasyon işlem yok. Her eylem el emeği. Zaten Neyde sesin oluşması çok kolay bir işlem değil. Bu sesin oluşturulabilmesi için geniş bir tecrübeye sahip olmak gerekir. Bu işte çalışmayan, ney üflemeyen ve profesyonel manada bu işi icra etmeyen kimseler ney yapamaz. Malum her insanın her insanın farklı farklı özellikleri vardır. İşte ney de böyledir. Her kamışı kendi arasında hesap ederek, düşünerek bütün ayarlarını buna göre ayarlamak lazım’’ dedi.

NEYİN YOLCULUĞU İNSANINKİ GİBİDİR

Ney yapımının gerektirdiği zahmete değinen ve yapım sürecinin insanın yolculuğuna benzediğini vurgulayan Erol, şöyle konuştu: ‘’İnsan, nasıl ki ruhlar âleminden yeryüzüne gönderiliyorsa, dünyada da gurbete düşüyorsa neyin de benzer bir serüveni vardır. Ney de topraktan çıktıktan sonra kamışlığından, ailesinden koparılır. Yalnızlığa terk edilir, kurur ve benzi solar. Ölür anlayacağınız. Sonra bir usta gelir, dokunur o neye. İçini boşaltır, bağrını deler, fazlalıklarından arındırır. İnsan da bu şekilde eziyetlere maruz kalır, dertler çeker; ne zaman ki ona bir mürşid-i kâmil dokunursa ıslah olur. İşte kamışa dokunan usta nasıl ki ölü neyi diriltirse bir mürşit de insanı manen yeşertir. İnsan ve neyin yolculuğu bu şekilde birbirine benzetilmiştir. Mükemmel bir neyden çok güzel sesler geldiği gibi mükemmel bir insan da çok güzel ifadeler konuşabilir.’’ Ney ile uğraşan kimselerin daha dingin bir ruha sahip olduklarına da değinen Erol, ‘’Neyle uğraşan, kırmızı ışıkta geçmez, aceleci olmaz. Ney insana sabretmeyi öğretir. İnsan olmayı gösterir. Neye gönül verenler daha dingin, sakin bir ruha sahiptir’’ diye konuştu.

HER NEYDEN FARKLI BİR SES ÇIKAR

Neyin üfleyen kişiye göre farklı bir ses çıkardığını belirten Ali Erol, ‘’Belirlenen kamışlar yapım aşamasına girdikten sonra üfleyecek kişiye göre sesi ve tınısı değişiklik gösterebilir. Ney kamışı bazen ona üfleyen kişiyi seçer’’ dedi. Erol, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Aynı neyi siz üfleseniz farklı ses çıkıyor, ben üflesem farklı ses çıkıyor. Ney gerçekten çok enteresan. 10 kişi aynı anda ney üflesin hepsinden farklı farklı tınılar çıkar. Bununla birlikte Türk musikisi 440 frekans akorda göre ayarlanır. Sabit akort olan enstrümanların sesi değişmez. Örneğin piyano gibi enstrümanların sesi sabittir. Dünya müzik otoritelerince de piyanodaki ses, ölçü kabul edilir. Diğer enstrümanların akortları da buna göre yapılır. Ya da diyapazonla akort yapılabilir. Bugün akort cihazları da mevcut zaten. Hülasa neye bu şekillerde akort yaparız. Fakat akordunu yaptığımız neyler bazen ses vermez. Tüm işlemleri doğru yaparsınız, kamış çok iyidir, akort ayarları tamdır, boyu idealdir, düzeltme işlemleri doğrudur kısaca her işi bitmiştir neyin. Ama bir türlü ses vermez. Bunu çok yaşarız. Kamış güzel der işleriz ama ses alamayız. Fakat bunun yanında bir kamış buluruz. Görünümü çok güzel değildir. Ama çok güzel ses çıkar. Ummadığımız bir kamış bize çok güzel ses verir. Belki de Hazreti Mevlana neyi bu yüzden insana benzetmiştir. ‘Ne elbiseler gördüm içinde adam yok’ der ya hani Mevlana. İşte çok güzel kamışlar toplarız ama sesleri çıkmaz.’’

NEY HAKKINDA ÇOK FAZLA BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR

Ney tarihi hakkında çok fazla bilgi kirliliği olduğuna da değinen Erol, ‘’İnsanlar zamanında iyi niyetlerinden dolayı ney hakkında çok fazla menkıbe anlatmışlar ama bu konuda çok fazla bilgi kirliliği var. Hani hep anlatılır Allah Teâla Peygamber Efendimize bir sır vermiş, Efendimiz de sırrı fazla taşıyamamış Hazreti Ali'ye anlatmış. Hazreti Ali de bir kuyuya anlatmış. Kuyudan çıkan kamışlardan ney yapılmış ve bu ses sırrın sesi olmuş. Anlatılan böyle bir efsane var. Bu asla doğru değil. Peygamberimizden aktarılan bir şey ya sünnet olur ya da hadis olur. Neyin bunlarla alakası yok. Bu tamamen iyi niyetlerle uydurulmuş bir efsaneden öte bir hiçbir şey değildir. Yani böyle bir şey olmaz. Bu tamamen uydurma. Ney bir enstrümandır. Asıl olan insanın kendisidir. Ney bir kamış parçasıdır, kamıştan ibarettir. Buna can veren, buna ses veren, bunu ortaya çıkaran insandır’’ ifadelerini kullandı.

BU KÜLTÜR NESİLDEN NESLE AKTARILMALI

Dünyanın birçok ülkesinde sema programları düzenlediklerini ve her programdan sonra insanların büyük ilgisiyle karşılaştıklarını vurgulayan Erol, sözlerini şu şekilde tamamladı: ‘’Birçok yerde sema programları düzenliyor, ney üflüyoruz. Yanımıza gelen insanlar 'O ses bundan mı çıkıyor? Nasıl bir ses, çok etkilendik' diyorlar. Dinleyicilerden ‘Kendimi cennette hissettim’ gibi ifadeler de duyduk. Gerçekten ney, insanın yüreğindeki külleri savurup ulvî duygularını açığa çıkarıyor. Ney sesini duyup İslamiyet'i araştırıp Müslüman olanlar var. Tüm bunlarla birlikte ney bir kültür mirasıdır. Bunu gençliğe anlatmamız lazım. Konser için gittiğim Fransa'da bir İspanyol ile tanışmıştım. Ney sesinden çok etkilendi. Ardından her yıl Konya'ya gelmeye başladı. Bizden ders aldı, şu anda sahneye çıkıyor. Ney sesinden etkilenerek Müslüman olmaya karar veren bu genç şu an eşiyle birlikte Türkiye'de yaşıyor. Bizim bu kültür mirasını kendi gençlerimize de aktarmamız lazım. Nesilden nesle bu miras taşınmalı.’’

SAİT ÇELİK

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.