Nefes vererek huzur buluyor

Nefes vererek huzur buluyor
Konya’nın kıdemli neyzenlerinden Ali Erol, neye nefes vererek huzur bulduğunu ifade etti. Erol, “Neyim olmadığı için neye benzeyen materyallerden ses çıkarmaya çalışıyordum. Benim yaşadığım zorlukları insanlar çekmesin diye bir de atölye açtım” dedi

Her enstrümanın bir ruhu vardır ancak bir neyzenin neyiyle kurduğu bağ derin bir hikâyeyi fısıldar. Bu mistik bağın en derinden yaşandığı şehir de kuşkusuz Konya. Çocukluktan gelen bir ney aşkının olduğunu ifade eden Konya’nın Usta Neyzeni Ali Erol, neye duyduğu duygusal hislerini Merhaba Gazetesi’ne anlattı

İLK DUYDUĞUM AN SESİ BENİ CEZBETTİ

İlk, ortaöğretim ve yüksekokul tahsillerini Konya’da yapan ve Konya İmam Hatip Lisesi mezunu olan Usta Neyzen Ali Erol, ney aşkının imam hatip lisesinde okuduğu dönemde hocasından etkilenerek başladığını ifade etti. İşletme mezunu olduğunu bildiren Usta Ali Erol, “İmam hatip lisesindeyken öğretmenimiz rahmetli Zekai Kaplan ney üflerdi. Bir gün sınıfa ney getirdi. Bizim de müziğe ilgimiz olduğu için o anda duyduğumuz ses bizi cezbetti. ‘Öğrenebilir miyiz’ diye peşine düştük. Fakat o dönemde neyi yapan da satan da yoktu” dedi.

KONYA’DA BULUNMANIN ŞANSLI TARAFLARI VAR

1970’li ve 1980’li yıllarda neye kavuşamadığını ancak ney aşkıyla ve hayaliyle yanıp tutuştuğunu belirten Ali Erol, şu sözleri kaydetti: “Neyim olmadığı için neye benzeyen materyallerden ses çıkarmaya çalışıyordum. Başardım da. Sonra 1980’li yılların başında Konya Büyükşehir Belediyesi bir konservatuar hükmünde sınavla öğrenci aldı. Ve musiki çalışmalar başlattı. Orada ney ve birçok enstrüman vardı. Biz de birkaç arkadaş müracaat ettik. Orada Sadrettin Özçivi Hocayı tanıdım. Musikiyi ve neyi Sadrettin Hoca vesilesiyle daha teferruatlı tanıdım. Konya’da bulunmamızın şanslı bir tarafıydı bu.”

MEMUR OLSA DA NEYİNİ BIRAKMADI

Neyzen Ali Erol, Büyükşehir Belediyesi’nin kurs açması üzerine ney bölümünü tercih ettiğini söyledi. Ney bölümünü tercih ettikten sonra kendisine ney hediye edildiğini kaydeden Ali Erol, “Çok heyecanlanmıştım. Eve gider gitmez neyi aldım elime. Direkt sesi buldum. Benim için sesi bulmak kolay oldu. Çünkü neyim olmadığı zaman borulardan ses elde etmeye çalışıyordum yani yatkınlığım vardı. Onun için hiç zorlanmadım. Aradan belli bir zaman geçti. Mevlevi grubu arasında yer almaya başladım. Mevlana’yı anma törenlerine katılmaya başladık. İlahiler falan söylüyorduk. Ardından Konya Musiki Derneğine katıldım ve yönetiminde yer aldım. Sonra belediyenin program işlerini almaya başladık. Haliyle icranın içinde olunca insan kendisini geliştiriyor. Hiçbir zaman müzikten kopmadım. O sıralarda bir de eski ismi SSK olan bugünkü Sosyal Güvenlik Kurumunda memuriyete başlamıştım. Memur olsam dahi ney sevgim bitmedi. Atölye açma ihtiyacı hissettim. Çünkü ney seven insanların benim çektiğim zorlukları çekmelerini istemedim, onlara yardımcı olmak istedim. Hobi olarak başladığım bu iş bir süre sonra benim mesleğim haline dönüştü” şeklinde konuştu.

3-2-erol.jpg

AMACIM TÜRK MUSİKİSİNE VE NEY ENSTRÜMANINA HİZMET ETMEK

Asırlardır Türkiye’nin kültür unsurlarından biri olan neyin ön plana çıkmasını istediğini söyleyen Erol, daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hz. Mevlana ile birlikte yerli ve yabancı misafirleri Konya’ya davet eden ney, diğer enstrümanlardan farklı bir sedası var. Ney musikisini dinleyip de feyz alan birçok yabancı insanla tanıştım. İnsanlar Mevlana’yı araştırıyorlar, araştırırken birkaç güzel söz duyuyor ve öğreniyorlar. Bu vesileyle İslam ile tanışıyorlar. Bu kültür, bizim öz kültürümüzdür. Ney bizim kültür mirasımızdır. Benim de amacım bu kültür mirasımız olan Türk musikisine ve ney enstrümanına hizmet etmektir.”

MEVLANA NEYİ İNSANIN HAYAT HİKAYESİNE BENZETTİ

Hz. Mevlana’nın Mesnevi’nin ilk 18 beyitinde neyden bahsettiğini ve neyden bahsederken aynı zamanda insandan da bahsettiğini vurgulayan Ali Erol, şu cümlelerle konuşmasını noktaladı: “Ney, insana çok yakın bir alet. Ney, insana çok benzeyen bir enstrüman. Mesnevinin ilk beyitlerinde şu ifade geçer; ‘Dinle neyden dinle neler hikâye ediyor. Ayrılıklardan şikâyet ediyor. Koptuğundan beri kamışlıktan kadın erkek herkes inledi durdu ağlamaktan…’ Mevlana, neyi insanın hayat hikayesine benzetmiştir. Ney kamışlıktan koparılıp geliyor ve yalnızlığa terkedilip kurtuluyor. Ateşe maruz kalıyor. Ve bir usta onu eline alarak, bağrını yakarak deliyor, onu terbiye ediyor. Fazlalıklardan içini boşaltıyor. Ona da bir usta neyzen üfleyince nağmeler çıkıyor. Bunu insana benzetiyor. Allah, insanı bu dünyaya gönderdiği zaman o da kendisini asli vatanından koparılıp geldiğini düşünüyor. Ve onu da bir öğretici, güzel eğitimden geçirse o insandan ne nağmeler çıkar ve insan çile eziyet çekerse olgunlaşır. Ney, bu yönüyle çok kıymetli, dini müziklerde kullanılan ve tasavvuf edebiyatında sıkça bahsedilen bir enstrümandır.”

Kaynak:Hamdi Buğur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.